Ne yalan söyleyeyim, ben de bildiriye imza atmadığı için Özgür Özel’i kınayanlardandım. Ta ki o son grup toplantısında merak edip meramını dinleye kadar…

Yanlış anlamayın, kınama derken Özgür Özel’in vatan sevgisinden zerre şüphem yok. Bu davranışı ile toplumsal algıyı sürekli muhalefet aleyhine yöneten ve yönlendiren iktidara prim ve koz vereceği endişesiyle böyle düşündüm.

Ben de biliyorum ki, Şehit haberlerinin gelmesinin ardından ortak bildiri yayınlamak sonra görevlerini yerine getirmiş insanların huzuru içinde poz vermekle bu işler olmaz.

Ben de biliyorum ki, bir demokratik hukuk devleti ve onun parlamentosu böyle bir konuyu kınamakla geçiştiremez.

Ne yapar? Gizli/açık oturum yapılır, olay bütün ayrıntılarıyla masaya yatırılır adından bir araştırma komisyonu kurulur ve bu komisyon olayı ciddi bir biçimde araştırır. Bu saldırının neden ve nasıl engellenemediği sorulur. Olay ihmallerden mi kaynaklanmış, savunma taktiklerindeki yetersizlikten mi, birliklerin sevk ve idaresinde yapılan hatalardan mı, bir raporla ortaya konulur.

Bu rapordan yararlanılır, benzeri saldırıların benzeri kayıplara yol açmaması için alınması gereken tedbirler gözden geçirilmiş olur.

Ama bu dediğim normal, sağlıklı demokrasilerde olur. Özgür Özel de bunu da ama o bildiriye imza atmamakla başına nelerin geleceğini elbette biliyordur.

Haliyle, diğerleri gibi bildiriye imza atar, sonra gereğini yapar, iftira ve algıya kurban gitmez diye düşünüyordum.

Yanılmışım…

Özgür Özel son grup toplantısında bana ve benim gibi düşünenlere gereken cevabı verdi. Bırakın cevabı adeta ders verdi;

“Bir yandan dün Elazığ’da Sayın Meral Akşener’in yolladığı çelengi de parçalamışlar.

Büyük ayıptır, yanlıştır. Ama muhatap olduğumuz kötülüğü tanımak için çok önemli bir göstergedir. Meral Hanım partisi, ‘Ortak bildiri yapalım’ dedi. İmzayı attı ancak Meral Hanımın çelengini de parçalıyorlar.

Biz yıllardır, benim saydığım 28 imza atmışız.

Biz imza atmışız, onlar Genel Başkanımızın önüne kurşun koymuşlar. Biz imza atmışız onlar Genel Başkanımıza grup çıkışında yumruk attırmışlar. Biz imza atmışız onlar gitmişler Çubuk’ta Genel Başkanımızı linç etmeye başlamışlar.

Linçten sonra da Çubuk’a gitti diye ‘Nereye gideceğine dikkat etsin’ demişler.

Anıtkabir’de bile Genel Başkanımızın elini havada bırakmışlar.

Bu kötücül akıl ile ‘Önce imza atsaydık, sonra eleştirseydik’ diyen varsa aklını peynir, ekmekle yemesin.

Kimseden aferin bekleyip siyaset yapmayız. Ama bugüne kadar imza atınca ‘Aferin attı’ diyen yok,

İmza atınca ‘CHP birlik ve beraberliğin teminatı’ diyen yok.

Seçim sathı mahaline gidince montaj videolarla bizi Kandil ile birlikte göster.

İstanbul seçiminden önce ‘Bunlar kazanırsa İSPARK’ı PKK’ya verecekler’ de sıkışınca son gece Abdullah Öcalan’dan mektup okut, ondan sonra yerli ve milli siyaset. Yere batsın yerliliğin, yere batsın milliğin.”

Peki, Özgür Özel özelinde CHP ne istiyor?

Bunun cevabı da grup konuşmasında açık ve net olarak ifade edildi;

“Bakan randevu alıp gelse, kapalı toplantı istese, Meclis’te olsa Meclis’te, grupta olsa grupta, partide olsa partide sorularımız, endişelerimiz var.

20 aydır Pençe- Kilit Operasyonu yapılıyor. Şehit geldikçe oradaki askerler hatırlanıyor.

Bir de lojistik gecikip aç kaldıklarında milletvekillerine Whatsapp’tan attıkları videolarla.

Bu operasyonun amacı, hedefi ne? Hedefe ulaştı mı? Ulaştıysa niye oradayız, ulaşmadıysa neden ulaşmadı? Bunun tane tane anlatılması lazım.

Saldırıya uğrayan üs bölgelerinde, terörist taarruzları mevsimsel şartlara karşı yeterli korumaya sahip olunmadığı için mi başarılı oluyor? Uygun şekilde tahkimat yok mu? Bu şartlarda koruyamıyorsak, Mehmetçiğin güvenliği için başka tedbirler alınması gerekmiyor mu? Bölgede meteorolojik şartlar çok çetin. İnsansız hava araçlarının meteorolojik nedenlerle uçamadığı durumlarda gözetleme zafiyetini giderecek ilave tedbirler alınıyor mu? Alınmıyorsa neden alınmıyor? Eldeki kabiliyetler nelerdir? Üs bölgelerinin termal kameralı vb. optik sistemleri nicelik ve nitelik olarak yeterli mi? Yetersizse ne için hızla giderilmemektedir? Özellikle ‘altın saat’ olarak tabir edilen süre içinde sağlık desteği ve tıbbi müdahale için imkan ve kabiliyetler yeterli mi? Harp cerrahisi ve askeri hastane mantığı ile mücadele etmek gerekirken 15 Temmuz sonrası kapatılan askeri hastaneler ve ortaya çıkan zafiyet bu ölümlerde ne kadar pay sahibi? Son dönemde yoğunluğu artan terörist saldırılarda üçüncü ülke veya grupların istihbarat vb. destekleri var mı? Bunları sorgulamak, bunlara cevap istemek suç değil, hata değil. Bir muhalefet partisi olarak bizim hakkımızdır. Ödevimizdir. Terk edemeyeceğimiz sorumluluklardır. Bu soruyu kimse kendi menfaati için değil bir daha oradan tek bir Mehmetçik hayatını kaybederek gelmesin, bir daha 81 vilayetin herhangi birine ateş düşmesin diye bunları sormak ve takip etmek mecburiyetindeyiz.”

Özgür Özel’in bu tavrına hak veriyor, artık CHP’nin gerçekten de eski CHP olmayacağını görüyor, buna inanıyorum.

Artık iktidar korksun!