Halkın belini büken zam yağmuru öyle anlaşılıyor ki iktidar ve ortaklarının pek umurunda değil.

Nitekim CHP’nin olağanüstü çağrısıyla toplanan TBMM Genel Kurulu konuyu görüşme zahmetine bile katlanmadı.

TBMM’de görüşme için yeterli çoğunluk sağlandı ancak CHP'nin "KDV ve ÖTV oranlarının yükselmesi ve temel ihtiyaç üzerindeki fiyat artışı nedeniyle oluşan sorunlara çözüm bulunması amacıyla genel görüşme yapılması" önergesi kabul edilmedi.

TBMM adeta bir taktik savaşı vardı.

AKP milletvekilleri Genel Kurul'da toplantı yeter sayısı aranırken yoklamaya katılmadı ama muhalefet oturumun açılması için gereken sayıya ulaşınca, odalarında ve kuliste hazır bekleyen iktidar milletvekilleri oylarıyla genel görüşmenin yapılabilmesine engel oldular.

Çoğunluk sağlanınca, gruplar adına gerçekleştirilen konuşmaların ardından yapılan oylama sonucu önerge geri püskürtüldü.

İktidar ve kanatları rahatladı!

Ayrıntılarını bilahare tutanaklardan özetleyeceğim. Şimdilik CHP Grup Başkanı Özgür Özel’in, genel görüşme yapılmasına yönelik önergeye dair konuşmasına değinelim,

Özgür Özel iktidar kanadının görüşmeyi engelleme taktiklerini eleştirdi.

Özetle aktarayım:

“Ne yapmaya geldik? Keyfimiz yerindeydi; bakanlarımız gibi, 5’li çetenin, sarayın müteahhitleri gibi, yandaş yazarlar gibi keyfimiz yerindeydi. Ne yapmaya geldik, ne oldu da geldik daha geniş açıklayacağım.

Biz, tatil zamanı değildir, Meclis zamanıdır dedik, onun için geldik; yaşattığınız büyük ekonomik buhranın, yaptığınız seçim ekonomisinin sonuçlarını tartışmaya geldik. Halkın işçisi, memuru, emeklisi sizden çözüm bekler. Oyları aldınız; bir hafta, bir torbaya batırdınız, çıkardınız; bir hafta, Anayasa dışı bir ek bütçe yaptınız; tatile gittiniz, nereye gidiyorsunuz, gelin konuşalım, gelin tartışalım, gelin çalışalım, yaraya merhem olalım, bu zulmü bitirelim dedik.

“Siz, millet için icap ettiğinde gidin, günü geldiğinde buraya gelin.” diye verilen, her birisi tüyü bitmemiş yetimin alnının teri olan, tüyü bitmemiş yetimin babasının alnındaki ter olan o her bir kuruşla uçaklara bindiniz, araçlara bindiniz, buraya geldiniz ama o yetimin hakkı konuşulmasın, savunulmasın diye kuliste beklediniz,

Birazdan bu önergeye “ret” oyu vermeye geldiniz. Neye geldiniz? “Genel görüşme açılmasın.” demeye geldiniz. Neye geldiniz? Birazdan okunacak çalışmalara devam önergesi; gitmeyelim, burada kalalım, bizden medet umanların ümidini boşa çıkarmayalım önergesine “hayır” oyu vermeye, tatile devam etmeye oy kullanmaya geldiniz.

