Sağlık sisteminizdeki aksaklılar ve sorunlar bitmiyor.

Bir yakınımın başından geçmiş bir olayı anlatmak istiyorum. Yakınım kanser hastası, ameliyat oldu ve kemoterapi gördü. Uzun yıllar kanserle baş etmeye çalıştı. Şu anda kanseri durdurdu. Yendi demiyorum çünkü her an tekrarlayabilir ve vücuduna verdiği zarar telafi edilemeyecek. Kendisi daha önce de Epilepsi hastasıydı. Yaklaşık 15-20 yıldır düzenli Epilepsi ilaçlarını kullanmak zorunda. Kullanmadığı takdirde kriz tetikliyor ve bilincini kaybediyor ve bir süre bunun etkileri devam ediyor. Fakat ilaçlarını kullandığında kriz riski en aza iniyor ve gündelik hayatına devam edebiliyor.

Bu yakınım şu anda hiçbir yerde çalışmıyor ama SGK sistemimizdeki dışarıdan pirim ödeme sistemi sayesinde dışarıdan pirim ödeyerek emeklilik için kalan günlerini doldurmaya çalışıyor. Malum kadınlar için emeklilik yaşı 58 olduğundan pirim gününü doldurdu halde 2 yıl daha beklemesi  gerekiyordu.

Bir gün bir TV programında kanser tedavisi görenlerin erken emekli olabileceğini duymuş. Kendisi de yaklaşık altı yıldır kanser tedavisi görüyor fakat hiç kimse şimdiye kadar bu bilgiyi kendisine vermemişti. Biraz araştırdığında Sağlık kurulunun verdiği bir raporla bu mümkün olabiliyormuş.

Sakarya Eğitim Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulundan randevu almaya çalışmış ve iki buçuk ay sonra ancak randevu alabilmiş. Randevu günü geldiğinde yakınlarının telkiniyle daha önce tedavi gördüğü hastanelerden aldığı epikriz ve raporlarla oluşturduğu dosyasıyla Sakarya Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu’na başvurmuş ve eline muayene olacağı birimlerin yazılı olduğu bir kağıt tutuşturmuşlar. Listedeki birimlere tek tek muayene olmasını ve sonradan tekrar o belgeyi geri getirmesini istemişler.  Ne yapacağını tam olarak anlamamış. Hastalardan bir tanesi gel demiş, beni takip et. Ben de rapor alacağım. Her doktora girme önünde elinde kağıtla bekleyenlerin olduğu odalara girersin. Demiş ama yeni tanıdığı o kişiye de yetişememiş sağlığı yerinde olmadığı için. İkinci doktordan sonra sen git, kızımı çağırdım o bana yardımcı olacak demiş ve kızı geldiğinde tekrar doktorları dolaşmaya başlamışlar. Her doktorda sıra beklemişler kimisi hemen almış kimisi de normal muayeneler bittikten sonra alacağım sizi alacağım diyerek bekletmiş saatlerce. Hatta bir bölümün doktoru olmadığı için bir hafta sonraya gelmesini de söylemişler. Sıra Nöroloji kliniğindeki sıra onlara geldiğinde kızı eksik bir imzayı tamamlamaya gittiği için yalnız olarak kapıyı çalmış ve içeriye girmiş. Doktor niye geldiğini sorduğunda; emekli olacağım o yüzden rapor almaya geldim demiş. Doktor süzmüş önce bir hastayı sonra” Neyin var?” demiş. Elindeki Epilepsi ilaç raporunu uzatarak, “ben sara hastasıyım onbeş yıldır bu ilaçları kullanıyorum” demiş. Doktor raporu almış incelerken, “bu raporu nasıl aldığını ben nerden bileyim, erken emekli olmak için para karşılığı almadığın ne malum  bu raporu”, demiş.

Yakınım da zaten hastalığının verdiği yorgunluk  ve gün içindeki koşuşturması sinirlerini yıpratması sebebiyle sesini de yükselterek doktora “siz nasıl konuşuyorsunuz? Ne demek istiyorsunuz? O raporu veren doktora nasıl hakaret edersiniz? Ben bu ilaçları on beş yıldır kullanıyorum. Sizin kafanızdan böyle bir şey geçiyorsa asıl siz para karşılığı rapor mu veriyorsunuz? Nasıl bir doktorsunuz siz?” diyerek doktora doğru yaklaşıp ilaç raporunu geri almak istediğinde, doktor hemen alarm düğmesine basmış. Hasta daha ne olduğunu anlamadan güvenlik görevlileri kapıyı hiddetle açarak, komando edasıyla terörist yakalarcasına kadının kollarından tutarak yakalamışlar. O esnada kadının kızı da gelmiş manzara karşısında şok yaşamış. Doktora ne olduğunu sorduğunda Doktor feryat figan “alın bu kadınları şikayetçiyim, bana hakaret etti, bana saldırdı” deyince. Güvenlik görevlileri hastayı yaka paça Başhekimliğe götürmüş muhafaza altına almış, o esnada hastane polisi de gelmiş, olay karakola kadar intikal etmiş. Karakolda hastanın doktora saldırmadığı anlaşılsa da her iki taraf da birbirinden şikayetçi olmuş. Ne için?

Sağlık sisteminde çalışanlara yapılan saldırıları tabi ki hepimiz kınıyoruz, ama bu işi yanlış anlayan doktorlarımız da oluyor. O alarm düğmesine güvenip kendisini dokunulmaz zannedenler de oluyor. Hasta psikolojisini hiç düşünmeyip, hastalara hakaret eden,  hastaları tahrik ederek kendilerine saldırmalarına zemin hazırlayan doktorlarımız da var. Bu gibi durumlarda hasta kendini ifade edemiyorsa her zaman suçlu ilan ediliyor.

Buradan sağlık görevlilerine tekrar sesleniyoruz. Her ay düzenli olarak emeğiniz karşılığında aldığınız o aylıklar, sizin hasta tabir ettiğiniz insanların ödedikleri vergiler ile ödeniyor. İş tanımınızda hasta ayrımı yok. İş tanımınızda insan ayrımı yok. İş tanımınızda hastalara hakaret etmek yok. İş tanımınızda hastaları hor görmek, kötü davranmak yok. İş tanımınızda meslektaşlarınıza iftira atmak yok. Lütfen hastalara gereken değeri verelim.

İşini iyi yapan doktor ve sağlık çalışanlarımızı imtina ederiz.