Sevgili okurlar,
Geçtiğimiz günler, Karasulu iş adamı,eğitimci bir gönül dostu Erdal Bıçakçı ile Sakarya üzerine sohbet ettik..
Eski Karasu sahil günlerinden tutun, bugünlere kadar, birçok konuyu konuştuk..Daha ne çok konuşacaklarımız vardı ama ,sohbeti bitirdik..
Dinleyenleriniz, izleyenleriniz var mıdır bilmem?
Kaçıranlar için hemen ileteyim, Youtube/Yusuf Cinal adresinde bu söyleşi yayımlanıyor..
Vaktiniz olursu, izlemeden geçmeyiniz!..
Palavradan öte,muhteşem bir dost sohbeti içiren konuşmaların her satırında, her kelimesinde “Sakarya” vardı..
“Sakarya” elbette “Yeşili ve siyahı” ile bizim doğduğumuz, serpildiğimiz, hayata atıldığımız, hizmet aşkı ile göreve koştuğumuz, büyük heyecanlarını, rekabetlerin, coşkularını, acılarını yaşadığımız bir kent..
Daha dön o büyük deprem sonrası Sakarya’yı terk edenler kadar,”terk etmem seni asla” diye haykıranları, otomobillerinin arkasına, evlerinin camına afiş asanları unuttuk mu?
Sakarya bir sevgidir, bir tutkudur, bir aşktır..
Karasu’da tuzlu bir deniz, Sapanca Türkuaz tatlı su rengi, Taraklı’da hoyrat deli bir rüzgar, Sakarya boylarında dostunu bekleyen boynu bükük bir söğüt ağacı ve ovasında bir oyana, bir bu yana savrulan, sarı başak buğday tarlaları, pürçek, pürçek mısır tarlaları,fındık bahçeleri ile bizim memlekettir..
Sakarya aynı zamanda farklı kültür renklerinin harman olduğu, hoşgörü ve toleransı ile yaşanılacak, komşuluk  ilişkileri ile insanı imrendirecek bir yöredir..

***
Sevgili okurlar,
Son günlerde özellikle Akyazı Kuzuluk, Kocaali’deki olaylardan sonra Sakarya’nın adı yazar, akademisyen Erol Mütercimlerin açıklamaları ile de gündeme geldi..
Mahkemeye intikal eden konular ile ilgili söylenecek ne kaldı ki?
Her şey apaçık ortada!..
Ama bu tür olayları iyi irdelemezsek, olaylar karşısında alacağımız tavrı, vereceğimiz tepkiyi kestiremeyiz..
Zira kırılan bardağın, eski haline dönüştürülmesi zordur!
Hani derler ya, “keskin sirkenin kendi küpüne zarar vardır” diye, aynan öyle, “kaş yapalım derken,göz çıkarmak” bize, öze ve Sakarya’ya zarar verir..
Yazar, akademisyen Erol Mütercimler bir İl’i hedefe koyarak,  neden acaba bu şekilde konuştu?..
Onu bu derece hiddetlendiren, içindekini kusturan, dışa vurduran neydi?
İşte bu noktada, her Sakaryalı tarihi gerçekleri enine, boyuna bilmek, anlamak zorundadır..
Erol Mütercimler Sakarya için ne biliyor da, bizler bilmiyoruz?
E peki bu tarihi gerçekler ve son gelişmeler paralelinde Yazar, akademisyen Erol Mütercimler’in ,”Sakaryalıya hakaret etme,  kötü söz söyleme, aşağılama, taciz etme” hakkı var mı?
Böyle bir şey kabul edilir mi?
Elbette bu duruma, Sakarya’nın önde gelenleri tepkilerini koydular, basına açıklamalar yapıldı, yazar, akademisyen Erol Mütercimler kınandı ve konunun adliyeye intikal edeceği konusunda da açıklamalara tanıklık ettik..
Şimdi saadete gelirsek, “bir Sakaryalı olarak yazar, akademisyen Erol Mütercimlerin açıklamalarını tasvip etmedik” diye, ona,” en galiz küfürleri etme, yerden yere vurma, asma-kesme ve daha birçok ağza gelmeyecek hakaretlerde bulunma, linç girişimi başlatma” hakkımız var mı?
İşte bu olmadı!
Bu Sakaryalılığa da yakışmadı?
Neden mi?
Bu yapılanlar yazar, akademisyen Erol Mütercimleri haklı çıkarır!..
