Yeni yıla zamlarla girdik malumunuz.
Bu öyle sözde faiz lobilerinin, dış güçlerin ve dış güçlerin içimizdeki uzantıları marketçiler, pazarcılar vesaire değil, bizzat iktidarın yaptığı zamlar…
Araç muayenesinden taşın vergisine, garantili geçişlerden tutun da harçlara kadar ne varsa zamlandı.
İşin trajikomik olan kısmı, garantili geçişler noktasında devleti yönetenlerin savunmalarıydı; Tamam zam yapmışlardı ama bize şu kadarı yansıyacak da, üstünü onlar ödeyeceklermiş!
Onlar?
Devlet yönetimini literatürüne ‘şahsım’, ‘ben’, ‘benim valim, bakanım vesaireden sonra bir de ‘onlar’ girdi! Sanki ‘onlar’ ceplerinden ödeyecek. Onlar kim, devleti yönetenler. Nereden ödeyecekler? Hazineden. Hazine kimin? Sizin, benim, hepimizin. Ama buradan bile bir algı çıkarıyorlar ya helal olsun!
Devlet yönetiminde sınıfta çaktılar evet ama algı yönetiminde çağ atladılar maşallah!
Bütçe görüşmelerinden basına yansıyan şu diyaloğu duymuşunuzdur mutlaka. Muhalif milletvekili bir siyasetçiyi 5 milyon dolar rüşvet almakla suçluyor, suçlanan şahız cevap yerine ‘TOGG’u durduramayacaksınız’ diyor.
Ve siyaset bu algıyla yapılıyor bu ülkede. İktidarı eleştirmeye, suçlamaya kalktığınızda anında hizmet düşmanı olmakla suçlanıyorsunuz.
Şu ‘Yap İşlet Devret’ sistemiyle yapılan köprü, tünel, havaalanı, hastane gibi sözde eserlere yan bakmaya bile gelmiyor mesela. Anında hizmet düşmanı oluyorsunuz.
Ne kadar “Biz projeye değil, ranta karşıyız; biz projeye değil, soyguna karşıyız; biz projeye değil, vurguna karşıyız” deseniz de nafile…
Oysa söz konusu projelerin tamamı, garantili soygun, garantili fiyasko.
Tamamı ülkemizin ve milletimizin geleceğini ipotek altına alan, hazinemizle birlikte geleceğimizi hortumlayan bir nevi soygun düzeni…
Bu tür projelerle milletin kaynakları yandaşlara aktarılırken muhalif milletvekilleri, ilgili bilim adamları, uzmanlar örnekleriyle anlattılar ama iktidar kanadı algı operasyonlarıyla halkın dikkatini başka noktalara çekerek, talan düzenini örttü.
Malumuzdur, yap-işlet-devret modelinin yapısı ve işleyişi adeta bir sır gibi, zaten “ticari sır” deyip projelerle ilgili önemli bilgiler verilmiyor, TBMM’de muhalif milletvekillerinin soru önergeleri de dalga geçercesine cevaplanıyor.
İktidar sözcüleri, yap-işlet-devret projeleriyle ilgili garantiler tutturulduğu zaman hemen bu rakamları gururla paylaşıyorlar üstelik bir de seviniyorlar. Millet olarak “Hele şükür, hiç olmazsa birkaç ay garantiler tutturulmuş, hazineden para çıkmayacak.” diye bizler de seviniyoruz.
Meğerse boşuna seviniyormuşuz, “garanti” dedikleri meğerse kocaman bir yalanmış hem de kuyruklu yalan.
Nasıl mı? Geçmişten bir örnek vereyim; Tarih 18 Temmuz 2022, Sayın Cumhurbaşkanımız, 5 Temmuz-16 Temmuz arasında ortalama günlük 54 bin aracın köprüyü kullandığıyla ilgili bir tablo paylaşıyor ve şöyle de bir “tweet” atıyor, “tweet” aynen şöyle: “Osmangazi Köprüsü ve İzmir-İstanbul Otoyolu’nun garanti karşılama oranları 2016 yılından bugüne yüzde 36’dan yüzde 116’ya çıkmıştır. Bu durum, devlet kasasından tek kuruş harcanmadan inşa edilen projenin, devlete üste kazanç da sağlamaya başladığını gösteriyor.” diyor.
Peki Ulaştırma Bakanlığı ne diyor hem de aynı tarihte? Bir tablo paylaşıyor ve şöyle bir “tweet” atıyor: “Osmangazi Köprüsü'nden iki haftada tam 757 bin araç geçti” diyor.
Bunu on dört gün üzerinden hesap edersek günlük yaklaşık 54 bin araç ediyor.
Rakamlarını verdikleri dönem yaklaşık iki haftalık, 2022 yılı Kurban Bayramı dönemi…
Osmangazi Köprüsü Projesi örneğinde devletin zarar etmemesi için günlük 40 bin değil, tam 233 bin araç geçmesi gerekiyor oysa…
Devletin zarar etmemesi için, hazineden para çıkmaması için 40 bin araç garantisinin yaklaşık 6 katını tutturmak gerekiyor.
Aksi, devletin açık ve net bir şekilde soyulması demek, hazinenin yandaşlara peşkeş çekilmesi demek, tüyü bitmemiş yetim hakkının da yağmalanması demek.
Peki, bu vurgun ve soygun düzeni nasıl işliyor? Artan araç geçişiyle birlikte Osmangazi Köprüsü için araç geçiş garantisinin ödemesi yapılmayacağı algısı yapılıyor ama gerçek hiç de öyle değil.
Araç garantisinin tutturulması, hazineden işletici firmaya ödeme yapılmayacağı anlamına gelmiyor çünkü köprülerden geçişte, ilgili kamuya maliyet sadece araç garantisi kaynaklı ödemeyi değil, köprü geçiş ücreti için uygulanan sübvansiyonu da içeriyor. Sadece geçmeyen araçların değil, geçen araçlara ait ücret farkı da kamusal yükümlülük olarak iktidar tarafından kabul edilmiş ve garanti edilmiş durumdadır; aradaki farkı devlet ödüyor yani biz ödüyoruz dostlar...
Demem o ki yap-işlet-devret sistemi üzerinden yarattıkları algı ile maalesef vatandaşı işletiyorlar.
Tekrar ve üstüne basa basa söylüyorum; “Biz projeye değil, ranta karşıyız; biz projeye değil, soyguna karşıyız; biz projeye değil, vurguna karşıyız.”
İktidarın öve öve bitiremediği yap-işlet-devret projeleriyle, sürekli kasanın kazandığı bir kumarhane düzenine, rantın devletin kasası değil, yandaşın kasasına aktarılmasına karşıyız.