İktidarın algı operasyonlarının en önemli donelerinden bir tanesi de ‘yeni Türkiye’ masalı malumunuz.
Yalan yanlış kıyaslamalar yapıyor, genellikle de iyi bir şey yaptıklarından değil, kötüyü örnek gösterip beterin beteri var ha algısı ile ayakta duruyorlar. “Bu ülkede bizden önce buzdolabı mı vardı?” yalanına bile inanılıyor çünkü…
Neyse milletin çoğu ne içiyor ne yaşıyor bilemem ama ben her ama ekonomiden dış politikaya kadar her alanda eski Türkiye’yi istiyorum kardeşim.
Yaş ve görmüş geçirmişlik itibariyle eski Türkiye’yi de çok iyi bilen birisi olarak açık ve net söylüyorum;
Alın yenisi sizin olsun. Bana eskisini verin!
Mesela son yaşananlar…
Bir suç örgütü lideri akıl almaz ifşalarda bulunuyor ama bu ülkeyi yönetenlerden tık yok, ilgili kurumlar da sus pus…
Acaba aynı çuvala girdikleri için mi? Ucu kendilerine dokunduğu için mi?
Öyle ya, söz konusu şahıs yıllardır iktidarı destekleyen mitingler düzenliyor, muhalifleri tehdit ediyor, kendisine ödüller veriliyor, hayırsever bir iş idamı olarak anılıyor, devletin polisi tarafından korunuyor, yetkili ve etkili insanlarla boy boy fotoğraflar veriyordu.
Çok fazla iç içe geçtikleri için mi yoksa?
Bakın eski Türkiye böyle değildi.
İktidarın iki de bir o yıllara mı dönmek istiyorsunuz diye bir nevi tehdit ettiği yıllarda yargı hemen harekete geçiyor, Başbakanlık Teftiş Kurulu, siyaset-mafya ilişkisine dair rapor hazırlayıp suç duyurusunda bulunabiliyor, TBMM'de Susurluk Araştırma Komisyonu kurulup adı geçenler ve dönemin ilgili tüm bürokratları dinleniyor, Araştırma Komisyonu raporu tamamlanıp Meclis'e sunulduğu an, iliği ve bağlantılı 9 çete polis tarafından açığa çıkartılıyor ve bu çetelere dahil olan 136 kişinin çeşitli suçlardan dolayı yargılanmaya başlanıyordu.
Hiçbir zanlı konumuna göre muamele görmüyor ki yargılananlar arasında 21 emniyet, 6 TSK mensubu vardı.
Milletvekili olmalarına rağmen olayda adı geçen Mehmet Ağar ve Sedat Bucak'ın dokunulmazlıkları kaldırılıp her ikisi de DGM’ye havale ediliyordu.
Eski Türkiye’de, TBMM’de Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Yasası kabul edilebiliyordu.
Çünkü hükmü şahsiyeti olan bir TBMM, talimatla hareket etmeyen bağımsız bir yargı ‘namusu maaşı kadar olmayan’ namuslu bir medya vardı.
Yeni Türkiye’de?
Sedat Peker'in iddiaları günlerdir konuşuluyor.
Bakıyoruz iktidar ortalıkta yok.
Yargı suspus…
90’lı yılların cesur medyası da yandaş işadamlarının oluşturduğu havuzda(!) tatil modunda…
İddialarının tek cümlesi bile iktidar medyasınca yansıtılmadı...
Bırakın iddiaları ismi geçen Hürriyet Gazetesi, kendine yapılan baskınla ilgili bile tek kelime yazamadı.
İç İşleri Bakanı konuştu ama yandaş medya henüz işaret alamadığı ve sahiplerinin hangi tarafta olduğunu anlayamadıkları için olsa gerek, görmezden gelindi.
Dahası, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın, AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in ve Sanayi Bakanı Mustafa Varank'ın tweetlerine dahi, birkaç gazete ve televizyon kanalı dışında, ilgi gösteren olmadı...
İlgi gösterenler de -nedenine, nasılına hiç değinmeden- sadece bu isimlerin paylaşımlarını aktardı.
Demek ki; en azından sistemin işlemesi, iddiaların üzerine gidilmesi ve de medyanın hal-i pür melali açısından o beğenilmeyen, yerden yere vurulan “Eski Türkiye”den beter durumdayız!..
Gerçek gazeteciler ise örneğin Müyesser Yıldız soruyor;
“Mafyanın siyasi ayakları nereye basıyor?
Üniversite hocalarını kendi kanlarında boğmaktan söz ederken, herkese silahlanma tavsiye ederken Erdoğan, başka bir ülkeyi mi yönetiyordu?”
Tamam, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir tepki gösterdi ama kime ve neye?
"Demokrasi ve hukuk dışı her araçtan medet umanlar şimdi yeni arayışlara yönelmişlerdir. En büyük üzüntümüz, ülkemizde hala çetelerden medet umacak kadar zavallılaşan, küçülen haysiyet fukarası kişilerin olduğunu görmektir.”
Yani yine muhalefet suçlu…
Ve yine, tıpkı Fetö olayında olduğu gibi kendilerini temize çıkarıp bütün muhalifleri yeni icat edecekleri MTÖ’ne (mafya terör örgütü) direk üye olmamakla birlikte destek oldukları suçlamasıyla paketlerlerse hiç şaşırmam.
Yeni Türkiye’nin gerçekleri bunlar…