Evet, nereden nereye, ot bitmez bir kayalık için ortalığı ayağa kaldırıp savaşı göze aldığımız günlerden, Yunan sahil güvenlik botlarının rahatça kıyılarımıza çıktığı günlere…
Malumunuzdur, Yunan Sahil Güvenlik Güçleri Bodrum ve Datça sahillerine kadar geldiler.
Bırakın 12 mil sınırlamasını 12 milim yanımıza girip Bükceğiz Koyunda karaya asker çıkarıp, sahildeki bir botu alıp uluslararası sulara geri döndüler.
Elbette ki bu bir ihlaldir. Karşılığı verilmeli hesabı sorulmalıdır.
Ama kim soracak? 18 Türk adası işgal edilirken gözünü yumanlar mı?
Mevzu bizi geçmişe götürdü. Nereden nereye geldiğimizin örneği olarak aktaralım;
14 Temmuz 1934. Kanapiçe Koyu’nda sınır hududunda görevli er Musa kayıkla yaklaşan 3 şüpheliye ateş açtı, İngiliz subayı öldü.
Mustafa Kemal Atatürk, Ege’de seferberlik emri verdi.
Türk ve İngiliz savaş gemileri teyakkuza geçti…
Olay şuydu; Balıkesirli Er Musa ile dört arkadaşı sınır muhafaza nöbetindeydi.
Saat 15.00 sıralarında, içinde üç yarı çıplak kişinin olduğu kayığın kıyıya yanaştığını gören askerler, “Dur” ihtarı yaptı, Üç kişi kaçmaya çalışınca Musa tetiğe bastı.
Olayda, bir kişi öldü, biri yaralı iki kişi ise Sisam Adası’na kaçmayı başardı.
Gelenlerin, Sisam Adası’nda demirleyen İngiliz donanmasına ait HMS Devonshire Gemisi’nin üç subayı olduğu anlaşıldı.
Dilaver Argun, olayda önemli rol üstlendi.
Kuşadası Kaymakamı Dilaver Argun olayı kendisine gelen telgraf ile Selçuk’ta öğrendi. Derhal Kuşadası’na döndü. Ankara’yı aradı. Başvekil İsmet Paşa’ya durumu anlattı. 16 Temmuz öğleden sonra bir İngiliz savaş gemisi Kuşadası açıklarında demirledi. Dilaver Bey durumu Ankara’ya bildirdi. “Siz telgrafhanede bulunun. Liman reisiyle görüşsünler” yanıtına uyuldu. Ancak gelenler kaymakamı ayaklarına çağırıyordu. Bu talep İsmet Paşa’ya aktarıldı. Paşa’nın emri kesindi, “Ziyaret isteniyorsa gelenleri Kaymakam Bey kendi makamında kabul edecek.” Ve öyle de yapıldı.
Dilaver Bey’i ziyarete gelen İngiliz komutan cebinden bir kağıt çıkarıp hükümetinden aldığı üç maddelik talimatı okumaya başladı.
“Londra Hükümeti, Osmanlı Hükümeti’ne şu isteklerinin bildirilmesini talep etmektedir” cümlesini bitirmeden Dilaver Bey lafı ağzına tıkadı: “Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcisiyim. Osmanlı Hükümeti’nin değil.”
Neye uğradığını şaşıran İngiliz subayı hemen toparlandı, özür dileyip şu üç talebi iletti:
Öldürülen subayın cesedini aramak üzere İngiliz motorları Türkiye sahillerine gelecek.
İngiliz bayrağına tarziye verilecek, ölen subayın ailesine tazminat ödenecek.
Balıkesirli er Musa, cezalandırılacak ve verilecek ceza kendilerine bildirilecek.
Görüşmenin ve taleplerin tamamı Ankara’ya iletildi.
Yanıtı Hariciye Vekili Rüştü Aras verdi. Cesedin aranmasına izin verilecekti. Aramalara Türk gemisi de katılacaktı. Ancak Er Musa ile ilgili hiçbir pazarlık yapılmayacaktı.
Türk Donanması’ndan Kocatepe Muhribi, İngiliz subayın öldüğü yerde düzenlenen törende yerini aldı. “Türk Donanması’nın samimi teessürü” yazan çelenk denize bırakıldı.
Er Musa ile ilgili hiçbir işlem yapılmayacağını öğrenen İngiltere’nin, 7 İngiliz savaş gemisi 18 Temmuz günü Kanapiçe Koyu’na doğru hareket etti.
Gelişmeleri dakikası dakikasına izleyen Atatürk, emrini verdi: “Vazifesini yapan Türk eri Balıkesirli Musa, yerinden alınamayacak ve cezalandırılmayacak. Gerekirse Musa için Britanya İmparatorluğu ile savaş göze alınacak.”
İngilizler, Balıkesirli Musa’nın cezalandırılmasında ısrar ederse savaş kaçınılmazdı.
Ege’de bunlar yaşanırken, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler de İsmet Paşa ve İngiliz Dışişleri Bakanı Sir John Simon arasında yürütülüyordu. Gerginlik 19 Temmuz günü filo komutanından Dilaver Bey’e gelen “Maktul zabitin cesedini aramak için İngiliz motorlarına müsaade verildiği anlaşıldı. Sisam’da İngiliz Başkumandanı” yazılı telgrafla yerini sükunete bıraktı.
İngiltere’nin, Mustafa Kemal’in bir asker için savaşa hazır olduğunu anlaması görüşmelere sağduyunun hakim olmasını sağlamıştı.
İngiliz subayın öldüğü yerde, İngiliz donanmasınca bir anma töreni yapıldı, bir Türk torpidosunda törene katılmasına karar verildi. 20 Temmuz günü İngiliz donanmasına bağlı Queen Elizabeth ve ölen subayın görevli olduğu Devonshire gemisi ile Türk Donanması’ndan Kocatepe Muhribi yerini aldı. Saat 09.30’da tören başladı. Kurşunsuz üç yaylım ateşi yapıldı. Üzerinde “Türk Donanması’nın samimi teessürü” yazan çelenk denize bırakıldı.
Tören sonrası İngiliz gemileri Sisam’a, Kocetepe ise Kuşadası’na döndü.
Bir asker için savaşı göze alan Atatürk, Dilaver Bey’e 50 lira ikramiye, bir hafta izin ve takdirname gönderdi.
Bir de küçük(!) bir ayrıntı vereyim ki devletin ekonomik ciddiyeti noktasında nereden nereye geldiğimizi görün; Mülkiye müfettişleri, İngiliz amiraline çekilmiş olan 9 liralık telgraf ücretini kamu zararı sayıp Dilaver Bey’i mahkemeye sevk etti. Kaymakam davada beraat etti.
Geçmişte bir kaymakam ve bir er nelere kadirmiş diye düşünün ve şimdi bir daha sorun kendinize; “Nereden Nereye?”
Neredennn Nereyeeeee!
Erol Afşar
Bu içeriğe tepkiniz
Yorumlar