Milletimize şikâyet ediyoruz, halkımıza şikâyet ediyoruz. Bu tutum, söz verip de tutmadıklarınızın… Elbette, elbette pişmanlıkları vardır. Eleştirmeye, öf demeye utanıyorlardır, sıkılıyorlardır “Ya, daha geçenlerde oy verdik ama bu kadarını da hak etmedik.” diyorlardır. Ama şunu unutmayın: Örneğin, bugün, şu anda, Çalışma Komisyonu Başkanı olan, Komisyonu yazın çalışma kararı aldığı hâlde çalışmayan, çalıştırmayan Vedat Bilgin “Beş bin günde emekli olacaksınız, borçlanın.” dedi; borçlandılar, beş bin yedi yüz, beş bin dokuz yüz gün sonra oldu. “110 bin lira daha bul emekli olmak için.” Bulamıyor. “Seçimden önce halledeceğiz.” dedi, halletmeden gittiniz; komisyonu, açık, çalıştırmıyor. “Dokuz bin günde emeklilik olur mu?” diyordu BAĞKUR’lular, isyan ediyorlardı “Yedi bin iki yüze indireceğiz.” dedi Vedat Bilgin, yapmadan gittiniz; komisyonu, açık, çalışmıyor, çalıştırmıyor. Staj mağdurları var, 2000 sonrası kademe bekleyenler var. Uzman çavuşlar, astsubaylar, sözleşmeli erler, kamu mühendisleri, kamu teknikerleri, kamu eczacıları, emekçiler, akademisyenler, 3600 ek gösterge mağdurları, yardımcı hizmet sınıfı personeli, Aile Bakanlığında ek dersli çalıştırılanlar, geleceği için yurt dışı dışında kendine bir hedef koyamamış çaresiz gençler, maaş artışı beklentileri boşa çıkarılan ve herkes zam alırken taban ücrete, esas ücrete zam yapmadığınız için “Sen 7.500 lira hak ediyordun, 7.500’e devam et.” dediğiniz, seçimden sonra unuttuğunuz emekliler sizi burada bekliyorlardı, kaçtınız gittiniz; bugün, tatile devam için geldiniz. Bunu, milletin vicdanına, sizin vicdanlarınıza… Evlatlarınıza, torunlarınıza karşı sorumluluklarınızı, bu millet için ant içtiğiniz Anayasa’ya karşı sorumluluğunuzu hatırlatıyoruz, diyoruz ki: Birisi dedi diye tatile gidilmez, birisi dedi diye tatile devam edilmez, bir kişiye her şey emanet edilmez. Ben bunu, bu oylamayı sizin vicdanınıza emanet ediyorum; vicdanıyla oy kullanacaklara selam olsun, tek adamın yetkisine teslim olanlara yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun! 14’ünde apar topar, hızla, torba yasalarla MTV’yi ikiye katladık. Kurumlar vergisini artırdınız; yetmedi, Cumhurbaşkanı kararıyla 8 olan KDV’yi 10, 18 olan KDV’yi 20 yaptınız; yetmedi, harçları yüzde 50 artırdınız; yetmedi, bir gecede, motorinde ve benzinde ÖTV’ye litre başına 5 lira, LPG’ye 4 lira... Bir gecede akaryakıta yüzde 23 zam yaptınız. Seçimden bugüne kadar akaryakıta -Türkiye tarihinde yok, dünya tarihinde yok- iğneden ipliğe, ekmekten süte her şeyi zamlandıracak olan akaryakıta yüzde 81 zam yaptınız. Niye yaptınız diyorum ki, niye çoğul konuşuyorum ki; doğru, isyan eden, laf atan, kaşını kaldıran haklı, onun suçu yok, onun suçu bütün yetkiyi bir kişiye vermiş, ona tabi olmuş olmakta. Bu zamları ne bu Parlamento ne bu parlamentoyu oluşturanlar ne onlara yetki veren millet iradesi... “Sen 50+1’i bul ve kenara çekil, oyu ver, birini seç, herkesi o seçecek; oyu ver, birini seç, her şeye o karar verecek; oyu ver, kenara çekil; oyu ver, tarihsel bir kazanımı terk et, bundan sonra artık beş yıl boyuncu bu işlere karışma.” diyen yani insanlığın dokuz yüz yıllık kazanımlarını elinin tersiyle iten, bu toprakların iki yüz yirmi yıllık demokrasi yürüyüşünü reddeden ve bir kişinin kararıyla her şeyin olmasına... Ta, o, padişahlık dönemlerinde, 1200’lerde Magna Carta’yla birlikte o, kralın elinden söke söke alınan o yetkiyi, bütçe yetkisini, bütçe hakkını bir kişiye teslim eden iradeyle mücadele ediyoruz.”

Dediğim gibi konuşma metni uzun ama köşe kısa…