Osmanlı’dan sonra belki de ilk kez ‘Hasta Adam’ sıfatıyla anılmaya başlanan Türkiye’nin, emin ve ehil ellerde uzun soluklu bir tedaviye ihtiyacı vardı.

Muhalif partiler, bu iddia ile kendilerini ve programlarını güncelleyip ‘deva’ olacakları mesajı verirken, yeni kurulan bir parti, adını dahi bu iddianın merkezine koydu; DEVA Partisi…

(DEVA) Demokrasi ve Atılım Partisi 13 yıl Türkiye dışişleri ve ekonomi bakanlığı yapmış olan Ali Babacan liderliğinde 9 Mart 2020 tarihinde kuruldu.

Kurucular Kurulu ilk toplantısını 10 Mart 2020 tarihinde gerçekleştirdi ve Ali Babacan oy birliğiyle genel başkan seçildi.

2001 yılına kadar pek esamisi okunmayan Ali Babacan, 2001 yılında, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kuruluş çalışmaları esnasında bizzat Abdullah Gül tarafından ikna edilip siyasete sokuldu.

İyi de oldu… İyi eğitimli, ekonomi bilgisi güçlü ve gelecek vadeden bir isim olan Ali Babacan, Türkiye’nin en genç bakanlarından birisi olarak ülke siyaset ve demokrasisine büyük katkı sağladı.

Kendi ifadesiyle, bu katkılarının azaldığını hissettiği an da AKP’den ayrılarak yeni bir parti ile yola devam kararı aldı.

İlk başlarda anketlerin diğerleri yani halk deyimiyle buçukluk bir parti iken bugün yüzdelik oranla anılan bir parti haline geldi ki bunun en önemli göstergelerinden birisi de bizzat Erdoğan tarafından muhatap alınıyor olmasıdır.

Erdoğan’ın en son Siirt mitinginde Babacan için ‘boş teneke’ nitelendirmesi, bundan böyle boş olmadığının, aksine AKP ve Erdoğan’ı rahatsız edecek bir seviyeye geldiğinin resmidir.

DEVA yeni bir parti ama pek çok haliyle yeni…

Kurucular Kurulu’nda birkaç önemli isim dışında ‘eski’ yok.

Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, eski Sanayi Bakanı Nihat Ergün, eski Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf ve mevcut milletvekili Mustafa Yeneroğlu dışındaki isimler hep yeni ve genç…

Genç derken yanlış anlaşılmasın, liste yukarıdan aşağıya iyi eğitimli, alanlarında uzman bir kadrodan oluşuyor.

Bu özellik ilimizi de yansımış. Bakıyorum da İl Başkanı Mehmet Erdoğan dışında, siyasi geçmişi olan neredeyse yok gibi…

Bu demektir ki tecrübeli bir lider etrafında kümelenmiş enerjik ve heyecanlı bir ekip bizleri bekliyor.

İşte o ekibin küçük bir kısmı geçtiğimiz hafta sonu ziyaretime geldiler.

İl Başkanı Mehmet Erdoğan, İl Başkan Yardımcısı Kerem Resul Ballı, Adapazarı İlçe Başkanı Ahmet Özkan ve Serdivan İlçe Başkanı Ömer Aktaş…

İlk bakışta insanın ‘kim bunlar’ diyesi geliyor ama konuştukça ve tanıdıkça anlıyorsunuz ki hepsi birbirinden ayrı değer ve birer cevher…

Bu cevher, tecrübeli siyasetçi Mehmet Erdoğan elinde işlenecek ve pek yakında siyasette önemli yüzlerle karşı karşıya kalacağız gibi görünüyor.

DEVA Partisi Sakarya Kurucu İl Başkanı Mehmet Erdoğan, ilk gençlik yıllarından itibaren MHP’de siyaset yaptı. İl Başkanlığı, Belediye Meclis üyeliği görevlerinde bulundu, milletvekili adayı oldu.

MHP’nin yeni yol haritasını benimsemeyen her Ülkücü gibi, kendine yeni bir yol haritası çizdi ve bugün karışımızda DEVA Partisi İl Başkanı olarak duruyor.

Burada bir parantez açayım; yeni kurulan partilerin pek çoğu eski siyasetçilerden oluşuyor ve karma bir yapı hüviyetinde görünüyor.

