Anayasamız var uyan yok.
Anayasa Mahkememiz var kararlarını tanıyan yok.
Adalete dayalı bir liyakat sistemi yok.
Anayasa, yasalar, yönetmelik ve yönergeler var, adalet üreten yargı sistemi yok.
Sosyal adalet hak getire.
Laik eğitimden söz dahi edilemez.
Aslında kâğıt üzerinde hepsi var da, orada kalıyor.
Kendi yazdığı,
Referanduma sunduğu,
İmzasız ve mühürsüz oylarla ile atı alanın Üsküdar ‘geçtiği,
Bir anayasa değişikliğine dahi uymayan bir iktidarımız var.
Kendi yaptığını tanımayan, ona uymayan bir iktidar olunca;
Toplumda güvensizlik, huzursuzluk, memnuniyetsizlik had safhada.
31 Mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimlerden sonra,
Sonuçlar açıklanır açıklanmaz.
Türkiye ‘de insanlara olağanüstü bir güven geldiği,
Geleceğe ilişkin umutların yükseldiği,
Sokaklarda yüzlerin güldüğü,
Velhasıl memnuniyetin had safhaya vardığı bir ortama kavuşmuştuk.
Tabi çok uzun sürmedi,
Kısa bir sürede seçimler öncesine döndük.
Ülkemizde yaşayanların en az yarısı açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Kuru ekmeğe, makarnaya, bulgura mahkûm edilen büyük kesim resmen açlıkla terbiye ediliyor.
Büyüklerimiz fakirlerin cennete öncelikle gideceği nutuklarını atıyor.
Bir hırka bir hurmanın yeterli olduğunu söylüyorlar.
Bunları söyleyenler saraylarda yaşamaya devam ediyor.
Ele verir talkını kendi yutar salkımı anlayışı hakim.
Sanayileşmiş ülkelerde ekonomiler yavaşlıyor.
Durgunlaşıyor.
İşçi çıkarmalar,
Küçülme politikaları,
Faaliyete son vermeler.
Yaşanan gerçekler.
Dünyada bunlar yaşanırken Türkiye ‘de de bu yönde sinyaller mevcut.
Enflasyonu düşürmek için ümüğümüz sürekli sıkıldığından bunu görebiliyoruz.
Sürekli büyüyoruz palavraları atılıyor.
Madem büyüyoruz;
Dar gelirliler, çalışanlar, çiftçiler, memurlar, emekliler büyümeyi niçin hissetmiyor?
Bizim her alanda ama her alanda üretimi arttırmamız lazım.
Üretim ekonomisine geçmemiz lazım.
Ancak öyle büyüyebiliriz.
Refahı, istihdamı ancak öyle arttırabiliriz.
Dar gelirliye büyümeden ancak bu suretle pay verebiliriz.
İthalata ve tüketime dayalı bir ekonominin sonu;
İşsizlik, İflaslar, Ekonominin küçülmesi, Vergi toplayamama,
Daha çok dış borç alma, Daha fazla faiz ödeme,
Yani şu anda yaşadıklarımızın katmerlisini yaşama.
Buna can dayanmaz.
Bütün bu sorunları uzun zamandan beri yaşıyoruz.
Yaşadığımız sorunları çözmek için getirdiler Sayın Mehmet Şimşek ‘i,
Çözebiliyor mu?
Gittiği yol yol değil,
Sorunları çözmek için hep yoksul kesimlere yükleniyor.
Oysa bir koyundan bir post çıkar.
İkinci, üçüncü post doğal olarak yok ama.
Limonun posasından su çıkmaz.
Sayın Şimşek ve ekibinin bir koyundan çok post, limon posasından su çıkarma arayışları sürüyor.
Halk arasında kendisinin bu meziyetlerini hakkında anlatılanlardan anlıyoruz.
Bir koyundan çok post çıkarma, limon posasından su çıkarma yöntemlerini.
Çok post, posadan su çıkarmaya çalışırken canımızda çıkacak.
Nasrettin Hocanın eşşeğini tam açlığa alıştırırken öldürdüğü gibi.
Neyse gelelim Mehmet Şimşeğin Hikâyesine;
Lokantanın birinde yörenin en ünlü pehlivanı çorba içiyormuş,
İçeriye zayıf ve çelimsiz bir adam girmiş.
Boş bir masaya oturup, garsondan çorba istemiş.
Garson çorbayı getirmiş.
Çorba limonsuz olur mu ?
Ancak lokanta da limon kalmadığından çorba limonsuz gelmiş.
Adam “Limon da istiyorum” demiş.
Garson “Limon kalmadı son limonu karşı masada oturan bu yörenin en ünlü pehlivanına verdik.” diyerek özür dilemiş.
Adam “Ben çorbayı limonsuz içemem, o pehlivanın sıktığı limonu bana verirmisin” demiş.
Garson bunun üzerine “O pehlivanın sıktığı limondan zerre su çıkmaz.” diyerek, karşı masadaki pehlivanın sıktığı limonu adama vermiş.
Bütün bu olaylar olurken, pehlivan bıyık altından gülerek olanları seyrediyormuş.
Adam limonu almış, öyle bir sıkmış ki limon suyunun şırıltısı lokantanın en uç köşesinden bile duyulmuş.
Pehlivan bu manzara karşısında dayanamamıştır.
Masasından kalktığı gibi adamın yanına gelmiş.
Adamı tebrik ederek “Beyefendi, afedersiniz ama sizin adınız ne ?” diye sormuş.
Adam gayet sakin bir edayla yanıt vermiş. “Benim adım Mister Mehmet Şimşek.”
Bu millet ne limonun posasından su, ne koyundan iki deri çıkmayacağını sandık önüne geldiğinde gösterir.
Onun için sorunlara çözüm olarak yüksek sesle;
Hemen Seçim, Erken Seçim demeye başladı.