DÜNYANIN bir kısmı kurak… Bu bölgelerde açlık ve sefalet kol geziyor… İnsanların yeme kültürü bile muasır medeniyetten birkaç asır geride…
İçmeye suları yok… Çöllerde kurumaya yüz tutmuş çamurlu su birikintilerini süzerek içiyorlar…
Kimileri ise kilometrelerce kafalarının üzerinde su taşıyor…
Taşıma suyla değirmen nereye kadar dönecek?
Özellikle Afrika’nın önemli bir kısmı, Hindistan, Pakistan, Afganistan, Filipinler, Latin Amerika’nın güney kıyıları… Afrika’nın ve Orta Asya’nın çöllerinde hayat çok zor…
İnsanlar aç ve susuz… Üstlerinde başlarında doğru dürüst elbiseleri yok…
Kavuran güneşten fazlasıyla nasiplerini alıyorlar…
Çocuklar gıdasızlıktan ölüyor…
Adını duymadığımız hastalıklar, bu topraklarda kol geziyor…
DÜNYANIN ÖBÜR YARISI NE YAPIYOR?
Dünyanın yarısına yakını açlık ve susuzlukla savaşırken, diğer yarısı ne yapıyor?
Ne yapacak? Onlar da milyarlarca dolarları silahlara yatırıyor…
Lüks ve bolluk içinde yaşıyor… Yediği önünde, yemediği arkasında…
Ama doymak bilmiyorlar… Ha bire sömürüyorlar, ha bire bu fakir ülkeleri kemiriyorlar…
Madenlerini çalıyorlar…
Yarınlarını çalıyorlar…
Dünyalarını çalıyorlar…
Tek düşündükleri, kendi ikballeri, kendi kasaları…
Fakiri düşünen yok…
Savaşlar… Lüks yaşam… Kapitalizm ve sömürü düzeni tam gaz devam ediyor…
Acaba nereye kadar?
YARADAN’IN SOPASI YOK AMA…
Dünyanın yarısı bolluk ve zenginlik içinde yüzerken, diğer yarısı ise açlıkla, susuzlukla ve hastalıklarla savaşıyor; hayatta kalmaya çalışıyor…
Bu soygun düzeni Hakka reva mı?
İşte gördünüz… Dünya iklimi son 20 yılda hızlı bir şekilde değişiyor!.. Kutuplar eriyor… Kavurucu sıcaklar tüm dünyada etkisini göstermeye başladı bile!
Afrika’yı kavuran kuraklık, yavaş yavaş kuzeye doru kayıyor…
Buzullar eriyor…
Okyanuslar yükseliyor…
İklimler korkutucu bir şekilde değişiyor…
Dedik ya, Allah’ın sopası yok; lakin adaleti var…
Sizin, savaşlara, silahlara trilyonlarca dolar harcar, işte açlıktan, susuzluktan kavrulan bu insanları görmezseniz, günün birinde siz de o insanların durumuna düşebilirsiniz…
Dünya, sınav dünyası… Allah, yağmuru, bereketi, her türlü sebze ve meyveyi, bin bir çeşit ürünü veriyor kullarına.
Fakat o kullar ne yapıyor?
Paylaşmayı biliyor mu?
Bölüşmeyi, yoksulun, garibanın yardımına koşuyor mu?
Teknolojiyi, ileri tarımı ve sanayiyi bu geri kalmış ülkelere götürüyor mu?
Götürmek ne kelime, tam tersine bu gariban ülkelerin topraklarındaki kıymetli madenleri çıkarıyor, onların geleceklerini de köreltiyorlar…
Adalet bunun neresinde?
DÜNYA CAYIR CAYIR YANARKEN…
Birleşmiş Milletler uyuyor…
Avrupa Parlamentosu uyuyor…
Unesco uyuyor…
Şimdi durum böyle iken, Amerika, Rusya, İnglitere, Çin, Hindistan, Japonya, Türkiye ve Almanya güçlü bir şekilde istese dünyadaki savaşlara son veremezler mi?
Olan güçlerini ve dünya nimetlerini insanca paylaşsalar, acaba dünyada aç ve yoksul insan kalır mı?
Sıcaklık kavuruyor…
Modern ve ileri düzeydeki ülkelerin ormanları yanıyor…
Dünyanın ciğerleri yanıyor…
Kuzeyde buzlar eriyor…
Okyanuslar yükseliyor…
İnsanlık can çekişiyor…
Bu gidiş gerçekten hayra alamet değil!
Paylaşmasını bilmek lazım…
Yoksullara, hastalara, susuzluktan yananlara, açlıktan can çekişenlere artık kucak açmak gerekmiyor mu?
İnsanlık, bunu daha ne kadar seyredecek?
Dünya nimetlerini bölüşmek, onların sıkıntılarını azaltmak gerekmiyor mu?
İyiliğin çoğu azı olmaz…
Dünyada yaklaşık 8 milyar insan yaşıyor ve bunların yarısına yakını yoksul…
Demek ki, dünyanın yarısı, diğer yarısına yardım ederse, en azından elindekini, ambarındakini bölüşebilirse, içinde bulunduğumuz gezegende herkesin yüzü gülmeye başlar…
Yeter ki, insanlığı ölüme sürükleyen savaşlar bitsin, tüm dünyaya barış hakim olsun.
İyilik… Bölüşmek… Yardım…
Yalnızca bu üç sihirli kelime bile dünyamızı değiştirmeye yeter de artar bile…
Kalın sağlıcakla…
*********************
ANLAMLI SÖZ
“Az vermek, hiç vermemekten daha çoktur…”
Hazreti Ali
*********************