O devasa bütçesiyle Diyanet’in bir işe yaradığı yok ama Allah’tan irşat gönüllüsü akademisyenler var bu ülkede…

Özellikle tarikat, cemaat yoluyla dinin istismarını önlemek maksadıyla kurulan Diyanet, kuruluş felsefesini inkar edercesine bu yapılarla mücadele etmezken, gönüllü akademisyen topluluğu Toprak Hattı bizi uyarıyor;

“İslam’da mürit kavramı kullanılmaz. Mürid Arapça bir kelime olmasına rağmen, İslam’ın temel inanç sisteminde kullanılmamıştır. İrade eden, emreden, buyuran anlamına geldiği gibi buna zıt olarak emre itaat eden, emredene bağlanan anlamlarına da gelmektedir. Bu da tek bir kişiye bağlanma, bilgiyi, terbiyeyi, ahlakı sadece ondan alma şeklinde olamaz.

İslam’da “idol” kavramı yoktur, örnek kavramı vardır. Daha çok sevmek, tercih etmek mümkündür ama bir tek kişiye bağlılık yoktur.

Bunu kurumlaştırmak, İslam’ın gerçek eğitim-öğretim yolunu tıkamaktır. İslam’da ilim ve bilim vardır. Âlimler Peygamberlerin varisleridir.

İslam’da ermiş anlamında veli, kutup, kutupların kutbu, gavs, özel ve tahsis edici anlamında mürşit, şeyh yoktur. Tekke, dergâh, zaviye yoktur. Dershane (okul, medrese vb.), mescid ve cami vardır. Yani eğitim-öğretim kurumları vardır.

Kur’an’da geçen veli kelimesi ve Allah’ın veli kulları kavramı yanlış anlaşılmıştır. Dost kelimesini kullanarak ilgili ayetlerin tamamına anlam vermek isabetli değildir.

Dost kelimesinin uygun düştüğü ayetler vardır. Fakat veli kelimesinin anlamına uygun düşen “yakınlık”tır. “Allah inananların velisidir” demek (Bakara-257) Allah inananların yakınıdır demektir. Allah’a inananların, kendisini Allah’a yakın hissedenlerin koruyucusu, himaye edicisi anlamını vermektedir. Çünkü veli, ilk planda sahip, himaye eden, yönetimi altına alan, bir kimseden sorumlu olan (öğrenci velisi gibi), yöneticisi (aynı kökten vali gibi), devlet (velayet-i amme: cumhurun koruyuculuğu) anlamlarına gelmektedir.

“Allah’ın dışında insan için bir veli/ yakın yoktur” (Kehf-26).

“Evliya” kelimesine gelince: Kehf Suresi 102. Ayette şöyle buyrulur: “Bu inkârcılar benden başka evliya/düzmece ilah mı ediniyorlar? Şunu bilin ki, böyle inkârcılar için cehennemi uğrak yeri olarak hazırladık.”

Sufiler Allah aşkından bahsederken burada kalmayıp, Allah’ın bize âşık olduğundan da söz ederler. Allah bana âşık olmuştur demek sapkınlıktır.

Eğer burada tek tek şahıslar değil de insanlar kastediliyorsa, İslam’ın hiçbir yerinde Allah’ın kendi yarattığı insana âşık olması diye bir yaklaşım, bir bilgi, yoruma açık bir belirti yoktur. Allah’ın torpilli bir kulu olmaz. Zümer/65; “Ey Peygamber! Sana da senden önceki gelmiş geçmiş bütün peygamberlere de şu emrimiz vahyolunmuştur: Eğer herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşarsan, kesinlikle iyilik namına yaptığın her şey boşa gider ve kaybedenlerden olursun.” Yani Allah’ın nezdinde peygamberler de dâhil olmak üzere hepsi eşittir. Allah peygamber dışında hiçbir insana olağanüstü bir güç vermemiştir.

İslam, bizi gerçekçilikten ideale yükseltmesi, olandan olması gerekene yönlendirmesi, terbiye etmesi yönüyle önem arz eder. Bunun dışında ilim, aşk diyerek tutup inancı melankoliye çevirmenin anlamı yoktur. Yani insanın kendisine doğaüstü güçler vehmedip insanları aldatmak İslam’ın kabul edebileceği bir şey değildir.

Veli kavramında kastedilenlerin insana ait koruma, korunma anlamının ötesinde, Allah olduğu bilinirse; şeyh, tarikat, tekke gibi diğer kavramların ne olup ne olmadığı bilinmiş olur. Peygamber haber veren nebi olarak yeterlidir. O’nun öğretisinde ve örnekliğinde yol (din) üzerinde ahlaklı kişi örnekleri ilim adamları terbiyeciler olabilir. Fakat bunlar peygamberin paralelinde değil izindedirler. Peygamber vahyi getirmiş, özgür irademize teklif ve tavsiyede bulunmuş, doğru yolu seçmemizi istemiştir.

“Allah’tan başka hiç kimse gaybı bilemez” (Neml-65; En’am-50; Araf-188).

Bir kimse gizli bilgileri bildiğini iddia ediyorsa, olacakları söylemeye kalkıyorsa hemen gayb ayetlerini göz önünde bulundurmalıdır. Gaybın bilinmeyeceği ile ilgili ayetlerin anlamını saptırarak "Allah bildirmedikçe bilinmez, bildirdikleri kimseler bilir” gibi keyfi yorumlar yapmak isteyenler olmuştur. Ancak bunların Kur’an bakımından hiçbir geçerliliği yoktur.

Vahiyler bile gayb âleminden bir parçadır. Peygamberlere bildirilen bir kısımdır. Onlar bunun dışındakileri bilmezler.

Yorum zorlamaları ve saptırmaları ile veli, ermiş, kutup, şeyh gibi uyduruk unvan sahiplerinin gaybı bilebileceklerini, olacakları haber vermelerini ve olayların seyrini değiştirebileceklerinin iddia edilmesi muazzez İslam dinini tahriften başka bir anlama gelmez.”