TBMM’nin geçtiğimiz Salı günü gündemi yine heyecanlı ve önemliydi.

Finalinde de İsveç’in NATO üyeliği oylandı ve çoğunlukla kabul edildi.

Ama beni daha çok kabul edilmeyenler ilgilendiriyor, sanırım sizi de...

Dolayısıyla İsveç konusunu sonraki yazılarımıza bırakıp bugün GELECEK-SAADET Grubunun Cumhurbaşkanı Eski Yardımcısı Fuat Oktay hakkında ortaya atılan yolsuzluk ve rüşvet iddialarının tespiti ve kamu görevinde bulunduğu dönem içerisinde kendisinin ve birinci derece yakınlarının malvarlığının araştırılması amacıyla verdiği ama reddedilen önergeyi konuşalım.

Birisi sizin hakkınızda olumsuz düşüncelere kapılsa, sizi yanlış yapmakla, yolsuzlukla suçlasa ne yaparsınız?

Eğer iddiaların yanlış olduğuna eminseniz, resti çeker, ispatlamayan namerttir der, eğer muhatabınız olayı dedikodu seviyesinde tutup ileri bir adım atmıyorsa da siz kendi kendinizi ihbar eder ve kendinizi yargılatırsınız.

Ben öyle yaparım mesela…

Ama cümlenin başındaki ‘eğer’ önemli…

Birisi, bir partilinizi ve hem de en üst düzey bir bürokratınızı bu şekilde suçluyorsa ne yaparsınız?

Eğer, başınız dik alnınız açık ve başta yolsuzluk olmak üzere görevi kötüye kullanma konularında hassasiyetiniz varsa, hele ki ‘3Y’ yani yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları bitirme iddiasıyla iktidara gelmişseniz, muhalefetin tavrını bile beklemez, kendiniz bir Mümin/Müslüman olarak yüce peygamberinizin ‘hırsızlık yapan kızım Fatıma da olsa elini keserim’ tavrını gösterirsiniz.

Ben öyle yaparım mesela…

Ama şu ‘eğer’ burada da çok önemli…

Grup araştırma önergesinin gerekçesini Gelecek Partisi Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ açıkladı.

Özetle dedi ki;

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz Bey bizim yolsuzluklarla ilgili yapmış olduğumuz konuşmaya verdiği cevapta ‘Dünyada yolsuzluk vardır, Türkiye’de de yolsuzluklar vardır ama biz yolsuzlukla ciddi mücadele veriyoruz’ dedikten sonra şöyle demiştim: ‘Dünyada’ demeyin, ‘dünyada’ derseniz, aklımıza Afrika gelir, Güney Amerika gelir, bazı Orta Asya ülkeleri gelir.

Bize yerleşik demokrasiden bahsedin ve Amerika’dan, Kanada’dan, Avustralya’dan, Avrupa Birliğinden, Benelüks ülkelerinden ve İskandinavya ülkelerinden, Japonya’dan, Avustralya’dan bahsedin. Oralarda da yolsuzluk olur, olmaz değil ama olduğu zaman sistem uyarır, özür dilerler ve aynı zamanda istifa ederler ve yargı da yakalarına yapışır.

Fuat Oktay Bey'le ilgili de bir iddia var. Ben olduğuna inanmıyorum. Ben Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı Yardımcısı yapmış bir kişinin bu tür şeylerle ilgili zan altında bırakılmasını doğru bulmuyorum. Ne yapması lazım? Birinci derece akrabaları dâhil olmak üzere ve eşinin de birinci derece akrabaları dâhil olmak üzere mal varlığını açıklaması gerekiyor. Bunu açıklarsa eğer ve açıklar ve kamuoyunun huzuruna çıkarsa doğru bir iş yapmış olur’ demiştim.

Çıkacak, diyecek ki: ‘Evet, bu iddialar var. Herkes hakkında iddialar olabilir ve bu iddialarla ilgili suç duyurusunda bulundum. Mal varlığım da sadece Meclis Başkanlığında değil, açıyorum ve açıklıyorum’ demesi lazım.

Sayın Fuat Oktay buraya çıktı ve konuşmasında aynen şöyle dedi; ‘Siyaseten zerre kadar karşılığı olmayan kişiler… Siyasetin hırsızları…”

Yani Cumhuriyet Halk Partisiyle iş birliği yaptık ya biz, siyasetin hırsızları oluyoruz. Peki, HÜDA PAR’a niye bunu söylüyor, ayıp değil mi? Menfumu muhalifinden HÜDA PAR’a da aynısını söylemiş oluyor ki onlar öyle değiller. Aynı zamanda Yeniden Refahla ilgili, DSP’yle ilgili ve Büyük Birlik Partisiyle ilgili de aynı şeyi söylemiş oluyor. Siyasetçiler ağzından çıkanı kulağı duymuş olacak.

İkinci olarak şunu söyledi: ‘Siyasette zerre kadar karşılığı olmayanlar…’

Ben de şimdi Fuat Oktay Bey’e bir çağrıda bulunuyorum: Yozgat'tan gelin beraberce bağımsız aday olalım. Kimin zerre kadar karşılığı var, kimin Bozok Yaylası kadar karşılığı var, göreceğiz.

Siyasetçiler burada konuşmalarını yaparken dikkatli olmak zorundadırlar. Ben Cumhurbaşkanlığı makamına zarar gelmesin diyerek “İnanmıyorum.” diyorum ve ardından da şunu söylüyor kendisi, diyor ki: ‘Tescilli bir FETÖ’cünün…’

Peki, o zaman, geçmişte tescilli, terörist olanların gizli tanıklığı üzerinden Genelkurmay Başkanları nasıl tutuklandı Türkiye'de? Niye onları kale aldınız da şimdi bunları kale almıyorsunuz?

Bizler burada hep beraber temiz siyaset yapmak mecburiyetindeyiz. Türkiye’nin çok ciddi şekilde temiz eller operasyonuna ihtiyacı var, Türkiye'de tuz kokmuş vaziyette.

Şimdi, bu grup önerimize, araştırma önergemize bütün milletvekillerinin “evet” oyu vermesini bekliyorum.

Ve hep beraber, hep birlikte Türkiye’de hiçbir yerde yolsuzluk olmasın, hiçbir yerde hukuksuzluk olmasın, hiçbir yerde keyfîlik olmasın. Neden Türkiye’yi bu dedikodularla meşgul edelim? Kimin nerede bir yanlışı varsa, kimin nerede bir hatası varsa, hukuksuzluğu varsa bunun hakkında gereğini yapmak hepimizin boynumuzun borcudur.

Niye Türkiye’de istismarlar, niye nepotizm -akraba kayırmacılığı- niye mülakatlar vardır diye dile getirelim. Türkiye’nin imkânlarını 85 milyona taksim edelim. Bir yandan eğitimde fırsat eşitliğini bir diğer yandan gelirde, gelir dağılımında adaleti sağlayalım ve de bunu yapabilirsek Türkiye’de gelecek kuşaklar bizleri hayırla yâd ederler, yapamazsak eğer bizlere pek de güzel şeyler söylemezler diye düşünüyorum.”

Hz. Ömer’i şiar edinip, mukaddes dinimizi referans alan bir iktidar döneminde, neden ülkemiz Yolsuzluk Algı Endeksi'nde 180 ülke arasında 101. sıraya geriledi sorusunun cevabı, işte burada gizli…

Anlayabilene…