Sevgili okurlar,
Biraz “Ankara havasından” sıyrılarak, “memleket havasına” dönsek, ne dersiniz?
Şöyle, tertemiz, “Geyve, Pamukova, Taraklı”, olmadı, “Akyazı, Hendek, Karasu havası” sizleri keser mi, bilmem?
Mesela, Taraklı’da sevgili yılların esnafı, gazetecisi ve “Dıngıldak Masanının Modaratörü İzzet Kömürcü’ye konuk olsak”, iyi olmaz mı?
Davet etsek, eski öğretmen, siyasetçi, yazar, engin yalaza tecrübesi ile Tacettin Özkahraman’ı, “bize eski Taraklı ile bugün ki Taraklı’yı bir anlatsa ve neyin değiştiğini, neyin değişmediğini öğrensek”, ne güzel olur, değil mi?
AK Parti’den ayrılarak, bağımsız olarak seçimlerde aday olan Tacettin Özkahraman’ın, “neden bu bağlamda aday olduğunu ve neler düşündüğünü, kayda geçirsek”, fena mı olur?
AK Parti iktidarından sonra, MHP’li belediyesi olarak adlandırılan Taraklı’da, “Taraklı evleri hala konumunu, özelliğini, güzelliğini korurken, Hıdırlık Tepeye çıksak, haykırsak geleceğe”, neleri sıralardınız?..
SABAH GİT, AKŞAM DÖN?
“Yedi Asırlık Çınar ağaçlarının gölgesinde yürüsek, yorgun düşsek ve yüzümüzü Yunus Paşa Camii çeşmelerinde yıkasak, tarihi hamamlarda kendimizi sıcak sulara salsak, tarihi Hisar tepesinden uçurtmalar uçursak, geleceğe selamlar göndersek, hayallerimizi yarıştırsak”, kim, ne der ki?
Kim ne diyecek ki?
Taraklı orada..
Sabah git, akşam dön..
Az ötede ise, tarihi Göynük İlçesi..
Kesmedi, bas gaza geç, Taşkesti üzerinden Mudurnu’ya..
Seni bekler, yedi göller ve Abant..
Ah, güzelim Bolu..
Köroğlu’na selam çakmadan geçilir mi?..
Ver elini Düzce, Hendek ve seni bekler Adapazarı..
Delikli, fırında pişmiş buğday ekmeği ile tereyağı, ne güzel gider..
Ah eski, günler,ah?!
KESTANE KEBAP MI?
Bir mola esnasında, kestane toplama,k akla gelir mi?
“Ada yolu kestane,
Dökülür tane, tane..
Kızlar yola dizilmiş..
Amanin, alalım birer tane..”
“Bir Bolu türküsü ya, şimdi Düzce türküsü” diye paylaşılıyor..
Geçtiğimiz gün, “kestane fiyatlarından” söz etmiştim ya?..
En iyisi, “pişmiş, yani kilos 700 TL’den kestane almaktansa, pazardan, daha ucuz, daha uyguna alayım” diye düşündüm..
Her vatandaşımızın yaptığı gibi, pazar fiyatlarını kontrol ettim ve kilosu, 130 TL’den, 300 TL’ye kadar olan, farklı irilikteki kestanelerden, bir kilogram aldım..
Test edilmemiş bir ürün, yıkadık, çizdik, fırına attık ve gel, ye bakalım?..
Kalın bir kabuk, altında bir astar ve içine ulaşabilirsen, ye bakalım?
EKONOMİK GİRDAP?
Çarşı-Pazar ha?
“Fiyatlar”, almış, başını, gitmiş?
Nereye mi?
Cüzdanlara yolculuk elbette, cüzdanlara!
Helal sana emeklim!
22 Yıl sonra, “verdiğin oyun getirisini” öğrendin mi?
“Peynir, zeytin”, olmadı,” patates, soğan, kabak, ayşe kadın fasulya, kıdım, kıdım olsa bile”, al bakalım?
“Memleket havası ya, nefeslenelim” dedik, “ekonomik girdabın” içine düştük..
Bakınız, “daha sütten, yoğurttan, yumarta ve etten, hatta ekmekten..” söz etmedim bile!..
HASTAYA NE GÖTÜRÜLÜR Kİ?
Neyse, bu defa hasta ziyareti için hazırlanıyorum..
Boş gitmek, olmaz!
Hastaya, ne götürülür ki?
Kentin, marka ürünleri var?..
Ama, gel de, yanlarına yaklaş?!..
Bir pastahaneden geçen gün, bu kutu çikolata alayım dedim..
Fiyatları öğrenince, küçük dilimi yutacaktım..
Yönümü eski Ofis merkezindeki Büyükşehir Belediyesine ait “Nehir Ürünlerinin” satıldığı adrese çevirdim..
Genç kızların işlettiği bu merkezde, gözüme fiyatlar arasından, bir ürünü kestirdim, yanında da bir kolonyağı şişesi istedim..
Ne mi ödedim?
Tam tamına 570 TL.
LOKUM, HELVAYA NE OLMUŞ Kİ?
Bu arada, elinde telefonu ile bir genç çıka geldi.. Çikolata reyonuna göz gezdirdi..
Genç kıza, “Dubai Çikolatası var mı” diyo sordu?..
Bakıştılar, gülüşme sonrası, genç, çekip gitti..
Sordum, nedir bu “Dubai Çikolota merakı” diye?
Sevgili meslektaşımız, yazar Rabia Kaya, son yazısında, konuyu iyi irdelemiş..
Tebrikler olsun!
Bir solukta, okudum..
“Marka budalalığı mı, sendromu anlayamadım” gitti!?
Çikolota ülkesi Belçika’dan gelen bendeniz, bu “Dubai kelimesi” ile gerçekten sarsıldım..
BELÇİKA MI, DUBAİ Mİ?
Belçika’dan, “Leoonidas, Godiva, Neuhaus, Elisabeth, Wittamer...” gibi, çok satan, ünlü markalar değil de, “Dubai” ha?
Ben, “ Dubai, Dubai” diye tekerlemelerde bulunurken, bu diyaloğa kulak veren, bir başka müşteri,” Ulan lokum, akide şekeri, helva, pişmaniye, neyinize yetmiyor..” diye çıkışmaz mı?
Gözünü sevdiğimin memleketlisi!?
Ağzına, yüreğine sağlık..
İşte bu!
Ama, “bu büyük algılar, propagandalar altında, kim oltaya” gelmez ki?
Eh, gazetelerin haberlerine konu oldu..
Bir, iki yazar arkadaşımız da yazdı..
VALİLİK OFİSİ?
Yeni Sakarya Valisi Yaşar Doğan, “mevcut Valilik binasına rağmen, merkezde bir ofis tutma kararı” almış..
Hemen, hazırlıklara başlanmış bile..
Hayırlı ve uğurlu olsun!
Birçok yazımızda dillendirdiğimiz gibi, “bu şehrin iki yakasını birbirinden ayıranlara gelsin” bu haber!?..
Bu kadar dağınıklık içinde vatandaşımız, “resmi evraklara” nasıl ulaşsın?
İşte, size çözüm adresi..
Ve resmi kolaylık..
Keşke, bu kent için düşünülen ve çok sözü edilen, “ o değişim, dönüşüm projelerine, resmiyetten başlansa”, ne güzel olur..
Yusuf Cinal yazıyor, 28 Ekim 2024