ATAMIZIN 10 Kasım 1938’deki vefatından bu yana tam 86 yıl geçti. Türk Milleti’ndeki sevgisi dipdiri duruyor. Durmak ne kelime, her geçen yıl daha bir özlemle anılıyor.

Yarın saatler 9’u 5 geçtiğinde, yine ülkemin her bir bölgesinde sirenler çalacak, saygı duruşları yapılacak. Yapılacak konuşmalar ve saygı duruşları yine özlem ve heyecanla yerine getirilecek.

Çünkü bizlere emanet ettiği Cumhuriyetin kapsama alanında, bir vatandaşın özgürce ve gururla yaşamını sürdürmesi için her türlü olanak sunuldu 101 yıl önce.

Gazi Mustafa Kemal farklıydı; farklı bir kişi olduğu daha çocuk yaşlarında kendini göstermeye başlamıştı…

Babası Ali Rıza Efendi’yi kaybettiğinde 6 yaşında bir çocuktu Mustafa; bir anne ve bir kız kardeşle yapayalnız kalmışlardı. Bir ara dayısının çiftliğinde çalışmaya başlayan Mustafa pek huzursuzdu; genç yaşta dul kalan annesi Zübeyde Hanım bir beyle evlenmesinden dolayı kız kardeşi Makbule ile birlikte üvey babanın evine taşınmak zorunda kaldılar. Burada üvey ağabey ve ablaları da vardı Mustafa’nın…

ÖNCE ÖĞRETMENİ KEŞFETTİ

Fakat Mustafa başkaydı; bir başkasının tahakkümü altına girmeyi içine sindiremediği için yatılı bir okula kaydını yaptırdı.

Zaten kutlu yürüyüş de buradan başladı. Hangi okulda okuduysa, oranın en göze batan öğrencisiydi. Zira kendisine Kemal ismini veren ilkokul öğretmeni de onun farklı bir çocuk olduğunu fark etmişti o yıllarda.

Mustafa Kemal, liseyi ve Harp Okulu’nu da birincilikle bitirdi.

Sonrası malumunuz… Gerek Türkiye’de gerekse şu anda yurt dışında kalan farklı cephelerde savaştı.

Fakat Çanakkale’deki başarısı dillere destandı. Çanakkale’yi aşarak İstanbul Boğazı’na doğru ilerlemeyi kafasına koymuş olan düşman güçleri, Türk askerinin destansı direnişi ile bir adım ileriye gidemedi.

Neticede 250 binin üzerinde şehit verdik. Türk Ordusu’ndan kat be kat üstün olan emperyalizmin güçlerine de en az 250 bin kayıp verdirdik.

Can verdik ama Türk’ün son yurdu olan Anadolu’dan bir karış toprak vermedik.

GURUR ABİDESİ CHURCHİLL

Ve o gurur abidesi İngiliz Genel Kurmay Başkanı William Churchill şöyle diyordu savaş sonrası;

“Biz Çanakkale’de kesin zafer için her türlü tedbiri aldık. Lakin Türk komutan Mustafa Kemal’i hesaba katmadık. Her asırda bir lider çıkar. Bu asırda böylesine bir lideri doğurmak bir Türk anaya nasip olmuştur…”

Sonrası malumunuz…

Geldikleri gibi gittiler…

Ve Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’daki kutlu yürüyüşü… Samsun, Erzurum, Sivas ve diğer kongreler… Sonra 30 Ağustos ve Büyük Taarruz

Ve akabinde kurulan yepyeni bir Devlet ve tüm vatandaşlarını kuşatan bir Cumhuriyet rejimi…

İşte yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığımız şanlı tarihimizden bir kesitin her safhasında Gazi Mustafa Kemal var…

Ve 12.5 milyonluk dipdiri bir ülke…

KAZANIMLARI HARCAMAYALIM!

Cumhuriyet kuruldu… Lakin daha alınacak çok yol vardı… Sanayi ve kalkınma hamleleri… Anayasa, kanunlar, modern ve muasır medeniyet yaşamı…

Türkiye, elbette ki yüzünü batıya döndürecek. Lakin öz benliğini, dinini, inancını, kültür değerlerini, en azından bin yıllık bilgi ve birikimini, devlet geleneğini unutmadan; bir kenara fırlatıp atmadan…

Buna göre bir müfredat belirlendi. Eğitimde, hukukta, güçlü bir savunmada, kültür faaliyetlerinde Cumhuriyetin ve demokrasinin özüne uygun atılımlar da gerekiyordu; büyük bir çaba ve özveriyle yapıldı.

Büyük kurumların ve fabrikaların temeli atıldı. Uçak fabrikası, tekstil fabrikaları, bankacılık sektörü, kağıt fabrikaları, pancar fabrikaları ve farklı sanayi hamlelerinin temeli hep bu dönemde atıldı. Ülke gelişimine baştan büyük katkı sağlayan bu atılımlar, daha sonra -nedeni bilinmez- hız kesti ve zamanla da akamete uğradı.

86 MİLYONLUK BİR ÜLKEYİZ!

Şimdi 86 milyonluk dev bir ülkeyiz… Lakin, hukukta, adalette, sanayide, eğitimde, sağlıkla ve yaşamın tüm alanlarında büyük sıkıntılar yaşayan, insanları çareyi yurt dışına çıkmakta ya da kaçmakta bulan bir ülke konumuna geldik…

Bir anlamda nüfusun artışıyla çoğaldı bütün problemler… Ülke sınırları yolgeçen hanı gibi olurken, ülkemiz, doğudan, batıdan, güneyden, kuzeyden ve bütün ara yönlerden de dahil bir yabancı akımına uğradı.

Atamızın ta 101 önce Cumhuriyeti ilan ederken hedefi bu değildi.

İkinci Dünya Savaşı’nda yerle bir olan Almanya, bugün ekonomi ve yaşam kalitesinde Türkiye’yi ona katlayacak bir konuma geldi. Yine bu dönemde büyük badireler atlayan Fransa, Japonya, İtalya, Rusya ve İskandinav ülkeleri şimdi bizden fersah fersah ileride.

HEDEFLERİ ISKALADIK!

İşte bütün bu sıkıntılar ve açmazlar, bizim kuruluş felsefesinden ne kadar uzaklaştığımızı gösteriyor.

Hala bugün adalette, hukukta, eğitimde sağlıkta, yaşam standardında büyük sıkıntılar yaşıyorsak, cumhuriyetin ve dolayısıyla aziz Atatürk’ün bize gösterdiği muasır medeniyet hedefini ıskalamışız demektir…

Bazen diyorum ki, 57 yıllık bir ömre bu kadar zafer, inkılap, yenilik, bağımsız bir ülke ve bir de Cumhuriyeti sığdıran Gazi Mustafa Kemal, -hiç olmazsa- 75 yaşına kadar yaşasaydı, acaba ülkemiz hangi konumda olurdu…

İşte bunun için Mustafa Kemal Atatürk olmak zorduk…

İşte bunun için Türk Milleti, her 10 Kasım sabahında ve sözünün geçtiği her zaman saygı ve minnetle anıyor…

1938 yılı sabahı bir İtalyan radyosu Atamızın ölümünü şöyle duyurdu:

“Sezar, İskender, Napolyon ayağa kalkın… Büyüğünüz geliyor…”

Gerçek dünya Lideri Mustafa Kemal Atatürk’ü özlüyor, saygı ve minnetle anıyorum.

***************

ANLAMLI SÖZ

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır…”

GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATATÜRK

***************