Sevgili okurlar,
Önceki gün, kent merkezinde “alış-veriş” için yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm....
Tam, 8 Kilometre yürümüşüm..
Bir başta, bir başa Adapazarı..
İnanınız, Donatım’dan çıkarak, ta eski garajlara, oradan uzun çarşı, Çark caddesi, Atatürk Bulvarı ve Yenicami üzerinden, Çıracılar caddesi ve civarında gözlemlerde bulundum..
Birçok yerde sohbet ettim, birçok esnaf ile görüştüm..
Ne esnafımız mutlu, ne insanımız?
Yüzler gülmüyor, üstbaş ise öyle abartılacak cinsten değil..
Bayanlar, bir “tık” daha şık..
Ama, erkekler bu mevsimde bile blucin kot pantalon ile sokakta?..
Yokluk mu, yoksulluk mu?
Artık, “ütülü pantalonluları bile görmek” mümkün değil!
Arada takım elbiseli, krıvatlıları  gözüme ilişiyor..
Bu kesimi, “memurlar oluşturuyor” diye düşündüm..
Yüzler, sakallı, başlar ise kelleşmiş!

ÜNİVERSİTE KAMPÜSÜ?
Bu arada, üniversite kampüsüne de çıktım..
Sevgili meslektaşım, kadim dostum Şaban Mergül ile birlikte orada, bir yemekte birlikte olma imkanı da bulduk..
Üniversite, ülkemizin Güney Doğu illerini vuran, o büyük deprem sonrası kapatılmış..
Niye ki?
Bu konu siyasilerin de gündeminde,ama siyasi iktidarın bir geçer, halk nezdinde kabul gören bir açıklamasını dile getireni görmedim..
Bizim çocuklar evlerine döndü de, ya yabancı öğrenciler?
Onlar, yine üniversite civarında tutunmak, yaşamak zorundalar..
Zira, “çarşı-pazara” yaklaşacak halleri yok!..

ÇARŞI-PAZARNE DURUMDA?
Kent içindeki fiyatlarla, kampüs içindeki fiyatlar bir değil..
Yani, “bir kase çorba, yanında az pilav, kuru fasulye yeseniz bile, ödeyeceğiniz para, 100 TL’den” aşağı değil..
Bu fiyata kaç öğün, lokantalara uğrayabilirsiniz ki?
Haydi, bir porsiyon ıslama köfte yediniz..Yanına, bir kabak tatlısı, olmadı, bir irmik helvası, su, ekmek bile 100 TL’yi aşıyor..
Ya gıda, yiyecek fiyatları?
Tekstil ürünlerini, hiç sormayınız!?
Elektronik eşyaların ise, yanına yaklaşılmıyor?
Merkezde ise, “kuru incir, hurma, kuru üzüm, kayısı, cennet hurmasının fiyatları” ile biraz daha geri plandaki dükkanlardaki fiyatlar, aynı değil..
Vatandaşımız, bakıp geçiyor!
Neden acaba?
Nedinini ise, esnafımız, “kiraların yüksekliğine” bağlıyor..
“Kiraların artışı”, bir türlü durdurulamıyor..
Bu konutlarda da böyle, işyerlerinde de..

GECE NÖBETLERİ?
Bu arada, eczanelerede uğradım, eczacılarımıza, hal hatır sordum..
Büyük bir salgın döneminden sonra, hala ”ilaç yokluğu” konuşuluyor..
“İlaç yokluğuna” rağmen, eczaneler gece nöbetlerini sürdürüyor..
Ya, doktorlar, onlarda acil de görev başında..
Peki, ilaç sağlayan depolar?
Onlar kapalı?
Niye ki?
Gecenin bir yarısında size ilaç lazım oldu, “yarını bekleyiniz” diyerek, müşteriyi ikna edebilir misiniz?
İşte bu durum, kent merkezinde ve diğer eczanelerde “tartışmaların yaşanmasına”, sebep oluyor..
Bu durumun mutlak düzeltilmesi ve ilaç akışının, bu nöbet akışı içinde sağlanması gerekmez mi?

