Sevgili okurlar,
"Sağlık" konusu birçok ülkenin gündeminde yer alıyor..
"Sosyal Devlet" anlayışının temel taşlarından birisi de "sağlık" konusudur..
"Eğitim, adalet, eşitlik" gibi, birçok ülkenin "anayasal güvencesi" altında olan, "sağlık" konusuna, büyük yatırımlar yapılıyor, her yıl bu konuya, büyük bütçeler ayrılıyor..
Her şeyi "insanı yaşatma" anlayışında düğümleniyor..
İşte, "insanı yaşat ki, devlet yaşasın", ilkesi buradan, yaşama yansıyor..
İnsanı, yaşatmak?
Büyük araştırmalar, buluşlar ışığında, aşıların keşfi, kullanımı yıllar alıyor..

Şurada, büyük korkular ile yaşadığımız "Pandemi"(Corana) günleri, unutulur mu?
Bulaştı, bulaşmadı, maskeli günler?
"Aşı olalım mı, olmayalım" diye ikilemde kaldığımız günler?
Sevdiklerimizin yanı sıra, doktorlarımızı bile kaybettiğimiz günler?

CELAL'İ KURTARAMADIK!
Çok gerilerde kalsa da, insan hatırlamadan edemiyor!?
Aile içinde ilk olarak, "kardeşim Celal'i albüm hastalığına kurban" verdik!..
Rahmetli anneciğim Hava Cinal-Yağcı, evlatlarının üzerine titrerdi..
Her anne gibi, yapılması gerekeni yapmakta, bir beis görmezdi..
Önce Celal'imizi, Akyazı'nın en seçkin hekimi Dr. Zekariya Özcan'a götürdü..
Sonra, Adapazarı yollarına düştü!..
Adapazarı'nda, hastalarına şifa dağıtan Dr. Ahmet Palbas'ın adresini alıp, gereğini yaptı.
Adını, komşularından duymuştu..
Üstelik, Celal'e iğne yapmak için gelen sıhhiye Aliihsan Aydın ile Recep Öksüz'de Dr. Ahmet Palbas adını önerenlerdendi..(Mekanları cennet olsun!)
Uzatmayalım, Celali yaşatma yolunda gerekli ihtimam gösterilse de, karlı bir kış günü onu kaybettik!..

Acısı hala yüreğimizdedir..
Liege Citatelle Hastanesi, 3.Katı 181 Numaralı odada, bekleyişim sürüyor..

3 DAMAR TIKALI!
Sağlıkçılar girip çıkıyor..
Anladığım kadarı ile belli bir saat kontrol altında olmalıyım..
Derken, Prof. Dr. Parla Astarcı, çıka geldi..
Gülen yüzü ile hoş-beşten sonra, durumu anlattı..
"Yusuf Bey, üz damar tıkalı..Anjiyo'da açılamamış.. İstersen, seni ben ameliyat edebilirim? Hatta, bunu 28 Mayıs'ta yapabiliriz" diyesiydi..
Gülümsedim!
Gözlerime baktı, "Doktorum,28 Mayıs 2024 Tarihinde eşim Fatma cinal-Çetin" operasyon geçirecek, tarihi belli.. Mümkünse sonra ki bir tarih olabilir.. Ama bir düşünelim" diye cevap verdim..
Damadım, Hakan Denizsever ile o gün ki birlikteliğimiz, Brüksel'e dönüş yolunda tamamlandı..
Evet, kesin olarak ameliyat olmalıydım..
Zira, üç kalp damarı tıkalı!..
Bu bir nevi," bay-bas ameliyatı" idi..