Haliyle bu tür partilerin mevcut yapılanmaya eski anlayışlarını taşıma gibi bir handikabı mutlaka var, yaşadıklarım da var…

Ama bu yapısı ve karakteri ile DEVA’nın bu türlü sıkıntıları yaşamayacağı anlaşılıyor ki bu da yeni bir parti için büyük bir şans olsa gerek.

MEHMET ERDOĞAN FAKTÖRÜ ÖNEMLİ
Mehmet Erdoğan görüşmemizde pek özele ve polemiğe girmemeye özen gösteriyor. Yerel konulara ise neredeyse hiç değinmiyor, yani hep önüne bakıyor…

Haliyle sohbet DEVA’ya katılım sebepleri ve partinin tanıtımı üzerinden yürüdü.

DEVA’ya katılım sebebi hemen hemen Ali Babacan’ın partiyi kurma sebepleri ile aynı.

Babacan, “İşlerin daha da kötüleşeceğini gördüğümüz için bu siyasi partiyi kurmaya karar verdik” derken daha fazla vebal ve daha fazla sorumluluk üstlenmeme telaşıyla hareket ediyorsa Mehmet Erdoğan’ın bu kararında da bu ‘vebal ve sorumluluk’ duygusu ağır basıyor.

Hoş AKP politikalarında bir dahli yok ama gönül verdiği partisinin AKP ile yol yürümesinden kaynaklı bir sorumluluk duyması üzerine yeni yol haritası çizdiği aşikar…

Babacan gibi “kendi ilkeleri ile partisinin ilkeleri arasında derin farklılıklar” olduğunu hissettiği an yeni bir arayışa girmiş.

Peki, aradığını buldu mu?

“Siyasi partilerin neredeyse tamamı, kendileri de demokrasinin bir unsuru olmalarına rağmen, iç işleyişlerine demokratik kuralları pek uygulamazlar. Varlık sebeplerini inkar etme pahasına karar mekanizmalarını ‘tek adam’ üzerine oturtup, ortak akıl ve istişareye önem vermezler. Bunu en de ben de partilerimizde yaşadık. (Doğru söylüyor, ki bugün MHP’de olmamamın önemli bir gerekçesidir!)

DEVA böyle davranmıyor, kararlar istişare ile alınıyor, küçük bir grup değil çoğunluk kararı ile hareket ediliyor. Tabana ve insana verilen değer benim için de çok önemli. İnsan böyle bir oluşumda değer gördüğünü hissediyor, ayrıca motive oluyor.”

KAMU ÇALIŞANLARI SİYASET YAPABİLMELİ!

İl Başkan Yardımcısı Kerem Resul Ballı ve Adapazarı Merkez İlçe Başkanı Ahmet Özkan kamudan ayrılmalar…

Her ikisi de eğitim alanındaki yönetici düzeyindeki çalışmalarıyla kubbede hoş bir seda bırakabildiler.

Kamu görevleri esnasında siyaset yapamadıysalar da sendikal anlamda mesleki hak ve çıkarlarının mücadelesini yaptılar.

Sendikaların bugünkü halini görünce de bu onları kesmedi haliyle ve özel sektöre geçtikten sonra DEVA çatısı altında siyaset yapmaya karar verdiler.

Diyorlar ki: Siyasetin bu günkü halinde yani kirlenmişliğinde en önemli etken, okumuş, bilgili, kamu yönetimi anlamında liyakatli kamu çalışanlarının siyaset yapamayışlarıdır.

Biz de en azından sendikal faaliyetlerle ülke yönetimine ve demokrasisine katkıda bulunmaya çalıştık elimizden geldiğince…

Özel sektöre geçince de siyasal anlamda arayışlarımız oldu ayrıca teklifler de aldık ama hiç birisini kayda değer bulmadık çünkü beklentilerimizi karşılayacak mevcut bir siyasi parti de yoktu.

DEVA Partisi kurulup teklif alınca da kılı kırk yararak araştırdık, inceledik ve aradığımız pek çok özelliğin bu çatı altında toplandığını hissettiğimiz için bugün buradayız.

DEVA Partisi programında Kamu Çalışanlarına siyaset yapma hakkı tanınıyor mu?

“Bir ülke siyaseti için donanımlı kamu çalışanlarını devre dışı bırakmak, onlara siyaset hakkı tanımamak züldür. Kaldı ki bu ülke bugün bunların sıkıntısı yaşıyor.

