Malumunuz, Hoca’ya köpekler saldırır, Hoca taş alıp atmaya kalkar ama hava buz kestiğinden taşlar yere yapışıktır. Ardından o veciz ifadeyi dillendirir; ‘Bu nasıl memleket ki taşları bağlayıp, itleri salmışlar!”
Nasrettin Hoca’nın dediği ‘Bu nasıl bir memleket ki taşları/savunma mekanizmalarını bağlamışlar da itleri serbest bırakmışlar’ diye tanımladığı bir ülke haline geldik.
Bunun yani Türkiye’nin suçlu cenneti olmasının önünü açan en önemli etkenlerden bir tanesi sık sık değiştirilen ve örtülü aflara sebep olan infaz yasalarıydı.
Bu değişikliklerden en önemlisi ve en çok toplumsal tahribat yaratanı Nisan 2020 yılında TBMM’de kabul edilen, kamuoyunda ‘Çakıcı Affı’ olarak isimlendirilen Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun yürürlüğe girmesiydi.
Bu infaz yasası AKP ve MHP oylarıyla meclisten geçti. Bir de utanmadan hatıra fotoğrafı çektirdiler, zaferlerini kutladılar.
Hatta, MHP Milletvekili Sermet Atay AK Parti ve MHP gruplarının ortak hazırladığı infaz yasası TBMM’de kabul edildi. Şer ittifakı HDP, İP ve CHP Ret oyu verdi, 7 günlük yoğun maraton sona erdi. Hayırlı Uğurlu Olsun” diye paylaşım yapmıştı.
Bugün yaşananlar gösteriyor ki hiç hayırlı olmadı.
Dahası, o gün o yasayı eleştiren ‘şer ittifakı’ bir kez daha haklı çıktı.
Dolayısıyla bugün konuşma hakkı onlarındır diyerek dün Özgür Özel’in TBMM’de ki uyarısını aktarmıştım.
Bugün de yasanın ne menem bir şey olduğunu daha iyi anlamamız için birkaç örnek daha aktarayım.
Şer ittifakı yani muhalefet, pandemi bahanesi ile ‘aman mahkumlar ölmesin’ gerekçesiyle çıkarılan yasanın, özellikle organize suç dünyasına örtülü af getirdiğini mesela düşünce suçlularını hiç kapsamadığını pek çok kere dile getirip eleştirmişlerdi.
Bunlardan birisi de Saadet Partisi Milletvekili Abdülkadir Karaduman’dı.
Özetle şöyle konuşmuştu; “Cezaevlerindeki hastalık riski düşünülerek şu anda üzerinde görüştüğümüz infaz düzenlemesi sürecinin ivedilikle sonuçlandırılması gerekmektedir.
Ancak hazırlanan infaz düzenlemesinin, hukuki temeli olmayan birtakım sebeplerden dolayı içeride tutulan binlerce mahkumu kapsamadığını ve kapsamayacağını görmekteyiz.
Hukuk, siyasi mensubiyetine ve kimliğine bakmaksızın herkese eşit muamelede bulunan bir kurumdur. Adaleti üstün tutmak, başta inancımızın ve insanlığa karşı sorumluluğumuzun ve vazifemizin bir gereğidir.
Tam da burada, olağan süreçte BDDK’nin denetim ve gözetimi altındaki bir bankaya para yatırmayı terör suçu saymak, Millî Eğitim Bakanlığınca faaliyetine izin verilen bir dershane ya da okulda eğitim görmeyi ya da bu kurumlarda çalışmış olmayı terör suçu saymak elbette ki büyük bir yanlıştır. Aynı şekilde “tatbikat” adı altında otobüslere bindirilen ve hain darbe kalkışmasına dair en ufak bir malumatı dahi söz konusu olmayan askerî öğrencilerimizin müebbet hapis cezasına çarptırılması elbette ki büyük bir haksızlıktır. Bakınız, Sayın Cumhurbaşkanı bir konuşmasında “tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet olan bir çete” olarak belirtmiş, konuşmanın devamında ise bunları ayırt edememe zaafı içerisinde olunduğunu bizzat kendisi ifade etmiştir ancak ne hazindir ki getirilen bu düzenleme, söz konusu zafiyet hâlinin devam ettiğini göstermektedir.
Sizler de takdir edersiniz ki bu yargı düzenlemesi, silahlı terör örgütü üyesi olduğuna dair hakkında somut delil bulunmayan, şiddete bulaşmadığı hâlde tutuklanan ve hüküm giyen kişileri de mutlaka kapsamalıdır.”
İYİ Partili Lütfü Türkkan’ın konuşması ise adeta bugüne ve olacaklara ışık tutuyordu;
“Kadın cinayetleri hız kesmeden devam ediyor. Dün Kocaeli Darıca’da ne yazık ki bir kadın daha cinayete kurban gitti, 3 çocuk annesi bir kadın eşi tarafından kendi evinde vahşice öldürüldü.
Bu cinayet tam da iktidarın getirdiği ve her gün bizim bu konuda eleştirilerde bulunduğumuz infaz kanunu teklifi görüşmeleri sırasında meydana geldi.
Belki denk geldi belki de “Nasıl olsa yatar çıkarım.” mantığıyla bu cani, bu cinayeti gerçekleştirdi. Hangisi olursa olsun bu kabul edilemez.
Bu İnfaz Kanunu’na kadın kavramının yerleştirilmesi önemli.
Bu, boşandığı eşi de olabilirdi, imam nikâhlı eşi de olabilirdi ama sizin hazırladığınız kanunda, öyle bir şey vuku bulduğunda alt soy, üst soy kavramı olmadığı için direkt infaz indiriminden faydalanacak; böyle bir kanun hazırlandı.
Bu uyarılara hiç de kulak vermediniz, sebebini bilmiyorum.
İlk defa, muhalefetten gelen bir eleştirinin en ufak zerresine dahi tahammülünüzün olmadığı bir kanun geçiriyoruz, o yüzden bu kadar uzuyor yani mantıklı olarak kanunları oturup tartışma imkânı bile bulamadık maalesef.
Lütfen bu canilere cesaret vermeyin, bir caninin eline bıçağı alıp bir hayata son vermesine engel olun; bunun için gün bugündür.”
Hasılı, devlete karşı işlenen/işlendiği iddia edilen suçları işleyenlere zerre aman vermeyen ama katile, hırsıza, gaspçıya, organize suçlara, silahlı, bıçaklı saldırganlara infaz indirimi getiren yasanın sonuçlarını yaşıyoruz,
Bugün, korku filmlerinde bile görülemeyecek olayların ve sahnelerin neredeyse her gün yaşandığı bir ülke haline nasıl geldiysek en önemli sebebi infaz yasası değişiklikleridir.
Dolayısıyla hayret edecek bir şey yok.
Her şey olağan akışında ilerliyor…