HAYDİ GÖZÜNÜZ AYDIN?
Şimdi bu nokta da, ekranlara çıkan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı, sürpriz bir açıklama ile “emekli maaşının tabanda 7 Bin 500 TL. olacağını açıklaması, acaba yüreklere su serper mi, ya da emekliler için bir deva olur mu” bilmem?
Emeklilerimiz,  “ulaşımda ücretsiz seyahate” devam ediyor..
Onlar çok mutlu, ama bu durumdan mutsuz olanlar yok mu?
Olmaz mı?
İlçe minibüslerinde,” kart gösterenler” kadar, merkezdeki belediye otobüsleri, “65 Yaş üstü için, keyifli seyahatlere” vesile oluyor..
Sabah merkeze, akşam eve dönenler, Şemsiyeli parkta bir çay içip geri dönüyorlar..
“Günü, gün etmek” gibi bir şey bu!

ŞEMSİYELİ PARK MI, ERKEKLER PARKI MI?
Bir kesimin mekanı olan Büyükşehir Belediye Binası yanındaki, o eski “Şemsiyeli Park’tan” söz ediyorum, elbette..
Buraya, aslında “ erkekler parkı” desek, daha iyi olur ya?
Gerçi, aileler için bir yer ayrılmış ama, yine de görüntü bu!
Şehrin, bir de öbür yakası var..
Yani Serdivan Mavi Durak, Cadde 54 ile AVM’ler..
Oralarda yaşam, daha farklı..
Gençler, vur patlasın, çal oynasında!..
“Mirasyedi gençlerin”, uğrak yerleri burası..
Bu mekanların, müşterilerine para yetiştiren ailelere, Allah kolaylık versin!
“Bu gösteriş, bu ihtişam, bu lüks”, gençlerimizi bile ayrıştırıyor..
İmkanlılar ile imkansızları bir düşünün..

AKYAZI-ADAPAZARI?
“Adapazarı-Akyazı” arasında seyahat ediyorum..
Suriyeli bir kadın ve yanında üç küçük bebesi..
Dondurma  istemiş çocuklar..
Anne de, bu isteği kırar mı?
Serde yolculuk var ama, çocuk bu!..
Paraları toplayan görevli, “çocukların ellerinde dondurmalar ile araca binmelerine itiraz ederek, dondurmaları toplayıp”, bir poşete koyuyor..
Sesler yükseliyor, yolcular o tarafa odaklı..
Üstelik araçta, yer de yok..
Arka tarafta gençler sıralanmış oturuyor ve manzarayı seyrediyor..
Yer, veren de yok!..
Gel de duruma müdahale et?..

NEYİNİ ANLATAYIM?
Ellerinden dondurmaları alınan çocuklar mutsuz, en küçüğü ise gözyaşları içinde, Akyazı’ya kadar seyahat etti..
Anne, öbür çocuğunu okuldan almak için, bu yolculuğa razı ya, peki dondurmalar?
Akyazı’ya kadar eridi!..
Memleketin bu halleri de var ya, Allah size, bize kolaylık versin!
Eski Türkiye mi?
O Yıllarda minibüslere bile 9 Kişi’den, olmadı 11 Kişiden fazlası alınmıyordu..
Kontrol vardı, kontrol..
“Can ve emniyet” kontrolü!
Şimdi “can pazarı içinde yolculuğa bile, insanımız razıysa”, ne demeli?
Şimdi ise, belediye otobüslerinde “salkım-saçak” bir yolculuk?
Neyini anlatayım memleketin?

BALYOZ DAVASI KARARI?
Ben bu yazıyı yazarken, ajanslara bültenlere “Balyoz Davası” kararı düştü..
Hatırladınız değil mi?
“FETÖ Kumpas” davalarındandı..
Hukuk adına beklenen, “beraat kararı” yerine, aralarında Çetin Doğan’ın bulunduğu 7 Sanığa,”5, 6, 7  Yıl hapis cezası” verilmesi, hukuku yine yaraladı ve bizleri düşündürüdü!?..
Gerçekten bugünlerde bile, “hukukun güvenliği kadar, adil kararları arar olmamız”, bizleri üzmüyor değil!
“Ülkenin çivisini çıkaran, yaşamı, tüm kurum ve kuruluşların düzenini alt-üst eden FETÖlü günleri”, hatırladınız değil mi?
Bir kesim, “17-25 Süreci” ile kurtuldu..
Bir kesim ise,” o kumpasların  altında ezilmeye, kin ve öfkeye maruz kalmaya”, devam ediyor!..
İnanılır gibi değil, ama burası Türkiye!
Burada, “günahlar, sevaplar, ayrı, ayrı kantarlarda” tartılıyor..
Bir kesime cennetler, bir kesime cehennemler?
Ayrı, ayrı adalet kantarlarında!
Üzülmemek elde değil!
Yusuf Cinal yazıyor, 25 Mart 2023