Anayasa Mahkemesi üzerinden yürütülen tartışmada topa girmeye hiç niyetim yoktu ama konu neredeyse 20 yıldır tanıdığım hemşerimiz Engin Yıldırım olunca, başımı belaya sokma pahasına bir şeyler yazmadan geçemeyeceğim.
Birinci ağızdan aldığım bilgiye göre sporunu hiç ihmal etmeyen AYM üyesi Engin Yıldırım, AYM bahçesinde yürüyüşünü yaparken yanan ışıklardan etkilenmiş ‘ışıklar yanıyor’ babından bir resim paylaşmış.
Vay sen misin onu paylaşan?
Yandaş basın anında harekete geçti ki biz de bu sayede ‘Işıklar yanıyor’ cümlesinin darbeye çağrı ve darbe çığırtkanlığı olduğunu öğrendik.
Meğerse 15 Ekim 1961 gecesi Genelkurmay’ın ışıkları sabaha dek yanmış da, o tarihten itibaren Genelkurmay Başkanlığı’nın pencerelerine bakma alışkanlığı başlamış da, Genelkurmay’ın ışıkları sönükse mesele yok ama ya yanıyorsa, bu Ordu tedirgin ve bir hazırlık var anlamına geliyormuş.
Bazen askeri vesayetin muktedirleri, sadece göz korkutmak veya güç gösterisi yapmak için o ışıkları açık bırakıp bir nevi ‘postalımız ensenizde’ mesajı veriyormuş.
Engin Yıldırım’ın paylaşımın da 15 Ekim gecesine denk gelmesi tesadüf değil kasıtmış falan…
Her şeyden önce bahsedilen yer Genelkurmay, paylaşımın yapıldığı yer ise Anayasa Mahkemesi…
İlkokul çocukları bile Engin Yıldırım’ın bahsettiği ‘ışık’ın ‘hukuk’un ışıkları olduğunu anlar.
Çünkü bunu doğru anlamak için çocuk saflığı ve masumiyeti, yanlış anlamak için ise bir takım büyüklerin yaptığı gibi ‘fesatlık’ gerektirir.
Şu paranoyaya bakar mısınız diyemiyorum çünkü darbeyi ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak değerlendirdiklerini göz önüne alınca, paranoyadan ziyade durumdan vazife çıkarmak, sürekli darbe tehdidi altında olduklarını intibaı yaratmak, sürekli tehdit algısı ile tabanı diri tutmak amacında olduklarını sanıyorum.
Malumunuz Anayasa Mahkemesi son olarak CHP milletvekili Enis Berberoğlu hakkındaki kararı ile iktidar ve ortaklarının tepkisini çekmiş hatta hedefe bile oturtulmuştu.
Gerçi AYM’nin kat be kat altındaki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin hükmünü yok saymış, geri çevirmişti ama olsun, AYM bu kararı bize rağmen nasıl verir anlayışı ile AYM’ye yükleniyorlardı.
Engin Yıldırım’ın paylaşımı bahane hatta kendi adlarına ‘şahane’ oldu ve dibine kadar sıyırmaya çalışıyorlar.
Şu trajikomik tepkilere bakar mısınız?
Mehmet Metiner; Bu bir darbe tehdididir!
Ak Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş; Anayasa Mahkemesi üyesinin tehdit iması içeren "AYM'nin ışıkları yanıyor" sözlerini kınıyoruz. Hiçbir kurum yada kişi milli iradeye gözdağı veremez. Jüristokrasi heveslilerine bu millet fırsat vermez!
İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy da sosyal medya hesabında "Demokrasiye ve milletimize meydan okuyanların Kandillerini, tek tek söndürdük... Yine söndürürüz!
AKP Sözcüsü Ömer Çelik; Demokrasimizi kimse tehdit edemez. Bir Anayasa Mahkemesi üyesi Türkiye'nin "HUKUK GÜVENLİĞİ"ni ihlal edemez. Cunta ağzıyla konuşanların anayasal düzenimizi hedef almasına müsaade etmeyeceğiz. Darbeci zihniyetin kurumlarımızda olmasına tahammül edemeyiz!
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül; Vesayet özlemi içinde olanlar, hukuk adına konuşma ehliyetini yitirirler. Işıkları millet açar, millet kapatır!
İlginç hatta korkunç ki kurumların birbirine girdiğinin göstergesi olan bir paylaşım da İç İşleri Bakanlığından geldi; Işıklarımız hiç sönmüyor!
Yani ‘takipteyiz, ensenizdeyiz’ anlamı içeren bir mesaj…
Bütün bunlar ne hallere düştüğümüzün resmidir maalesef…
Madem topa girdik, sürdürelim…
Her şey Devlet Bahçeli’nin “Sayın Cumhurbaşkanının yasal ve anayasal sınırlara çekilmesi madem ki mümkün görünmüyor, o zaman biz de bu fiili durumu yasal hale getirelim yani o Anayasaya uymuyor madem, biz Anayasayı Recep Tayyip Erdoğan’a uyduralım” mealindeki çıkışıyla başladı.
Buna dünden razı olan AKP harekete geçti ve bir anda kendimizi şu ucube tek adam sisteminin içinde buluverdik.
Sayın Bahçeli şimdi de “Anayasa Mahkemesi yeni hükümet sisteminin doğasına uygun bir şekilde baştan yapılanmalıdır” diyorsa, ben bundan ‘Anayasa Mahkemesini baştan tanzim ettik, yeniledik, değiştirdik, üye sayısını arttırdık, istediklerimizi yerleştirdik ama o kahrolası bazıları hukuk adamı olmaktan vazgeçmediler, kendilerini oraya getiren velinimetlerine hainlik ettiler, en iyisi kapatalım gitsin, tek adam ne derse Anayasa da Anayasa Mahkemesi de o olsun’ anlamı çıkartmakta haksız mıyım?
Ve maalesef öyle de olacaktır.
Engin Yıldırım’ın paylaşımı üzerine balıklama atlanmasının sebebi ‘iyi bir fırsat’ olarak değerlendirilecek ve düğmeye basılacak olmasıdır.
Kapatabileceklerini sanmıyorum ama bu tür bahane polemiklerle AYM üyelerine gözdağı vermeye ve kararlarında onları etkilemeye matuf davranacaklarına eminim.
Oysa bunlara gerek yok. Çünkü AYM son zamanlarda pek de öyle kendine yakışan bir hukuki duruş göstermiyordu bence. Bireysel yani bireyi ilgilendiren kararlarında evet kısmen ama iktidarı ilgilendiren son idari kararlarına bakılınca ne demek istediğim daha iyi anlaşılır.