Cumhuriyetimizin 100 yaşına yaklaştığı şu günlerde yaşanan sıkıntıların temel sebeplerinden birisi çoğulcu, katılımcı bir siyaset anlayışı oturtamamış olmamız, bu yetmezmiş gibi bir de 2018 yılından itibaren Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile demokratik değerleri çiğnememizdir.

Dolayısıyla özelde kamu çalışanlarının ülke yönetiminde söz sahibi olmaları genelde de demokrasimizi gerileten mevcut sistemin değiştirilmesi ilk hedefimizdir.

Biz bu krizden bir çıkış yolu olduğunu bunun da tek şartının demokrasi olduğunu biliyoruz.

Türkiye’nin “gerileme dönemi” dediğimiz bu sistem krizini aşmak amacıyla yasama, yürütme ve yargıyı ayrı ayrı güçlendirmek gerektiğine inanıyoruz.

Sistemi; özgürlükçü, katılımcı ve çoğulcu bir demokrasi anlayışıyla yenilemek gerektiğini düşünüyoruz.

Amacımız geçmişte uygulanan tekçi, merkeziyetçi, çoğunlukçu ve vesayetçi sisteme geri dönmek değildir. Vatandaşlarımızın yönetimde etkin ve güçlü olduğu yeni bir sistemi hedefliyoruz.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i hedefliyoruz.

Ülkemizi özgürlükçü, katılımcı ve çoğulcu demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla yaşatan, kuvvetler ayrılığını tesis ederek denge ve denetleme mekanizmalarını etkinleştiren yepyeni bir yönetim sistemine kavuşturmayı umut ve vaat ediyoruz.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i hayata geçirmeyi hedeflerken, katılımcı bir süreç işleterek geniş bir siyasi ve toplumsal mutabakat arayışının şart olduğunu bildiğimiz için bu manada kamu çalışanlarının siyaset ve ülke yönetimine katılmasının yolunu da açacağız elbette.”

SİYASETTE YENİ YÜZLER

Önemli mi? Önemli…

Eski yol arkadaşlarınız tarafından ‘ihanetle’ suçlanmıyorsunuz bu bir…

Bir de bagajınız temiz! Sn/siz şunu dediniz, bunu yaptınız yok!

Önünüz de arkanız da tertemiz…

DEVA Partisi’nin Sakarya siyasetine kattığı yeni yüzlerden bir tanesi de Serdivan İlçe Başkanı Ömer Aktaş…

Misafirlerimden Ömer Aktaş 1984 Sakarya doğumlu,

İlk, orta ve lise tahsilini Adapazarı’nda, lisans eğitimini de İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinde 2006 yılında tamamlamış.

Dil Eğitimi için Amerika Birleşik Devletlerine gitmiş, NOVA Southeastern Üniversitesi’nde 2006-2007 yıllarında dil eğitimi aldıktan sonra 2008-2009 arası Palm Beach Atlantik Üniversitesi’nde Yüksek Lisans (MBA) derecesi almış.

2009-2010 arasında Stoneline llc’de area manager olarak görev yapmış.

Daha sonra yurda dönüp iş hayatına ticaretle atılmış. Mobilya sektöründe…

Ayrıca pek çok firmaya danışmanlık yapıyor.

İlk kurulumda Adapazarı merkez İlçe Başkanlığı görevini üstlenmiş daha sonra belli ki sektörü ve tanınırlığı gereği Serdivan İlçe Başkanlığına getirilmiş pırıl pırıl bir yüz…

O da diğerleri gibi türlü partilerden teklif almış ama yurtdışı demokrasi tecrübesi olan pek çok kişi gibi gidişatını pek beğenmediği mevcut partilerin teklifini nazikçe geri çevirdikten sonra DEVA Partisi’nde karar kılmış.

Yaşı genç ama güngörmüş bir kardeşimiz…

Özellikle parti ve ülke yönetimine ‘tek adam’ anlayışının hakim olmasını bir türlü içine sindiremeyenlerden…

“Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir? Bir parti veya ülke yönetiminde bütün inisiyatif tek bir adama nasıl verilir? Bunu aklım almıyor” diyor.

Soruyorum: DEVA bu anlamda nasıl bir parti?

“Partimiz, tüm yetkilerin tek elde toplandığı bir parti değil. Genel başkanımız Ali Babacan başta olmak üzere tüm başkanlarımız ‘ben’ değil ‘biz’ dilini kullanmaya özen gösteriyor.

