Şehitlerimizin aile evlerini gördünüz. Nasıl da hepsi birbirine benziyor değil mi?
Aslında evleri değil sadece, kaderleri birbirinin aynısı…
Çünkü, o kerpiç, o sıvasız briket evlerden doğup, daha büyüyemeden, üç beş kuruş için, başka bir işe mülakatı aşıp giremeyeceği, Suriyeli ya da Afgan göçmenlerin arasından sıyrılıp başka bir yerde emeğinin karşılığını alamayacağı için “sözleşmeli er” olmak zorunda kalan evlatlarımız onlar…
Hayıflanıyor bazılarımız: Yahu neden hiç villada, köşkte, yalıda oturanların çocukları şehit olmuyor?
Yahu nasıl olsun?
Bırakın villada, yalıda, köşkte oturanların evlatların, orta gelirli aileler bile bir yolunu bulup gerekirse kredi çekip çocuklarına bedelli askerlik yaptırıyorlar.
Bu sır değil ki? Bu Türkiye’nin acı bir gerçeği…
Dolayısıyla ‘vatan borcunu’ parası olmadığı için canıyla ödemek zorunda onlar…
Askerlik süresi 6 aya düştü, eyvallah…
İyi de oldu ki gençler bu sürede temel eğitimlerini alıyorlar, öbür yandan da terörle mücadeleyi profesyonel askerlerimizle yürüttüğümüz için bu gruptan pek şehit haberleri almıyorduk.
Peki kimler profesyonel asker?
Hangi gelir grubundaki ailelerin çocukları teskere bırakıyor?
Tabii ki dar gelirli aile çocukları…
Özellikle de torpili, arkası olmadığı için hiçbir işe giremeyeceğini, hak etse bile mülakatla eleneceğini bilen, başka çaresi kalmayan çocuklarımız…
Dolayısıyla evleri birbirine ne kadar benziyor diye şaşırmanın alemi yok.
Dediğim gibi evlerini bırakın, kaderleri tıpa tıp aynı…
Bu arada, mahcubiyetten olsa gerek, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı harekete geçmiş, şehit Yasin Karaca’nın baba evi, hani o bizi en çok etkileyenlerden biri olan, kerpiçten, çatısız, iki katlı, alt katı ahır veya ambar olarak kullanılan, evi ayakta tutan kalasları bükülmüş, sıvası dökülmüş, badanasız ama ahşap balkonuna Türk bayrağı asılan o ev, onarılacakmış.
Anlaşılan sembolik bir girişim, gaz alma babından, dostlar alışverişte görsün türü bir davranış bu.
Eğer samimiyseniz bırakın bu sembolik işleri, bu ülkede sadece fakirlerin, yoksulların şehit olmadığı, sadece onların canının yanmadığı bir askerlik ve istihdam sistemi oluşturun. Gerisi hikaye…
Peki evleri böyle de ya askerlik şartları?
Çok mu farklı?
İsmail Saymaz; “Ayakta durmakta zorlanan kerpiç evlerin oğulları Türkiye’yi ayakta tutuyor.
Fakat hangisi daha hazin, karar veremedim.
Yasinlerin Tokat Almus’taki yıkıldı yıkılacak kerpiç evleri mi...
Yoksa Sur Tepesi’ndeki kara batmış çadırları mı? Hangisi?” diye soruyor.
Evet, evleri, aileleri, gelir durumları mı yoksa saldırıya uğradıkları üssün acınacak durumu mu daha vahim?
Bakıyorsunuz; Geçici üs bölgesinde çadırlar yarıya kadar kara batmış.
Bazıları kara gömülmüş.
Askerlerimiz bu çadırlarda kalıyor.
Mevsim kış, tipiden göz gözü görmüyor.
Nereden bakarsanız bakın saldıran için son derece elverişli, saldıra uğrayan için son derece elverişsiz bir ortam bu…
Dolayısıyla “Böyle geçici üs mü olur?” diye sormayalım mı?
Birilerinin istediği hali ile şehitlerimizin evlerini konuşalım da üslerimizin bu halini görmeyelim mi?
Bırakın PKK’nın sızma girişimini, yabani hayvan saldırısına ve donmaya karşı bile korunaksız bu üssü unutalım mı?
Öyle istiyorlar…
Pek çok şeyi saklıyor, gizliyor, üstünü örtüyorlar.
Bu gibi sıkıntılı durumlarda algı operasyonuyla halkın gözüne bir at gözlüğü takıp, istenileni görmesini sağlıyor, o at gözlüğünü sıyırıp gerçeği gören ve gerçeğe parmak basanları da ‘hain’ olmakla suçluyorlar.
Bir yöntemleri de gündemi saptırmak ve gündemin işlerine gelen kısmını öne çıkarıp, işlerine gelmeyen kısmı örtüye bürümek…
Bu kadar can yanmış ama iktidar hala muhalefete saldırmanın, işi muhalefete yıkmanın derdinde…
Vay efendim o onunla hareket ediyor vay efendim bu bunun altına imza atmıyor falan, alayı gündem saptırma…
Buna tali konulara da ayrıca değineceğiz ama gündem saptırmadan…
Gündem önemli…
Gündem şu; hainlerin bölgede yoğun yağış sonrası oluşan sisli ve puslu havayı fırsat bilerek üsse saldırı girişiminde bulunacakları sır değil.
Haliyle bir de saldırı hava kararırken gerçekleştirdiler ki görünmeleri mümkün değil.
Bunun için bu adi PKK’lılar üsse 20 metre yaklaştı.
Bunun için 5-10 metrelik mesafede çatışma çıktı.
Peki TSK nasıl bir önlem aldı? Üs oradan taşımaz mıydı? Hani taşınmadı daha etkili önlem alınamaz mıydı?
Bu soru önemli ve iktidar bunların sorulmasından hoşlanmıyor.
Hoşlanmadığı TBMM’de gizli ya da açık bir oturum yapılmasına, konunun enine boyuna tartışılmasına engel oluyor.
Asıl gündem bu…
Ve bu olmalı…
Gerisi fasa fiso…