‘Cambaza bak, cambaza’ çok eski bir yankesicilik yöntemidir.
Eskiden her türlü şenlikte, kumpanyada cambazlar gösteri yaparken, yankesiciler de seyircilerin arasına sızar, eğer kurbanları gösteriye motive olmadıysa ‘cambaza bak, cambaza’ diye gaz verirlerdi.
Kurban ya da kurbanlar cambaza bakar, yankesiciler çoktan ceplerini boşaltır, yeni kurbanların peşine düşerlerdi.
Bu yöntem zamanla, gündem saptırma, saptırılan gündem altından çaktırmadan başka gündemler oluşturma, asıl gündemi gözden kaçırma yöntemini ifade eden bir deyim olarak dilimize yerleşti.
Fatih Altaylı’nın deyimi ile “Bu kez de korkarım benzer bir dümenle karşı karşıyayız ama bu sefer cambazlar, “top cambazı.”
Günlerdir bu top cambazlarının dolandırılma veya kandırılma meselini konuşuyoruz.
Kandırılan onlar, dolandırılan onlar ve kaybettikleri de kendi paraları yani bizi ilgilendiren bir yanı yok, magazin dışında…
Ama sanki biz kandırılmışız gibi sanki kendi paramızı kaptırmışız gibi davranıyoruz.
İşin ilginç yanı cebimizden şu ya da bu yolla paralar çalınırken de hiç gıkımız çıkmıyor.
Yatmadığımız hastane, geçmediğimiz köprü, kullanmadığımız yol, uçmadığımız havalanı için cebimizden her saniye paralar tırtıklanırken oralı bile olmuyoruz da zenginin malı züğürdün çenesini yorar misali günledir futbol cambazların kayıp dolarlarını konuşuyoruz.
Kamuyu ve toplumu değil, birkaç futbolcuyu ve birkaç iş insanını ilgilendiren bu konuya saplanarak mesela Dilan Polat ve benzerleri gibi kara para aklayıcılarını gündemden düşürüyoruz.
Mesela Demirörenlerin Doğan Grubu’nu satın almak için kamu kaynaklarından aldığı ve ödemediği 1 milyar dolarlık kredi bizi hiç ilgilendirmiyor, kayıp 128 milyar dolar umurumuzda bile değil, varsa yoksa Arda’nın, Emre’nin parası…
Böyle bir toplumu cambaza baktırmak için uğraşmaya gerek yok yani… Biz cambaz gördük mü balıklama dalıyoruz zaten…
Yine Fatih Altaylı’nın deyimi ile; “Bana ne Arda’nın, Emre’nin ve diğerlerinin banka ve banka müdiresi ile aralarındaki mevzudan.
Ne benim ne de kamunun parası.
Diğeri ise hepimizin milyar dolarları…”
Ve İbrahim Kahveci’nin deyimi ile; “Seçil Erzan 3-5 futbolcuyu kandırdı diye yer gök inliyor.
Asıl kandırılan sizsiniz…
Asıl parasını kaybeden sizsiniz.
Asıl geleceğini kaybeden sizsiniz...
Ne diyorlardı... “Ortada Nass var, sana bana ne oluyor”
“Faiz düşecek üretim patlayacak. Faiz düşecek ve üretim artışı ile cari açık kapanacak. Kısaca Üretim-Yatırım-İstihdam-İhracat ve Cari Fazla.
Bakın ne oldu?
Son 2 yılda, yani aşırı negatif faiz döneminde
GSYH %11,9 arttı... Sanayi üretimi ise sadece %5,2 artış gösterdi.
Peki üretimin yerine ne arttı? Tabii ki tüketim...
Hemen söyleyeyim 2021-III-2023-III dönem (yıllıklandırılmış veri) tüketim artışı tam yüzde 38,0... Bakın bu reel tüketimdir. Yani 100 birim mal yerine 138 birim mal tükettik anlamına gelir.
Gelir artmadığına göre tüketimi ne ile finanse etmişiz? Elbette kredi ile... Sanayi büyümesi %5,2’de kalırken finans büyümesi %33,7’ye ulaşıyor.
Hani Yerli-Milli söylemler ile sömürgecilere karşı duruş sergileniyordu ya... Tam bir yalanmış.
Nasıl mı?
Faizler aşırı negatife düşürülünce kimin malını tüketmişiz? Elbette o sömürgeci dedikleri ecnebilerin. Yani emperyalistlerin tüketicisi olmuşuz. Böylece dış ticaret açığı 40-50 milyar dolar aralığından 100-120 milyar dolar aralığına sıçramış. Tüketim malı ithalatı da rekor kırarak 20 milyar dolar seviyelerinden rekor kırarak 45 milyar dolara ulaşmış.
Nasıl ama ... Çok iyi değil mi?
Bakın burada yaşananlar bir maliyet içermese mesele yok. Yani yedik-içtik ve hesap ödeme zamanı geldi.
Asıl mesele burası.
Seçimden önce yalancı cennet kuruldu ve o yalancı cennette oylar verildi. Şimdi hesap zamanı.
Aldığımız borçlar ödenecek
Döviz ihtiyacı giderilecek ve kemerler sıkılacak.
2018 seçimlerine giderken de benzeri yapılmıştı. Nitekim Haziran 2018 seçimden sonra faizler artırılıp kemerler sıkılmış ve 2 milyon 252 bin lise ve altı eğitimliler işini kaybetmişti.
Bu sefer ne olacak?
Kemerler sıkılırken kimler işini kaybedecek?
Günlerdir söylediğim sözü tekrar edeyim: 3-5 futbolcunun saadet zincirine bakarak nasıl ahmaklık yaptıklarına üzülmeyin. Asıl makro ekonomide sanal bir yapı ile sahte cennet yaratılarak tüm toplumun düştüğü duruma bakın... Ve bu kemer sıkma döneminde kimlerin nasıl zorluklara düşerek acı çekeceklerini düşünün.
Asıl mesele burada.”