Üzülerek söylüyorum, bu küfürler, bu hakaretler, bu linç girişimi Sakarya’ya ve Sakaryalıya yakışmadı!?..
Bakınız Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yapılan hakaretleri hatırlayınız!
Hatta diğer siyasilere, kişiliklere yapılanları da bir kenara koyunuz..
Ne oluyor?
Konu mahkemeye gidiyor, herkes söylediği sözünü hesabını veriyor..
Öyle ucuz kahramanlık yok!
Yazar, akademisyen Erol Mütercimler söylediği sözlerin nereye gittiğini, gaflete düşerek belki sıraladı..Sonra gecikmeli olarak ta  özür diledi..
Bu da bir erdemliktir!..
Bir başka tespitim ise şu oldu:
“Akyazı Kuzuluk’taki tarikat rezaleti ile Kocaali’deki işçi, işveren kavgasına,  en çok tepkiyi sosyal demokrat, Atatürkçü, Cumhuriyetçi ,laik kesim gösterdi..
Beri yanda yazar, akademisyen Erol Mütercimlere ise, en çok tepki iktidar yanlılarından geldi..
Yani bir şekilde ayrışmışız, kutuplaşmışız ve bu klikleşme bizi sağlıklı bir karar vermeye götürmez!..
Herkes  şöyle sağ -salim düşünmeli ve nerede ne yapacağını, olaylar karşısında nasıl tepki göstereceğini ve daha doğrusu ”ucuz kahramanlık “rollerinden sıyrılmalıdır..
Maalesef bu kesimin  içinde gazeteci meslektaşlarımızın olması da düşündürücüdür!..
“Yanan ateşin altına odun sürmek değil, o ateşi söndürmek esas olmalıdır!”
Halk nezdinde,” kin, nefret, öfke tohumlarını “azdırmadan, konuyu irdelemek, insanımızı sağduyuya çağırmak, yatıştırmak herkesin görevidir..
İşte Karasulu iş adamı, eğitimci Erdal Bıçakcı, İstanbul’da kurdukları Karasulular Yardımlaşma Derneği ile hem ilçelerine, hem köylerine büyük hizmetlerde bulunuyor..İlçelerine, köylerine Atatürk anıtları, kütüphaneler kuruyor, diğer sosyal yardımlarda bulundukları gibi “Sakarya’nın taşına, toprağına, kumuna, denizine, fındığına, yaylasına, nehrine, insanını” sahip çıkıyor..
“Milliyetçilik, vatanseverlik, yurtseverlik, Sakaryalılık” budur!
Boz-bulanık akan Sakarya Nehri’nin kirliliği, içme su kaynağımız Sapanca Gölü’nün temizliği, yaylaların betonlaşması, kent yaşamının bozulması, hizmetlerin durağan hale gelmesi ve diğer olaylar karşısındaki tepkisizliğimiz, siyasi kutuplaşma, ucuz kahramanlık rolüne bürünme, Sakarya’ya bir şey kazandırmaz!
Bunun için herkes Sakarya’yı,Sakarya’nın değerlerini, geçmişini öğrenmeli, geleceğini sorgulamalıdır..
Bu topraklarda “hain, işbirlikçinin” barınamadığını tarihi süreç içinde atalarımız, cümle aleme gösterdi..
Bizlere düşen görev;” yaşadığımız il hakkında, çocuklarımızı yeterince bilgilendirmek, donatmak, insani değerlerde buluşturmak” olmalıdır..
Mesela,Sakarya’da önümüzde günlerde önemli iki etkinlik var..
Birincisi,” Sakarya Peyzaj ve Süs Bitkiciliği Festivali “ve ikincisi de;”
23-25 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek 2020 Dünya Dağ Bisikleti Maraton Şampiyonası” hakkında, acaba insanımız yeterince bilgilendirildi mi?
Sanmam!
Bu bilgilendirmelere,” önce Sakarya’dan ba
şlamak, ilçelere gitmek, haberdar etmek, paylaşmak, heyecana davet etmek”, daha anlamlı olur..
Sonra çevre illere bu heyecan ve festival coşkusunu taşımak yerinde olur..
Artık, bunun farkında olalım!..
Sakaryalı olarak,” iyilikleri, güzellikleri, başarıları, heyecanları, coşkuları, acıları” birlikte paylaşalım..
O nedenle,  “Ada Treninin, ya da Sakarya Ekspres Trenin sesini, düdüğünü özleyenler,” ne kadar haklılar..
Bir de; havada dönen Sait Faik Abasıyanık’ın kuşları!
Semaver’deki demli çay!