Okurlar fikrimi ve zikrimi az çok tahmin ederler, bilmeyenler için son kez yazayım.

Bizim evden 4 oy Kemal’e, 3 oy Meral’e çıkacak. Yani ben milletvekili seçimlerinde de CHP’ye vereceğim.

Bir ara kafam karışıktı, AKP’ye mi versem(!) diyordum ama muhterem büyüğümüz, reisimiz ve sözünün eri Erdoğan; “Eğer 8 yıl öncesi asgari ücretle aldığın yumurtadan, aldığın sütten, aldığın peynirden, aldığın ekmekten bugün daha az alıyorsan bize oy verme” dedi.

Bugün maaşımla daha az yiyecek aldığım için ve büyük sözü dinleyen biri olarak bu muhterem büyüğüme oy vermeyeceğim elbet.

Tercihim bu ucube sistemin nihayete ermesi ve yeniden güçlendirilmiş parlamenter sistemi geçiş olacak.

Neden?

Dedim ya ben büyük sözü dinlerim.

Değerli büyüğüm Erdoğan’ın “Başkanlık sistemi bir özentinin sonucu ya da Amerikan emperyalizminin bize bir tavsiyesidir” sözü orada dururken bu ucube sistemin devamı için oy verecek halim yok elbet.

Sadece Erdoğan değil, bilge liderim, değerli büyüğüm Bahçeli’nin sözüne de itibar ederim. Çünkü bizim bilmediğimiz nice şeyleri bilendir o.

Dedi ki; “Başkanlık Sistemi tartışması yeniden gündeme geliyor. Propagandası yapılan budur. Alttan alta işlenen, servis edilen, medyayla güçlendirilen, sistemin etkilendiği, tıkandığı söylemleridir. Bunların tutar ve kayda değer bir yanı yoktur. Mesele Erdoğan'ı güvence altına almaktır. Mesele Erdoğan'ın kişisel gayesinin tatmin olmasıdır. Erdoğan başbakanken de cumhurbaşkanıyken de çift başlılıktan şikayetçidir. Çünkü sözünden başka söz söylenmesini kaldıramamaktadır. Devleti aile şirketi gibi yönetmek istemiştir. Her gittiği devletin yönetim sistemine özenmiştir. ABD'ye gidip onların sistemini övmüştür, Meksika’ya gidip yine Meksika'daki sistemi övmüştür, Fransa ziyaretinde ise Fransız tarzı başkanlık sistemini övmüştür. Allah'tan şu sıralar Kuzey Kore'ye gitmemiştir yoksa Türkiye'nin geleceği kapkara olmaktan kurtulamayacaktır. Erdoğan ne yapmaya çalışmaktadır? Bu milletin yegane derdi Erdoğan'a koltuk imal etmek midir? Peki Erdoğan başkan olduktan sonra krallık ilan etmeyeceğine kim garanti verebilir. Oğlunu ikinci Erdoğan olarak tahta geçirmeyeceğine kim garanti verecektir. Türkiye'nin yeni Putin'i yavaş yavaş oluşmaktadır.

Bir başka konuşması da mıh gibi aklıma çakıldı;

“Erdoğan, 'bu gömlek bu bedene dar geliyor' diyerek milletimizin aklıyla, irfanıyla alay etmektedir. Milli Görüş gömleğini giyen Erdoğan, BOP gömleğini giyerek milletimizi yıllarca kandırmış, zamanımızı çalmıştır. Ancak milletimiz gömlek değiştirmez. Değiştireceği gömleği de asla giymez. Şerefini gömlek gibi giyip çıkaran, tarafsızlık yeminini ampul gibi yakıp söndüren bir şahsiyet Türkiye'ye istikamet çizemez, milletimizin aklını artık çelemez. Erdoğan açıkça siyaset yapmakta, suç işlemekte, vatana ihanet konusunda arka arkaya delil üretmektedir. Erdoğan baştan aşağı yalan olup çıkmıştır.” 'Bu yolla anayasayı değiştirip Öcalan canisiyle ve başkanlık sistemini kurma hedefine sabitlenen Erdoğan, geri dönülmeyen bir mecraya sapmıştır. Erdoğan'ın istek ve arzuları Kırşehir'in çıkarına değildir. Erdoğan'ın umduğu, beklediği, dayattığı başkanlık sistemi Kırşehir'in büyümesine, zenginleşmesine hizmet etmeyecektir. Böyle giderse, sistem değişikliği ve yeni bir rejim nakli konusunda ısrar devam ederse, uyarıyorum Türkiye'de demokrasi rayından çıkabilecektir. Erdoğan'ın şu anda tek kaygısı kendisini ve etrafını emniyete almak, geleceklerini de garanti etmektir. 'Bizim millete hizmetten başka gayemiz yok' sözü hikayedir. 'Hak davasından gayrı davamız yok' sözü ise kuyruklu yalandır. Çünkü Türk milleti, 7 Haziran'da iktidarı değiştirirse ki olacak olan budur, ne kadar kıyıda köşede haram yiyen ve hain varsa mutlaka hesaba çekilecektir. Merhum Neşet Ertaş ne güzel de söylemiş: 'Can yakıp da kalp kırma. Senin de gül benzin solacak bir gün. Her canlının kalbi Allah'a bağlı, herkes ettiğini bulacak bir gün.' Allah'ın şaşmaz adaletidir; herkes ettiğini bulacak, yaptığını çekecektir. Buna imanımız tamdır.”

Evet, inandım ve iman ettim, bu ucube sistemin devamına oy vermeyeceğim.

Erdoğan’a oy vermem mümkün değil. Çünkü ben dediğim gibi büyük sözü dinlerim.

Değerli büyüğüm, bilge liderimin sözüne itibar ederim.

Ne diyor;

“Bu yüce makama seçilecek şahsiyetin şaibeden uzak temiz sicile sahip olması şarttır.  Türk milleti kral seçmeyecek, sultan atamayacak, emir tayin etmeyecek. Peki ne yapacak? Cumhuru temsil edecek, milli kimliğe saygı duyup benimseyecek hakkında şaibe olmayan kişiye onay verecektir. Önce özerkliğe arkasından Kuzey Kürdistan'a açık kapı bırakandan cumhurbaşkanı olmaz, Türkiye'yi birbirine düşürmeye çalışandan cumhurbaşkanı olmaz, bebek katili ile müzakere edenden,  teröristlere kucak açandan cumhurbaşkanı olmaz, milleti 36'ya ayırmaya çalışandan, Twitter kapatandan cumhurbaşkanı olmaz, adaletten kaçandan, rüşvetçilere kol kanat gerenden cumhurbaşkanı olmaz, evdeki paralarını sıfırlarken haysiyeti sıfıra düşürenden cumhurbaşkanı olmaz, milliyetçiliği ayaklar altına alandan Türkiye Cumhurbaşkanı olmaz olamayacak. 

İki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan'dan da Cumhurbaşkanı olmaz. Siyasi görüşü, fikri aidiyeti meshebi ve yöresi ne olursa olsun, ister AKP'li, ister MHP'li, ister CHP'li olsun, her vatan evladı Cumhurbaşkanı olabilir, ne var ki Erdoğan olamaz, milletin terazisi bu sıkleti çekmez.”

Dolayısıyla ben de büyük sözüne itibar edip, tercihimi CHP’li vatan evladı Kılıçdaroğlu’ndan yana kullanacağım.

Siz de büyük sözü dinleyin!