Bilal, benim komşum…
Karasu’da baba, Giresun’da hanım tarafından yüzlerce dönüm fındık bahçeleri olan komşum…
Fındık fiyatı söz konusu olunca ağzına geleni söyleyen, hah şimdi gözü açıldı nihayet diye düşündüğüm komşum.
Dün karşılaştık, burnundan soluyor; Şerefsiz ABD, kumpas kurdular, montaj, dublaj, bu bir milli dava, sahip çıkmayan da şerefsiz falan, saydırıyor.
Anlattım…
Şimdi Bilal’e anlatır gibi size de tek tek anlatayım.
Malumunuz, Reza Zarrab’ın kurduğu rüşvet çarkıyla, Birleşmiş Milletler ve ABD’nin İran’a karşı uyguladığı müeyyidelerin yani ambargonun nasıl delindiği, New York Eyalet Mahkemesi’nde görülen davada bütün çıplaklığı ile gözler önüne serilmeye başlandı.
Ha, bilmiyor muyduk?
Zarrab’ın Türkiye’de iktidar mensuplarını rüşvete boğarak kurduğu sanal ticaret ağını, bunun bize de, İran’a da tek kuruşluk bir faydasının olmadığını, yani öyle iddia edildiği gibi İran’a kıyak geçerek sözde İslami hassasiyet gösterdik ayaklarını, Türkiye’nin cari açığının bilmem kaçta kaçını kapattık bahanesi altında Bakan, Bakan çocukları ve bürokratlara verilen milyonlarca dolarlık rüşvetleri, biliyorduk, da anlatamıyorduk.
Şimdi, tekrar gündeme geldiği için şansımızı bir kez daha deneyelim.
Bak şimdi Bilal kardeşim!
Öyle iddia edildiği gibi, cari açığın kapandığı falan yok.
Ama öyle bir imkan vardı.
Altın yerine, Türkiye’de yetişen veya üretilen mallar, örneğin senin fındık üzerinden ticaret yapılsaydı, senin fındığın fiyatı patlar, sen de köşeyi dönerdin.
ABD’nin doğalgaz ve petrol mukabili dolar ödemek yerine ilaç, gıda ve tekstil gibi müşahhas mal ihraç edilmesi için sunduğu fırsat, rüşvet çarkıyla heba edilmeseydi, sen de Türkiye de bu ambargodan çok kârlı çıkabilirdik.
Biz, Birleşmiş Milletler ve ABD’nin; “İran’dan doğalgaz ve petrol alan devletler, emtianın bedelini Tahran’a göndermeyecek. İran adına kendi bankalarından birinde bir hesap açılacak. İran’dan ithal edilen petrol ve doğalgaz parası bu hesaba yatırılacak. Paralar nakit olarak İran’a transfer edilmeyecek. Böylece İran’ın nükleer silahlanma projelerine mâni olunacak. İran, hesapta biriken parayla yiyecek, ilaç, tıbbî malzeme ve ziraî ürünler gibi temel ihtiyaçları alabilecek. Satın alınan temel ihtiyaç malzemelerinin parası o bankada biriken hesaptan İran adına ödenecek” şeklindeki müeyyide kararlarına uymak yerine, hayali ihracat, karapara aklama yolunu tercih ettiğimiz için, bugün bu dava ve bu utançla yüz yüzeyiz.
İran ile alışverişi olan sair devletler ABD ve BM kararlarına riayet etti, petrol ve doğalgaz ücretini tespit ettikleri bankada açılan hesaba aktardı.
İran’ın o bankalarda biriken parası karşılığında, kendi ülkelerinde yetişen sebzeleri, meyveleri, ilaçları ve bilumum temel ihtiyaç maddelerini Tahran’a ihraç ettiler.
Kendileri de kazandılar, çiftçisine, üreticisine, sanayicisine de kazandırdılar.
Bizimkiler gibi Müslüman değillerdi, dindar da değillerdi ama bu sayede ambargoyu yasal yöntemlerle delerek Müslüman İran halkını da tecritten kurtardılar.
Ha, kahpelik yapmadılar mı? Yaptılar…
İran’ın malların alınışında ve paranın tahsilatında hiçbir pazarlık hakkı olmamasını fırsata çevirerek çok yüksek kârlar elde ettiler.
Sen dindarsın ya, din kardeşliği namına İran pazarını ele geçirebilir, ticaretini din kardeşliği hukukuna göre yapabilir, ona göre kazanabilir ve kazandırabilirdin elbet.
Bak şimdi, tecrit kalktığı halde İran aynı markaları ithal etmeye devam ediyor. Zira vatandaş o mallara alıştı. Başta konulan hudutlara riayet eden devletler doğrudan ihracat gelirine ilaveten hesapta biriken milyarlarca dolar doğalgaz ve petrol parasını kendi malî sistemlerinde nakit olarak değerlendirdiler, köşeyi döndüler.
Ya sen Bilal Efendi? Ya seninkiler?
Seninkiler, Bilal Efendileri geç gitsin, biz ve zümremiz kazansın yeter dediler, esnaf, çiftçi ve sanayici için yeni gelir kapısı olabilecek ambargo fırsatını kendi yakınlarına rant kapısı ettiler.
Peki, senin fındık fıstık dururken niye altın ticaretini tercih ettiler sence Bilal Efendi?
En azından ülkemize bol bol vergi kazandıracak, kârı nereden baksan yüzde 50’leri bulan, KDV’si yüzde 18 tutan ihraç ürünleri yerine, kâr marcı binde 3 ve KDV’si sıfır altınları niye ihraç ettiler acaba? Üstelik Türkiye altın üreten ve ihraç eden bir ülke de değilken…
Sen de bilirsin ki Bilal kardeşim, altın, hele hele külçe altın, döviz gibi bir değiş tokuş malzemesidir, iki kişiye kazandırır.
Ama senin fındık, gübrecisinden tut da, ekenden toplayana kadar binlerce aile için gelir kapısıdır.
Binlerce aile bu gelirden mahrum kalırken, yaşadığın, nefes aldığın ülke de vergisiz bırakıldı Bilal Efendi.
Kısmi gıda ticaretlerini de hayali yaptılar.
Halkbank’taki petrol paralarını, Zarrab’ın ofisinde hazırlanan sahte evraklarla Dubai’den İran’a transit gıda ticaretinin ödemesiymiş gibi gösterip, bu hayali ihracatla sadece Zarrab’ın İran ve Türkiye’de rüşvet dağıttığı bakanlar ile bürokratlar kazançlı çıktı.
Sen yine çırak çıktın Bilal Efendi…
İran, işi uyandı, konu BM ve ABD’ye intikal etmeden suçluları yargıladığı için ABD ver onları diyemiyor.
Ama biz kahramanız ya, bırak yargılamayı bir de ödül verdik hırsızlara…
Dolayısıyla, yolsuzluk ve rüşvete alkış tutan her millet gibi, New York Mahkemesi’nin Türk bankalarına keseceği milyarlarca dolar para cezasını ödemek zorunda kalacağız.
Şimdi Bilal Efendi, mesele şu;
Ödeyelim mi? Yoksa ödetelim mi?
Sen bu gazla ödeyecek gibi görünüyorsun ama beni karıştırma bu işe…