İKİ ÜNLÜ TÜRK DOKTOR?
Belçika'da, bu ameliyatı yapan birçok hekim vardı..
Ancak, bu ameliyatı "kapalı" olarak, yani göğsü açmadan yapan, ender doktorlardan, biri daha vardı?..
Dr. Alaattin Yılmaz..
Prof. Dr. Parla Astarcı gibi kendisi ile de ilgili haberler yapmıştım..
Hatta, kendisine birçok dostumu da yönlendirmiştim..
Şimdi, sıra bendeydi..
Dr. Alaattin Yılmaz hastaları, "kapalı kalp ameliyatı sonrası iki gün içinde" ayağa kalkıyorlardı..
Hasselt Hastanesi'nde kendisini ziyaret ettim..
Raporlara baktı ve "izin öncesi ameliyat edebileceğini" söyledi..
Hasselt Belçika'nın en gözde, temiz kentlerinden biri..
Bir kahve içimi sonrası, oradan kızımın bulunduğu Beringen'e geçtim..
Torun Elif ile zevkli, neşeli saatler sonrası Brüksel'e döndüm..
Gerçekten Belçika'da yaşayan Türkler adına, ne kadar şanslıydık..

BELÇİKALI TÜRKLER?
Belçika'ya "iş göçünün 60.Yılında", her meslekten insanımızın yetişmesi, görevde olması, gerçekten büyük bir güzellik olduğu kadar da, şans idi..
Belçika'ya, "iş göçünün 60, Yılında asıl tebrik edilmesi gerekenler, bu şifa dağıtan doktorlarımız" olmalıydı!..
Şöyle bir düşündüm, bir doktor hariç, Türkiye Cumhuriyeti kutlama ve resepsiyonlarında onlar yoktular?
Niye acaba?
Türkiye Cumhuriyeti Brüksel Büyükelçiliği ile Brüksel ve Anvers başkonsolosluklarının, "bu kıymetli, değerli doktorlarımızdan haberleri mi" yoktu?
Yoksa, "resepsiyonlara davet edilmek için, illa da bir siyasi parti rozeti mi", taşımak gerekiyordu?
Değilse, "ölçü ve ilke neydi" acaba?
Biri, bunu anlatabilir mi?

CİMERE Mİ YAZALIM?
Bu, sadece doktorlarımız için değil, diğer meslekten başarılı insanlarımız için de geçerli!..
Bu davetli listelerini hazırlayanları, "artık sorgulama zamanı" gelmedi mi?
Bunlar, devlet işlerini ne sanıyorlar ki?
Bu "körler, sağırlar, birbirini ağırlar" durumu, ne zaman değişecek?
Bu durumu da, "Cimer'e mi" yazmamız, gerek?
Adlarını bilmiyorlarsa, lütfen öğrensinler?
İşleri nedir ki?
Maalesef, "bir çürümüşlük ki", böyle gelmiş, böyle gidiyor?
Brüksel'de, artık ilaçlarımı alarak, ameliyat gününü beklemeye başladım..
Sevgili Prof. Dr. Parla Astarcı, telefon ile aradı, ameliyat günü verdi..
"Hocam seni ne kadar sevdiğimi, takdir ettiğimi bilirsin, ama açık kalp ameliyatı yerine, kapalı kalp ameliyatını tercih ediyorum" dedim..
Hoş bir sohbet sonrası, anlayış gösterdi..

SAĞLIK, SAĞLIK!
Şimdi mi?
Dr. Aaattin Yılmaz'ın, belirleyeceği günde, Allah izin verirse ameliyatımız gerçekleşecek..
Allah, tüm hasta ve derdi olanların, yar ve yardımcısı olsun!
"Sağlık" deyip geçmeyelim?
"Sağlıksız iseniz", hiçbir şeyin kıymeti, har biyesi yok!
Biz biliriz ki, "olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi" sözü ile hatırladığımız Kanuni Sultan Süleyman, ne güzel söylemiş..
Her işin başı, sağlık ya?
Özellikle, sanal ortamdan ve bizzat telefon ile "geçmiş olsun" dileklerini ileten, tüm yakın ve dostlarıma teşekkür ederim..
İyi ki, varsınız!
Yusuf Cinal yazıyor, 28 Mayıs 2024