Diyorlar ki: “Andımız adlı metin, Reşit Galip gibi sözde bilim adamı, ırkçı bir adamın ürünü ve ırkçılığın tezahürüdür.”

Hop! Orada durun bakalım.

Her şeyden önce Reşit Galip’in bilim adamlığına ve hele ki adamlığına laf söyleyebilmek için 40 fırın ekmek yemeniz ve kırk ayrı üniversite bitirmeniz gerekir.

Irkçılığına gelince; Bu iddia ve iftiranıza, her şeyden ve herkesten önce Türk bile olmayan(!) bir Türkiye vatandaşı Abhaz ve aslını inkar etmeyen biri olarak ben itiraz ederim.

Dedelerimiz 1864 yılında, 300 yıl süren Kafkas-Rus savaşlarının sona ermesiyle birlikte vatanlarından sürgün edildiler. O sürgün değil bir nevi soykırımdı aslında ve gerçekten de kırıldık.

“Deniz kenarında yedi yıl boyunca atılmış insan kemikleri vardı. Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı. Deniz yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını atıyordu. Benim orada gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem!” diyen bir canlı tanığın da belirttiği gibi bizler soykırıma tabi tutulduk.

Osmanlı kapılarını açtı bize, yer gösterdi.

Bu manada Osmanlı’ya lafınız yok bilirim, öyle de olması gerek ama Türkiye Cumhuriyeti’ne laf sokuşturmanızı da anlayabilmiş değilim doğrusu.

Çünkü o sizin, her fırsatta ırkçılığın tezahürü diye tanımladığınız Türkiye Cumhuriyeti Devleti de kimlik verdi bizlere üstelik asli kimliğimizi reddetme gereği bile duymadan…

Kafataslarımız ölçülmedi.

Biyolojik ırkımız sorgulanmadı.

Tamam, bu da vatandaş ama serde Abhazlık var, ne olur ne olmaz denilerek stratejik konum ve kurumlardan uzak tutulmadık.

Her zaman her yerde birinci sınıf vatandaş muamelesi görüp hiç ama hiçbir konuda ayrıma tabi tutulmadık.

Andımız da belirtildiği gibi Türk olmamız istenmedi bizlerden…

Türküm dememiz yeterli göründü…

Atatürk'ün “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” sözleri ve Anayasa'nın “Türk Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” maddesiyle Türklüğümüz tescillendi.

Bu mana da Türklük, bütün etnik kimlikleri kapsayan ve kucaklayan bir üst kimliktir.

Hele gidin bakalım başka ülkelerde örneğin Almanya’da ‘Almanım’ demekle Alman muamelesi görecek misiniz?

Hasılı, bugün yasaklanan ANDIMIZ, Türk düşmanı ve Türk kelimesine bile alerjisi olanların iddia ettiği gibi, tek bir etnik kökene hitap eden, herhangi bir etnik kökeni dışlayan, kafatasçı ırkçı bir metin değil, aksine hepimizi ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ noktasında birleştiren bir metindir.

Andımız’a yönelik husumetin, kinin, nefretin sebebi gayet açıktır…

Bu kinin sahipleri bu metinden ziyade, Reşit Galip’in kurduğu milli eğitim sistemine düşmandırlar.

Onlar, Reşit Galipleri ve onun şahsında yurtsever, özgür karakterli, özgüvenli, mücadeleci, toplumcu, sorumluluk duygusuna sahip, ilerici, insan odaklı evlatlar yetişmesini istemezler. Mesele budur.

Ha bir de Yılmaz Özdil’in ifadesiyle; “Andımız… Bölücü-tarikatçı-cemaatçi-zırcahil nesillerin panzehridir” bu sebeple istemezler.

Şurası muhakkak ki,  ister kızıl Komünizm ister kara Kapitalizm, her tür ve renkteki Emperyalizmin yegane düşmanı din ve milliyet kavramlarıdır. Emperyalizm, dini ve milli duygularını yok edemediği hiçbir ülke-millet üzerinde başarılı olamaz, olamamıştır.

Farkındaysanız ki farkındasınızdır Emperyalizm bir şekilde dini duyguları istismar etmiş, birbirine din bağı ile bağlı toplumları, kendi icat ettikleri cemaat, tarikat, mezhep farklılıkları ile parçalamayı başarmıştır. Bunun için din temelli özellikle İslam ülkeleri perişan ve esirdir.

Lakin milli duygular konusunda aynı başarıyı gösteremedikleri kesin.

Bunun en bariz örneklerinden birisi ‘dinlerimiz farklı olsa da ırkımız bir’ diyerek her fırsatta Türkiye’yi desteklen Gagauz (Gökoğuz) Türkleridir.

Emperyalizm baktı ki olmuyor, millet düşmanlığı noktasında, tahrif edilmiş kitabına uydurulmuş dinleri de kullanmaya başlamıştır.

Bunun en bariz örneği de bizim bu ülkede yıllardır ‘Türk müsün yoksa Müslüman mı’ gibi saçma salak sorularla muhatap oluşumuzdur.

Ve kendini dindar sananların ‘Ümmetçilik’ adı altında millet mevhumuna ama özellikle Türk kelimesine düşman olmalarıdır.

Her nasılsa icat ettikleri bu Ümmetçilik sadece ve sadece Türk’e düşmandır ki, yıllarca ‘Atatürk Türkçe Kuran bastırdı’ diye bir yerini yırtanların, destekledikleri hükümet Kürtçe Kuran bastırdığında

Seslerini çıkarmıyorlar.

Uzatmayayım; Bu yasak bilumum Türk düşmanlarını ve en çok da Apo denen bebek katilini sevindirmiştir. Çünkü Açılım Sürecinde taleplerinin arasında yer alıyordu.

Şimdi bu katil kalkıp, üstelik de MHP’nin desteklediği bir hükümete rağmen ‘Biz zindandayız ama fikirlerimiz iktidarda’ dese, kime ne cevap vereceksiniz, ben de çok merak ediyorum.

GÜNÜN SÖZÜ;

“Türk değilim” diyene karşı sakın ısrar etmeyin. Allah’ın bahşettiği şerefi istemeyen şerefsize biz zorla şeref verecek değiliz”

Ebulfez Elçibey