Bir ülkenin insanları yaşadıkları devletten önce ‘adalet’ ister.

Tabii ki iş, aş, barınma, hürriyet, sağlık, eğitim güvencesi ve geleceklerine ümitle bakmak en temel beklentilerdir ama adalet bütün bunların olmazsa olmazıdır.

Çünkü adaletiniz yoksa sağlığınız güvende değildir, olamaz.

Sağlığınız organ mafyasının elinde tarumar olabilir, ilaç firmalarının reklam malzemesi veya promosyon kurbanı olabilirsiniz.
Eğitim hakkınız her an kısıtlanabilir. Cahillik kaderiniz olabilir.
Mülkiyet hakkınız tesadüflere kalmıştır. Tüm malvarlığınızı Mafya tipi örgütlenmelere veya sistemin içinde konuşlanan çetelere kurban verebilirsiniz.
Adaletiniz yoksa işinizi her an kaybedebilir veya emeğinizin karşılığını alamaz ve sisteme direnen bir anarşist olmaya mahkum edilebilirsiniz.
Adaletiniz yoksa idarecilerinizi bağlayan bir şey yoktur. Ve onlar vazifelerini yapmak mecburiyetinde kendilerini hissetmezler.
Adaletiniz yoksa hürriyetiniz ve geleceğiniz karanlıktır. Bir gün sonrasının garantisi dahi elinizde yoktur. Gördüğünüz haksızlığı görmezden gelmeye mahkum edilirsiniz.
Her an bir çukura düşebilir veya bir trafik kazasına kurban gidebilirsiniz. Çünkü bunlara sebep olanlar o güne kadar herhangi bir müeyyide görmemişlerdir.
Barındığınız yer hırsızlar tarafından her an soyulabilir. Eviniz ve üzeriniz her an aranabilir her an sözlü veya fiili saldırıya maruz kalabilir, sevdiklerinizin önünde utanç duymaya mahkum olabilirsiniz.
Adaletiniz yoksa sizi korumakla görevli kolluk güçleri yozlaşma sonucu çıkar gruplarının kontrolüne girer veya kendileri bir çıkar grubu haline gelerek yaşadığınız ülkeyi bir cehenneme çevirirler.
Adaletiniz yoksa çalışmanın ve dürüstlüğün enayilik, tembelliğin ve kaytarmanın kurnazlık olduğu bir anlayışa kurban gidersiniz.

Adaletiniz yoksa korkak olmaya ve böyle yaşamaya alıştırılır ve hatta mecbur bırakılırsınız.

Çünkü hak aramaya çıktığınız her denemede boynunuzu bükmeye ve güce itaat etmeye mahkum edilirsiniz.

Neticede sistem, kendi kendine yozlaşmaya mahkum olur. Ortada ne devlet kalır ne insan. Adaletin olmadığı bir toprak parçasının sonu budur.
Bu saydıklarımız adaletin ideal olduğu bir memlekette de yaşanabilir.

Ancak hiçbir zaman kural haline gelmez.

Adaletiniz yoksa bu saydıklarımız kural, sizin bu ihtimallere rastlamadan yaşamanız ise bir istisna olur. Veya bu sizin çok şanslı biri olduğunuz anlamına gelir.
Adalet bu kadar önemli olmasına rağmen, insanlar ve elbette mağdurlar, adaleti olması gereken eksene çekmek için neden hiç gayret göstermezler.
Çünkü;

Bir grup; yaşanan çarpık düzenin büyük kurtların kontrolünde olduğu anlayışına sahip olup halkın çabası ile revizyonun mümkün olmayacağı ve direnmenin daha büyük zararla sonuçlanacağı kanaatine sahiptir. Bu yüzden zulmü sineye çekmek bir kaderdir. Onlar için.
Bir grup; bu çarkın zaten kaymağını sömüren tabakasını oluşturduğundan, sistemin düzelmesi kendi emellerini sekteye uğratacağından sürekli sistemin ne kadar adil ve hakkaniyete uygun olduğu propagandasını yapar ve medya gücü ile bunu pekiştirirler.

Bir grup; yapılan bu gri propagandaya inanır. Ve gerçekten yaşadıkları sistemin en adil bir sistem olduğuna kanaat getirir ve ülkelerine anlamsız bir minnettarlıkla minnettar kalırlar.
Bir grup; İki yüzlü idareciler veya siyasetçiler tarafından aldatılmaya mahkum olup her denemelerinde acı reçeteyi yutmaya mecbur edilmişlerdir. Çünkü sistem için idea ve anlayış aynı olup değişen sadece figüranlardır.
Bir grup; hayatın cenderesi altında öyle ezilmişlerdir ki adaletin ne olduğunu sorgulayacak mecalleri kalmamıştır. Adalet onlar için ütopyadır.

Bir grup; ülkenin egemen gücü olmamalarına rağmen, şark kurnazlığı ile veya kurdukları saadet zinciri ile sistemin bütün gediklerini kendi emellerine göre kurguladıklarından, zaten çarpık düzenin devamı onlar için yaşama nedeni haline gelmiştir.
Sonuçta her grup kendi düşünce ve dünyasına göre zulme kayıtsız kalmaya mecbur bırakılmış ve sistem kendi kaderine terk edilmiştir.

Netice;

Adalet herkese lazımdır…

Ve Adalet mülkün temelidir…