Malumunuzdur; Sansüre ve çok sayıda cezaya yol açacağı gerekçesi ile eleştirilen sosyal medya ve internet haberciliğine ilişkin düzenlemeleri içeren “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edildi.

Ancak, ilgili kuruluşların yoğun lobi faaliyetleri sebebiyle teklifin TBMM’de görüşülmesi önümüzdeki Ekim ayına ertelendi.

Bu erteleme tekrar gözden geçirmek, basın kuruluşlarının taleplerini değerlendirerek içeriğinde bazı değişiklikler yapılmak amacıyla ise amenna…

Nitekim demokratik hukuk devletlerine yakışan tavır da budur.

Ama izlediğim kadarıyla böyle bir değerlendirme, düzeltme veya ekleme yok.

Yine aynı şekliyle gelecek ve iktidar ittifakı çoğunluk oylarıyla geçecek.

Peki geçtiğinde neler olacak?

AKP ve MHP'li 72 milletvekili tarafından dezenformasyonu önlemek iddiasıyla sunulan ve 40 maddeden oluşan teklif sadece gazetecileri değil sosyal medya kullanıcılarını da ilgilendiren önemli değişiklikler içeriyor.

Muhalefet partilerinin Anayasa'ya aykırılık, sansüre ve çok sayıda hak mahrumiyetine yol açacağı için geri çekilme önergesi verdiği fakat reddedilen kanun teklifine göre; ‘internet haber sitesi’, ‘İletişim Başkanı’, ‘İletişim Başkanlığı’, ‘Basın Kartı Komisyonu’, ‘medya mensubu’, ‘enformasyon görevlisi’ gibi ifadelerin tanımı düzenlenecek ve internet haber siteleri de süreli yayın kapsamına alınacak.

İnternet haber sitelerinde, faaliyet gösterdiği iş yeri adresi, ticari unvanı, elektronik posta adresi, iletişim telefonu ve elektronik tebligat adresi, yer sağlayıcısının adı ve adresi, kendilerine ait internet ortamında kullanıcıların ana sayfadan doğrudan ulaşabileceği şekilde ve ‘iletişim’ başlığı altında bulundurulması zorunlu olacak.

Bir içeriğin ilk kez sunulmaya başlandığı tarih ile sonraki güncelleme tarihleri, her erişildiğinde değişmeyecek şekilde içeriğin üzerinde belirtilecek.

Basın duyurularının ve yargı organlarınca verilen yayın yasağı kararları için beyannameler artık Cumhuriyet Başsavcılığı yerine Basın İlan Kurumu'na verilecek.

Basın İlan Kurumu (BİK) yayımın durdurulmasını hemen talep edebilecek. Yayım durdurma müeyyidesi internet haber siteleri bakımından uygulanmayacak fakat verilen süre içerisinde eksikliklerin giderilmemesi ya da gerçeğe aykırı bilgilerin düzeltilmemesi halinde internet sitesi kapatılabilecek.  

İnternet sitelerinde yayınlanan içerikler gerektiğinde talep eden Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmek üzere doğruluğu ve bütünlüğü sağlanmış şekilde 2 yıl boyunca muhafaza edilmek zorunda olacak. 

İnternet haber sitelerinde zarar gören kişinin düzeltme ve cevap yazısını sorumlu müdür, hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç bir gün içinde, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, URL bağlantısı sağlanmak suretiyle, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorunda olacak. 

Teklifle basın kartı başvurusu, niteliği ve türleri de değiştiriliyor. Buna göre, basın kartı başvurusu İletişim Başkanlığı'na yapılacak ve bu kart, resmi nitelikte bir kimlik belgesi olarak kabul edilecek.  

Beş tür basın kartı olacak ve basın kartı alabilecekler arasına, “Medya alanında faaliyet göstermeleri şartıyla, sendikalar ile kamu yararına faaliyette bulunduğu Cumhurbaşkanı kararıyla tespit edilen dernek ve vakıfların yöneticileri” de eklendi. 

Basın Kartı Komisyonu 9 üyeden oluşacak ve 2 üye İletişim Başkanlığı’nı temsil edecek. Dokuz üyelik komisyonda sendikalardan basın kartı sahibi üyesi en fazla olan sendika tarafından belirlenecek bir üye olabilecek. İletişim fakültesi dekanları ve veya basın kartı sahibi gazeteciler arasından üyeler yine İletişim Başkanlığı tarafından seçilecek. 

Teklifle “halk arasında korku ve panik yaratmak saikiyle kamu barışını bozma" gibi gerekçelerle “halka yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” biçiminde yeni bir suç tanımlaması yapılıyor.

Türk Ceza Kanunu’na (TCK) eklenmesi planlanan teklifte “sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse”, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilecek.

Eğer suç “failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenirse verilen ceza yarı oranında artırılarak uygulanacak. Bu madde ile birlikte sosyal medya kullanıcıları hakkında da yaptıkları bir paylaşım nedeniyle dava açılıp ceza verilebilecek.

Teklifte, iyi işte ne güzel diyebileceğiniz/diyebildiğimiz maddeler de yok değil. Tabii ki sanal alemle birlikte sanal medyaya da bir çekidüzen verilmeli.

Yalan haber, yanıltıcı haber yani dezenformasyon önlenmeli, engellenmeli, yapandan da yaptırandan da hesap sorulmalı.

İyi de nasıl?

Ve bunu kim yapacak?

Teklife göre bir komisyon…

Peki o komisyon kimlerden oluşacak? Üyelerini kim atayacak?

Elbette ki bütün bunlar iktidar kanadınca yapılacak.

E o zaman bu kurum ya da komisyonun adil davranma ve adaletli karar verme şansı var mı? Çok zor…

Korkumuz şudur ki bu yasa ile, dezenformasyon, yanlış bilgi, çarpıtılmış bilgi, bizim dilimizdeki yalan haber, asparagas tanımlamalarıyla sosyal medyayı zapturapt altına almayı amaçlanıyor gibi.

O halde, ‘3Y’ yani yolsuzluk, yoksulluk, yasakları yok etme şiarıyla iktidara gelenlere, bu yasa teklifi ile neyi amaçladıklarını sormamız ve iktidarı bir kez daha uyarmamız gerekiyor;

 'Size özgürlükten önce ekmek lazım' diyenlere Afrikalı bir kadının, Konuşma özgürlüğüm olmazsa, ekmeğimi kimin çaldığını nasıl söyleyeceğim?’ dediği gibi, medya özgürlüğü olmazsa sizin -eğer samimi iseniz- 3Y ile mücadelenize nasıl destek vereceğim ey iktidar!