AKP, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda baştan sona yeniden düzenlediği 2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ve buna ilişkin düzenlemeler ile öğretmenlerin en az kamudaki öğretmenler kadar ücret alma hakkını ve geciken ücret ödemelerinin zamlı ödenmesi zorunluluğu gibi önemli düzenlemeleri adım adım ortadan kaldırdı.
Öte yandan, öğretmenlerin haftalık ders saati sınırını 40 saate çıkardı.
Patronlar için kurum açılışlarını yani “özel okul yatırımlarını” kolaylaştırdı, buna karşılık denetimi azalttı.
Devletin eğitim-öğretim desteği adıyla çeşitli kademelerde okuyan bir kısım öğrencinin ücretlerini bizzat karşılayarak devletin özel okul patronlarına doğrudan kaynak transferini mümkün hale getirdi. Ayrıca patronlara, ek düzenlemelerle vergi istisnaları, teşvik ve muafiyetler gibi kıyakları hayata geçirdi. Yeni Kanun, özel öğretim kurumlarında çalışan eğitim emekçileri için koşulları daha da ağırlaştırırken, deyim yerindeyse özel okul öğretmenlerinin “ağzına bir parmak bal çalarak” 1983’te kaldırılan sendika üyeliği hakkını da iade ediyordu.
Ancak bu hak iade edilmesine rağmen, özel okullarda patronların talepleri doğrultusunda kurulan sömürü çarkı, bir yandan öğretmenlerin örgütsüzlüğünden besleniyor, diğer yandan onların örgütsüzlüğünü derinleştiriyordu.
Teşvikler, Destekler, Vergi İstisnaları: Her Şey Patronlar İçin!
AKP özel öğretim kurumlarına gidecek öğrenciler için maddi teşvik uygulamasını 2012-2013 eğitim öğretim yılıyla birlikte başlatırken, şu ana kadar özel okula gitmesi desteklenen öğrenci sayısı 500 bini aştı ve milyarlarca liralık kaynak özel okul patronlarına aktarılmış oldu.
2019-2020 eğitim ve öğretim yılından itibaren özel okullarda ilk defa öğrenim görecek öğrencilere eğitim ve öğretim desteği verilmeyeceği belirtilirken, daha önceden teşvik verilen öğrenciler için teşvikin devam edeceği kararlaştırıldı.
İlkokul, ortaokul ve liseler için bu destek 2021 yılı için yaklaşık 4 bin 500 TL civarı iken, özel meslek liselerinde öğrenci başına verilen destek yaklaşık 8 bin TL’ye kadar çıkıyor.
Bunun dışında özel okul patronları için kurumlar vergisinden istisna olma uygulaması, beş yıllık emlak vergisi muafiyeti, imar bina inşaat harç muafiyetleri, kredilerde faiz desteği, yatırım yeri tahsisi, vergi indirimi, gümrük vergisinden muafiyet, belli makine ve teçhizatlarda KDV istisnası ve sigorta primi gibi teşvik ve destekler de sunuluyor.
Diğer taraftan, örneğin 2017 yılında dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi sürecinde yayımlanan yönetmelikle özel okula dönüşüm taahhüdünde bulunan dershanelere, “Hazine taşınmazları üzerinde 25 yıla kadar irtifak hakkı kurulabilmesi ya da mülkiyeti hazineye ait olmakla birlikte Millî Eğitim Bakanlığına tahsisli binaların tamamı veya bir kısmı pazarlık usulü ile 10 yıla kadar kiralanabilmesi” hakkı sunuldu.
AKP pandemi sürecinde ise kısa çalışma ödeneği, özel okullardan devlet okullarına nakil yasağı gibi uygulamalarla özel okul patronlarına desteğini açık bir şekilde ilan etti.
Özel Okul Öğretmenlerinin Sayısı Sekiz Katına Çıktı.
2021 yılına gelindiğinde, kontrolsüz bir artışla özel okulların sayısı 13 bini geçti.
Tüm okullar içerisindeki payı yaklaşık yüzde 2 olan özel okullar, bugün tüm okulların yüzde 20’sine yakınını oluşturuyor.
Özel okullarda okuyan öğrenci sayısı ise 2002 yılından bu yana yaklaşık 220 binden 1 milyon 300 bine artarken, bu sayı oransal olarak tüm okullardaki öğrenci sayısının yaklaşık yüzde 7,5’ine dayandı. Bu okullarda çalışan öğretmen sayısı ise 2002 yılından bu yana yaklaşık 21 binden 175 bine yükseldi ki tam sekiz katı...
Özel okul sektörüne giren patronlar sadece kamu teşvikleri, vergi indirimleri ve sürekli yaptıkları okul zamlarıyla değil aynı zamanda öğretmenlerin çalışma koşullarını giderek ağırlaştırarak ve ücretlerini düşürerek de kârlarına kâr kattılar.
Devlet, yasal düzenlemeler yoluyla ve öğretmenlerin sorunlarına gözlerini kapayarak öğretmenlerin her geçen gün daha düşük ücretlere ve iş güvenliği olmaksızın, dahası kuralsız çalıştırılmasını teşvik etti.
Pandemi döneminde uzaktan eğitimle birlikte kendilerine esnek ve uzun çalışma saatleri dayatılan binlerce özel okul öğretmeni, patronların tek taraflı kararlarının sonucunda; tamamen keyfi, denetimsiz ve haksız şekilde kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin uygulamalarına maruz bırakılarak adeta açlık koşullarına mahkûm edildi.
Bu da yetmezmiş gibi kısa çalışma ödeneği veya ücretsiz izinde bulunulan süreler kadar uzaması gereken mevcut sözleşmeler uzatılmayıp olağan tarihinde sona erdirilince pandemi koşullarının tüm yükü omuzlarına yüklenen birçok öğretmen işsizliğe terk edildi.
Yarım milyona yakın işsiz öğretmenin varlığı özel okul sektöründe öğretmen sömürüsünü kolaylaştıran bir faktör oldu.
Devlet hep özel okul patronuna yakın dururken özel okullarda çalışan emekçilere uzak ve onların haklarının gasp edilmesinin seyircisi oldu.
Devam edecek…