Bir fındık sezonunu daha geride bıraktık, ancak bu yıl üreticilerin yüzü pek gülmedi. Bereketli topraklardan sofralara kadar uzanan fındık yolculuğu, bu sezon ciddi bir darbe aldı. Üreticinin gözü gibi baktığı fındık bahçeleri, kahverengi kokarcanın istilasına uğradı. Belki kimileri bu haşereyi ilk kez duyuyor, ama Karadeniz’de fındık üreticileri için artık bu ismin kötü bir hatırası var. Yüzlerce çiftçinin emeğini, geleceğini, hatta geçimini tehdit eden bu haşere, bu yıl fındık verimini yerle bir etti.
Fındık sezonu, neredeyse bir bayram havasıyla karşılanır. Mevsimlik işçiler gelir, hasat başlar, köyler canlanır. Üretici, bir yıl boyunca döktüğü emeğin karşılığını alma heyecanıyla fındığını toplamaya başlar. Ancak bu yıl, kahverengi kokarcanın bıraktığı hasar fındıkların kalitesini düşürdü. Fındığın dış kabuğunda oluşan lekeler, içindeki verim kaybı ve genel kalitesizlik üreticileri hem maddi hem de manevi olarak sarstı. Çünkü bu zararlı, fındıkta hem fiziksel hem de ekonomik tahribata yol açtı.
Bölgedeki birçok fındık bahçesi, kokarcanın istilasıyla adeta savaş alanına döndü. Daha önce adı pek duyulmayan bu haşere, kısa sürede fındığın baş düşmanı haline geldi. Kahverengi kokarca, fındık kabuğuna zarar vererek içinin çürümesine neden oluyor, bu da fındığın satılabilirliğini ciddi şekilde düşürüyor. Her ne kadar üretici bin bir umutla fındığını toplasa da, kasalara koyduğu ürünlerin içi boş çıkınca tüm emek boşa gidiyor. Verim kaybı sadece bu yıl için değil, gelecek yılları da tehdit eder nitelikte. Çünkü kokarcanın üreme hızı ve adaptasyon yeteneği oldukça yüksek.
Fındık, Türkiye ekonomisi için stratejik bir ürün. Özellikle Karadeniz bölgesinin en büyük geçim kaynağı ve ihracat kozlarından biri. Ancak bu yıl yaşanan kayıplar, yalnızca üreticiyi değil, fındıkla bağlantılı birçok sektörü de olumsuz etkiledi. İhracatta önemli bir yere sahip olan fındığın rekoltesindeki düşüş, hem yerel piyasada hem de uluslararası arenada dengeleri bozdu. Türkiye’nin dünya fındık piyasasındaki payı büyük, ama kokarcanın verdiği zarar bu dengeyi sarsabilir. Çünkü kalite kaybı, fiyatlara da doğrudan yansıyacak. Yabancı alıcılar, düşük kaliteli fındığı tercih etmeyecek ve bu da ihracat rakamlarında ciddi bir gerilemeye yol açabilir.
Önlemler yetersiz mi kaldı?
Peki, bu kahverengi kabusa karşı ne gibi önlemler alındı? Ne yazık ki üreticilerin çoğu, bu sorunla yalnız başa çıkmak zorunda kaldı. Devletin veya yerel yönetimlerin bu haşereye karşı topyekûn bir mücadele başlattığını söylemek zor. Çoğu üretici kendi imkânlarıyla kokarcaya karşı savaş açmaya çalıştı, ancak bu bireysel çabalar, sorunu çözmek için yeterli olmadı. Üstelik bu zararlıya karşı kimyasal müdahale de her zaman çözüm olmuyor, çünkü doğanın dengesi bu tür müdahalelerle daha da bozulabilir. Bu noktada daha kalıcı ve sürdürülebilir çözümler üretilmesi şart.
Kahverengi kokarca, sadece bu yılın değil, gelecek sezonların da kabusu olabilir. Eğer bu zararlıya karşı ciddi bir mücadele planı geliştirilmezse, önümüzdeki yıllarda daha büyük verim kayıpları yaşanabilir. Üreticinin bu konuda sesi ne kadar duyuluyor? Fındık, Türkiye’nin en önemli tarım ürünlerinden biri olmasına rağmen, bu denli büyük bir tehdit karşısında alınan tedbirler yeterli mi? Bu sorular, belki de gelecek yıllarda daha sıkça gündeme gelecek.
İhracattan yerel ekonomiye kadar geniş bir etki alanına sahip olan fındık üretimi, bu tür tehditlerle karşı karşıya kalırken, üreticilerin yalnız bırakılmaması gerekiyor. Kahverengi kokarcaya karşı daha etkin ve kapsamlı bir mücadele planı yapılmadıkça, her sezon bu sorun daha da büyüyecek. Üreticiler, bu mücadelede yalnız kalmamalı. Toplumun her kesimi, bu soruna dikkat çekmeli ve üreticilerin emeğini koruyacak adımların atılması için destek vermeli. Herkesin gözünde basit bir böcek gibi görünen bu zararlı, aslında koca bir ekonomik çarkı durma noktasına getirebilir. Üreticinin umudu, bir sonraki sezonda alınacak daha ciddi ve kapsamlı önlemler. Ancak o zamana kadar, kahverengi kokarca gölgesi altında geçen bu sezonu, üretici belki de uzun yıllar unutamayacak.