Bizim partide ‘tekil şahıs’ kullanılmaz. Kullananların ülkeyi ne hale getirdiklerini hep birlikte gördük.”

DEVA PARTİSİ KUTUPLAŞMAYA DEVA OLUR MU?

Son sorum İl Başkanı Mehmet Erdoğan’a;

İnsanımızın en önemli sorunu özgürlük ve kutuplaşma, bu dertlerimize deva olabilecek misiniz?

“En temel sorun özgürlük ve buna bağlı olarak lider vesaire sultası altında bize dikte edilen kutuplaşmadır.

Bunu oluşturmak da siyasi irade meselesi malumunuz.

Biz bu iradeyi ve yansımalarını ortadan kaldıracağız.

Kamuoyunu teşkil eden insanlarımızı da kamuoyu oluşturan kamuoyunu yönlendiren basınımıza da 'Arkadaşlar bundan sonra özgürsünüz, evrensel hukuk kuralları içinde istediğinizi yazın, çizin, konuşun öyle yaşayın' diyeceğiz.

Kümeste gördüğü güvercinleri bile dürten anlayıştan kurtulacağız.”

Mevzu buraya gelince bizim basına dair beklentilerimiz de var elbet. Malum baskıcı rejimi en fazla üzerinde hisseden, büyük bedeller ödeyen bir kesimiz. Eskiden ‘yazıyor, yazıyor’ diye satılan gazeteler artık ‘yazamıyor, yazamıyor’ diye anılır oldu. Bu sebeple hayatı karartılan binlerce meslektaşımızı var.

“Dediğim gibi, özgür olacaksınız, evrensel hukuk kuralları içinde istediğinizi yazıp çizip konuşacaksınız.

Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan bu konuda ‘Meclis’in ilk gündem maddesi bu olacak’ demişti.

Sadece düşünce suçu sebebiyle hapiste olanların derhal çıkarılacağını söylemişti.

Kutuplaşma konusuna gelince, irileri yarattıkları kutuplaşmadan besleniyor ve ancak böyle ayakta durabileceğine inanıyor.

Bizin böyle bir derdimiz yok. İnsanları kışkırtarak taban oluşturma, algı operasyonları ile bu tabanı diri tutup diğerlerini düşman etme anlayışından kişisel olarak da kurumsal olarak da uzak duracağız.

Kaldı ki biz bunun çilesini çektik. Bundan böyle hiçbir ferdimizin çekmesine de izin vermeyeceğiz.”

Mehmet Erdoğan son olarak da ‘erken seçim’ gündemine değindi;

“Seçim ne zaman yapılır diye bir derdimiz yok. Erken veya zamanında bizim için fark etmez. Bizim önceliğimiz halk iradesinin serbest ve hür bir şekilde sandığa yansıması ve siyasi iradenin bu sonuçlara saygı duyup gereğini yapmasıdır.

Bu ülkede uğun bile ‘bunlar kaybetse de gitmez’ cinsi tartışmaların yapılması ne kadar üzücü bir durum.

Ama bana öyle geliyor ki bu tartışmayı bilerek yaptırıyor ve seçmenin kaygı duymasını istiyorlar.

İstanbul, Ankara başta olmak üzere Antalya, Mersin gibi büyükşehir belediyelerini kaybettiklerinde ne olduysa, iktidarı kaybettiklerinde de o olacak. Kimse merak etmesin.”

MİSAFİRLERİMİN SON SÖZLERİ, ÖZETLE;

“Hem bugünün hem yarının DEVA’ya ihtiyacı var…

Özgür ve zengin bir Türkiye için yola çıktık. Hem bugünün hem yarının DEVA’ya ihtiyacı var. Bu ülkenin bugününün ve yarınının üstüne karabulut gibi çöken bu iktidardan ve bu zihniyetten kurtulmamıza çok az kaldı. Sayılı gün çabuk geçer. DEVA Partisi olarak emaneti teslim almaya geliyoruz. Önce hukuku ve kurumları ayağa kaldıracağız. Güveni tesis edeceğiz. Türkiye’yi hızla refaha ve huzura kavuşturacağız.

Kimseyi hukuksuzluğa, kutuplaştırmaya ve enflasyona ezdirmeyeceğiz.”

GÜNDEMİN KARİKATÜRÜ

@teambabacan adresinden alıntı;

Liberallerin yüksek sesle, milliyetçilerin kısık sesle, solcuların gizli gizli sevdiği adam gibi adam: ALİ BABACAN