Bir grup arkadaş kamp yapmak için şehirden uzak, ıssız, haritada bile yerini zor bulabileceğiniz bir ormana gittiler. Arabayla yolun bir kısmını katettikten sonra arabayı bırakır, kamp yeri olarak düşündükleri alana yürüyerek gitmeye başladılar. Grup, doğayla iç içe olduğu için çok mutluydu. El haritalarıyla ve sezgileriyle yönlerini belirlediler. Gün kararmadan önce kamp yapacakları alana geldiler. Etrafta böcek sesleri, ağaçların dallarını oynatan rüzgâr sesi ve çok çok uzaklardan duyulan bir su sesi vardı. Hava kararmadan önce grupta bulunan herkes üstüne düşen görevleri yerine getirmek üzere hemen işe koyuldular. Kimi ateş için odun, çalı çırpı toplamaya başladı. Kimi ise çadırları kurmak ve kamp alanının çevresini belirlemek gibi işlerle uğraştı.

   Hava kararmıştı. Çadırların ortasında kocaman bir kamp ateşi yakmışlardı. Yanlarında getirdikleri yemekleri yerlerken bir yandan da sohbet edip doğanın bu eşsiz güzelliğinin tadını çıkarıyorlardı. İçlerinden bir tanesi etrafın ne kadar sessizleştiği hakkında konuşmaya başladı. Diğer arkadaşları da bir anda etrafa kulak kabarttılar. Kendi sesleri ve ateşin çıtırtıları hariç ormanın içerisinde hiç ses yoktu. Grubun içerisinden biri o sırada gökyüzüne baktı ve hiçbir yıldız görmediğini söyledi. Halbuki havada ne bir bulut ne de rüzgâr vardı. Bu gariplikleri çok önemsemeden sohbetlerine devam ettiler.

   Yatma vakti geldiğinde grubun ateşten sorumlusu ateşi söndürdü ve herkes kendi çadırına girdi. Ateşin sönen sesi hafiften duyuluyordu. Ateş tamamen söndükten sonra etrafta çıt çıkmıyordu. Ses ve ışık yoktu. Sanki kamp alanı bir kara deliğin ortasına kurulmuştu. Kimse bu durum hakkında ses etmiyor ve uyumaya çalışıyordu. O sırada çadırların birinde bir gölge oluştu. Etraf kapkaranlıktı, bu da karanlığın gölgesi gibiydi ve çadır bir anda ortadan kayboldu. Çadırın ortadan kayboluş sesi diğer çadır sakinlerini yerlerinden kaldırdı.

   Kamp alanında çığlıklar başladı ve herkesi panik havası sardı. Kaybolan arkadaşlarını ve çadırı bulmak için yanlarındaki el fenerlerini çıkartıp yakın bir çevre kontrolü yapmaya başladılar. Bu aramalar sonuçsuz kaldı. Grup içerisinde bunun bir hayvan olduğu konusunda konuşmalar başladı ama ne bir ses vardı ne de bir ışık. En ufak hareket belirtisi bile yoktu. Bu durum onların gitgide daha korkmasına ve aralarında tartışmaların başlamasına sebep oldu. Grubun bir kısmı gitmeyi önerirken bir kısmı da gidilemeyeceğini ve sabaha kadar burada beklemeleri gerektiğini dile getirdi. Bu tartışmalar yaşanırken içlerinden bir tanesi gruba sus işareti yaptı ve fenerlerini kapatmalarını, mümkün olduğu kadar yavaş nefes almalarını söyledi. Grubun diğer üyeleri zor olsa da bu dediğini yaptılar. Bir süre sonra sessizlik daha da arttı. Kapkaranlığın gölgesi belirdi tam olarak göremiyorlardı ama orada bir şey vardı. İçlerinden biri çığlık atıp kaçmaya başladı. O sırada diğerleri de fenerlerinin ışığını yakıp kaçan arkadaşlarının peşinden gittiler. Bir süre koştuktan sonra içlerinden biri durun diye bağırdı. Gökyüzüne baktıklarında bütün yıldızlar yukarıda gözüküyordu. Ayrıca ormanda hayvan sesleri ve rüzgârda uçan dalların sesleri vardı. Hepsi ortak karar alarak, karanlık bölge olarak adlandırdıkları yere geri dönmemeye ve en yakın yerleşim alanına gidip bütün olanları anlatmak için yürümeye devam ettiler.