Belize adlı bir ülke var, bilir miydiniz?
Ben de yeni öğrendim. Baktım internetten, Orta Amerika'nın kuzeydoğu kıyısında bir Karayip ülkesi. Nüfusu yaklaşık 500 bin. Başkenti Belmopan…
Maalesef çoğumuz bu ülkenin varlığını, kötü ve içimizi acıtan bir kıyas sebebiyle öğrendik.
Malumunuzdur, Sezgin Baran Korkmaz’ın iş ortağı, hani şu bizim vatandaşlık verdiğimiz Levon Termendzhyan, Belize vatandaşlığı almak için uğraşmış, hatta rüşvet bile vermiş ama Belize Parlamentosu ve yargısı ayağa kalkıp ‘bu şerefsize vatandaşlık verilemez’ demişler.
Biz, bayıla bayıla verdik…
Yeter ki para getirsin diye, tıpkı ‘cari açığımızı kapatan’ Rıza Zarrap misali önüne ile yattık.
Parası var diye, parasının menşeini bile araştırmadan, bugün kara para aklamakla suçlanan ne kadar şerefsiz varsa vatandaşlık verdik.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı o kadar ucuz o kadar değersizmişçesine bilmem kaç dönüm toprak, bilmem kaç bin liralık ev alanlara bile kampanya ile vatandaşlık bağışladık.
Koskoca Türkiye’yi, şu Züğürt Ağa filmindeki Haraptar köyüne döndürdüler.
Bir tek senaryo gereği köyün girişine asılan ‘satılık köy’ levhası misali ‘satılık ülke’ levhası asmadıkları kaldı maalesef…
Gerçi asmaya da gerek kalmadı ki Türkiye’nin ne kadar ucuz olduğunu artık dünya alem biliyor.
Bir yandan çıkar karşılığı verilen vatandaşlıklar, diğer yandan ‘savaş kaçkınlarına’ kapıların sonuna kadar açılması, en azından geçici kamplarda bulunması gereken bu yığınların ülkenin her tarafına yerleştirilmeleri, vatandaşlık verilerek ülkenin demografik yapısının bozulması, geleceğimiz için çok ciddi tehlikelerdir.
Ama konumuz ekonomik amaçlı satış(!) ve bol keseden dağıtılan vatandaşlıklar…
Bu vatandaşlıkları ‘ümmet’ veya ‘Turan’ hassasiyetiyle değil, tamamen duygusal(!) sebeplerle veriyoruz.
İşte Mansimov, Levon ve Zarrap en çok göze batanlar…
Göze batıyorlar çünkü hal ve hareketleri ile Türkiye’yi başta ABD olmak üzere uluslar arası camiada küçük düşürdüler. Yerel bağlantıları, iktidar mensuplarıyla temasları, kirli paraları ile adeta ülkemiz için birer ‘milli egemenlik tehdidi’ haline geldiler.
ABD ile Zarraf yüzünden papaz olduğumuz yetmezmiş gibi şimdi de Sezgin Baran Korkmaz ve kirli ortakları sebebiyle başımız belada…
Neler oldu?
Orhan Bursalı’dan özetle aktarayım;
“Sezgin Baran Korkmaz olayı, ülkeyi yöneten siyasetin, onun emrinde çalışan adalet mekanizmasının, Emniyet’in ve leş kargası yandaş gazetecilerin işin içinde olduğu, bir zenginliğe elbirliğiyle çökme olayıdır.
Yalıkavak Marinası olayı, karanlık ticaretten kolayca kazanılan zenginliğin üzerine çökme olayıydı.
Bunlardan önce de FETÖ’cülerin mal varlıklarına çöküldü, FETÖ borsası oluşturuldu, fidyesini veren kurtuldu.
SBK mal varlığının, ABD’de bir büyük vergi kaçakçılığından Türkiye’ye kaçırılmış payı olduğunu fark eden her türden leş kargası, üzerine üşüştü.
Karaparayı, kaçırılan vergiyi kendini ve tüm ticari faaliyetini meşrulaştırmak için, siyasetten yargıya, gazeteciye kadar durmadan dağıtması gerekir.
Kaçırılan 511 milyon dolarlık verginin peşine düşen Amerikan savcıları, Amerika’daki ortakları bülbül gibi ötünce dedektif gibi çalışıp hepsinin dökümünü yapmış ve Türkiye’den hepsine Amerikan devleti adına el konmasını istiyor.
Siyaset payını alıyor, adalet mekanizmasındakiler payını alıyor, gazeteci kılıklı reziller payını alıyor - alamıyor, bilmiyoruz ama en azından hizmetten yararlanıyor.
Malına tedbir konuyor. MASAK rapor hazırlıyor. Tedbir koyan savcı yardımcısı sonra tedbiri kaldırıyor. Adam bakanlıkla görüşüyor, “hadi kaç deniyor”, ver elini Avusturya.
Kırk sent kaçak verginin hesabının sorulduğu bir yer… Nerede 185 milyon dolar ve faizi diye soracaklar.
O da, hesap tutmazsa, nerelere, kaç milyon dolarlar dağıtmak zorunda kaldığının dökümünü yapmak zorunda kalır. Kırk katır mı, kırk satır mı!
Ha, Biden yönetimi, Afganistan savaşına talip olan Ankara’yı düşünerek bu dökümleri açıklar mı, bilmem. Henüz Sarraf gizli dosyası duruyor.
SBK dosyası da bekler, zamanını...”
Ne demek şimdi bu?
Biz ABD’ye ve sair ülkelere bu tür dosyalar yüzünden mi tavizler veriyoruz yoksa?
Düşünmek bile istemiyorum!!!