ORTADOĞU tam bir ateşten çember. Bombalar, füzeler havayı yırtarak sağdan, soldan ilerliyor. Zalim İsrail’in geçen yıl 7 Ekim’de başlattığı Gazze harekâtı, genişleyerek Lübnan topraklarında devam ediyor…
Gazze’yi bir harabeye çeviren İsrail, hemen kuzeyindeki Lübnan’a, Suriye’nin belli bölgelerine, Golan Tepeleri’ne çok kapsamlı operasyonlara başladı…
İran’ın desteklediği birçok örgütün liderini de öldüren İsrail, sonunda İran’ı da savaşın içine çekmeyi başardı…
Esasen savaşı olabildiğince geniş alana yayma çabasındaki İsrail’in güvencesi başta Amerika olmak üzere emperyal güçler.
Onların verdiği destek ve silahlarla komşularının topraklarını yavaş yavaş istila eden zalim İsrail, ölüm kusmaya devam ediyor.
Bundan dört gün önce akşam üzeri yüzlerce füze ile kapsamlı bir saldırı düzenleyen İran’ın, İsrail’e ne kadar zayiat verdirdiği bilinmiyor. Bu füzelerin önemli bir kısmını “demir kubbe” savunma sistemiyle havada infilak ettiren İsrail, bir kısmını da engelleyemedi.
Demek ki, hiçbir sistem aşılamaz değil.
Dünya nefeslerini tutmuş, ateş çemberinin hangi ülkelere sıçrayacağını merak ve korku ile bekliyor.
ÇOK ŞÜKÜR… UYANDINIZ!
Geride kalan 1 Ekim Salı günü Meclis’in açılışı vardı. Önce konuşmalar yapıldı, sonra da Cumhuriyet resepsiyonu düzenlendi. Meclisin açılışında bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çeşitli konulara değindi. Terör konusunu da ele alan Cumhurbaşkanı, mealen, “İsrail’in hedefi, bizim toprakların da bir kısmını içine alan Vadedilmiş Topraklar”ı kapsıyor. Buna göre hazırlıklı olmalıyız…”
İsrail, bu tutumunu daha önce defalarca belirtmiş, çeşitli haritalarla basın karşısına çıkan diktatör Netenyahu, Türk topraklarının da içinde bulunduğu bir Büyük İsrail (!) projesinden bahsetmişti.
Bayraklarındaki iki mavi çizginin, Nil ve bizim Fırat nehrini simgelediği artık saklanmıyordu. Yayılmacı terör ülkesi İsrail’in bu iki nehir arasındaki toprakları birleştirip -sözüm ona- Büyük İsrail’i hayata geçirme isteği eskiden beri aşikârdı.
Bizim Devlet büyüklerinin, bu bilinen gerçeği daha şimdi dile getirmeleri acaba çok geç kalınmış bir hareket değil mi?
Doğrusu, “Günaydın!” diyorum. Fakat, zararın neresinden dönerseniz, kazanç da oradan başlar.
TÜRKİYE HAZIR OLMALI!
Görüldüğü gibi ateş çemberi daralıyor… İsrail’i eskiden beri destekleyen emperyal güçler, başta Amerika olmak üzere Doğu Akdeniz ve Basra Körfezi’ne tüm güçlerini yığmaya başladı bile.
Amerika’nın, burnumuzun dibindeki Yunanistan sahillerinde durduk yerde 9 üs tesis etmesi boş yere değildir.
“Arap Baharı” yaftası altında kuzey Afrika’da kümelenen Müslüman ülkelerinin yönetimlerini yerle bir eden emperyal güçler hem İsrail rüyasını gerçekleştirmek hem de bu bölgede güç sahibi olan Türkiye ve İran’ı susturmak için 100 yıllık projelerini ağır ağır hayata geçirmenin peşindeler.
Bunu artık “sağır sultan” biliyor…
Öyleyse daha ne duruyoruz?
Durum böyleyken, gündelik kısır çekişmelerle niye oyalanıyoruz?
86 milyonluk nüfusuyla Ortadoğu’nun en güçlü ülkesi olan Türkiye’nin bir an önce ekonomik sorunlarını giderip, savunma sistemlerini güçlendirmesi gerekmiyor mu?
İSRAİL İLE TİCARET SONLANMALI
Bilindiği gibi, önemli ölçüde azalmasına rağmen, İsrail ile Türkiye arasındaki ticari ilişkiler sınırlı da olsa devam ediyor. Türkiye’nin özellikle demir-çelik konusunda ihracat yaptığı, bir anlamda zalim İsrail’e lojistik destek verdiği biliniyor.
İsrail ise, birçok farklı ülkeden yaptığı ithalatla ordusunu güçlendiriyor, silah sistemlerini yeniliyor!
Topraklarımızda gözü olan bir ülke ile bizim ticari ilişkilerimizi tez elden sonlandırmamız gerekiyor. Türkiye bu kararlılığını gösterdiği an, 86 milyonu tek vücut olarak arkasında bulacaktır.
Ve Mehmet Akif’in de 100 yıl önce vurguladığı gibi, “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez. Toplu vurdukça sineler, onu top sindiremez…” anlayışı milletimizin bütünü ile benimsenmeli.
ŞİDDET DİLİ HALA DEVAM EDİYOR!
Durum bu kadar vahim iken, ülkeyi yönetenler ve özellikle de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ona buna çatıyor, mafyavari söylemlerle tehditler savuruyor, Türkiye’nin 1. partisi konumundaki CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel’e “çürük” yakıştırması yapıyor.
Bir zamanlar Ülkü Ocakları Genel Başkanı olan ve katledilen Sinan Ateş’e sahip çakacağına, cinayetin aydınlatılması için gayret sarf eden basın mensuplarını ve siyasileri tehdit ediyor.
Böyle birlik sağlanmaz…
Birlik önce, devleti yönetenler ve yönetmeye talip olanlar arasında sağlanacak, sonra da tüm ülke varlıkta ve yoklukta kader birliğine soyunacak.
İsrail, hedeflerine ağır ağır ilerlerken, bizimkiler hâlâ kayıkçı kavgasında; canım buna fena halde sıkılıyor.
****************
ANLAMLI SÖZ
“Mecbur kalınmadıkça, savaş bir cinayettir…”
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
****************