Sevgili okurlar,
Sizlere, sürekli Türkiye gündeminden bilgiler aktarmaya özen gösteriyoruz..
Yani’ Brüksel Penceresi’nden gördüklerimizi, buralara yansıyanları sizlerle paylaşmaya çalışıyoruz..
Elbette sizler olayın tam göbeğindesiniz!
Evet, olayın tam göbeğindesiniz ama, haberleri, tam, doğru, tarafsız bir şekilde edinebiliyor musunuz?
Sanmam!
Üzülerek, söylüyorum sanmam!
Bunu güçlendiren delillerim var elbet!..
Bir ülke, seçim sonuçlarını, devletin resmi ajansı, Anadolu Ajansı’ndan(AA) alırsa, neler olabileceğini, iyice öğrendik mi, kavradık mı?
Kaldı ki, Yüksek Kurulu Başkanı Sadi Güven,”Anadolu Ajansı, bizim müşterimiz değildir” dedi ama, kim anladı, kim dinledi?
Demek ki, Anadolu Ajansı, bu ülkede seçim sonuçlarını, bu millete dayatmış ve yutturmuş!?
Kimse kusura bakmasın, ben bunu böyle anlar, böyle telaffuz ederim!
Şurada geçen zamana, bir bakar mısınız?
Hala başta İstanbul olmak üzere, bazı seçim bölgesi sonuçları resmen açıklanmış değil!
Açık ve şeffaf rejimlerde bunu anlamak hiç mümkün değil?
Hala beklenen nedir?
Efendim itiraz varmış?
Kardeşim, sen, daha önceki itirazlar hakkında ne karar vermişsin, bir aynaya bakar mısınız?
Ne demek, yüksek itiraz hakkı?
Seçimlerin yapıldığı, 31 Mart 2019 tarihinde bu yana, bir dosya hala karara bağlanmaz mı?
Adalete güven, işte karar gecikince böyle sarsılıyor!
Daha ne bekleniyor?
Anlamak mümkün değil!

***
Sevgili okurlar,
Gelelim, Ankara,Çubuk İlçesi, Akkuzulu Köyü olaylarına..
Bir ülkenin, en saygın partilerinden birinin genel başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu, bir şehit törenine gidiyor..
Amaç belli!
Taziyede bulunmak, acıları paylaşmak, millet ile birlikte şehit cenazesinde saf tutmak..
Bundan doğal daha ne olabilir?
Ama bir otorite,” Sizi şehit cenaze törenlerine aldırmayacağız” diye nara atıyor,atabiliyor?
Bir başka otorite, bu siyasi grubu, terör ile ilişkilendiriyor!..
Ülkenin hakikaten çivisi çıkmış!?
Bir başka parti ise, daha sert açıklamalar ile gündemi sarsıyor!..
Oyun, burada bitmiyor?..
Tertip, öyle bir tertip ki, kardeşi, kardeşe kırdırma tertibi bu!
Ankara, Çubuk İlçesi Akkuzulu Köyü’nde sahneye konuyor..
Bir partinin temsilcisi tokalaşmaktan imtina ediyor, sloganlar, galiz küfürler, hakaretler havada uçuşuyor..
Az sonra, taşlar da peşi sıra geliyor..
Kaçış yolu, bir grup tarafından kesilmek isteniyor..
Kaçış yolunda tekmeler, bağırmalar ayyuka yükseliyor..
İnsan, bu görüntüleri görünce, nutku tutuluyor!
Bu ne kin, bu ne öfke, bu ne oyun beyler?
Siz, hangi ülkenin, hangi dünyanın yaratıklarısınız?
Bir şehit cenazesinde, böyle çirkin bir saldırı da neyin nesi?
Oğlunu askere gönderen, ülkede birlik ve beraberlik isteyen, hırsızlığa son verilmesini, yüksek telden seslendiren, çocuklarını ABD’de okutmayan, oğlunu bilmem ne derneği başkanı yapmayan, ülke belediyelerinden oğlunun şirketine, bilmem ne kadar paralar gönderilmesine emirler vermeyen, bir siyasi partinin başkanına karşı girişilen bu linç girişimini, sizlere nasıl anlatsam?
Ne oluyor beyler?
Bu işin peşini bırakmamak yok!
Sadece bir partiye bu işin takibini bırakmamalıyız?
Sağduyu sahipleri, hepimiz ,bu işin takipçisi olmalıyız, olmalıyız ki, bu güzel ülkede bir daha bu tip çirkinlikler sergilenmesin!
Temennimiz bu elbet!
***
Sevgili okurlar,
Bugünkü yazımı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Meclis Grup toplantısında yaptığı konuşmasından bir bölüm ile bitirmek istiyorum:

“Şehit cenazesine ben ve arkadaşlarım birlikte katıldık. Cenaze namazını doğru dürüst kıldırmadı bir grup. Akkuzulu köyü sakinlerine bir şey söylemiyorum. Benim gündeme getirmek istediklerim provokasyon yapanlar. O şehit cenazesine katılan tek genel başkan benim. Daha namazın başında cenaze gelmiş, sloganlar, hakaretler...
Bırakın namaz kılınsın, Fatiha okunsun, helallik alınsın.
İzin vermiyorlar.
İçimden, 'Bunlar gerçekten Müslüman mı, şehide saygı gösteriyorlar mı' diye geçirdim.
Bana yapılan linç girişiminden çok, şehit cenazesine yapılan haksızlığı eleştiriyorum.
Şehit cenazesindeki hareket beni derinden yaralamıştır. Arkasından bir linç girişimi!. Bunu yapmak istiyorlardı, yapamadılar, beceremediler. Verilmiş sadakamız varmış!.. “
Allah sizleri ıslah etsin, Allah sizleri bildiği gibi yapsın!
Zira ülkemde, işleri Allah’a havale etmekten gayri neyimiz kaldı?
“Kime güveneceğiz” derken, Ankara ve İstanbul’da “TC” kelimeleri belediyelerin tabelalarında yerini aldı..
İnşallah, devletin çıkan çivilerini de yerine çakmak nasip olur!
Bunlar şimdilik tesellimiz ve gelecek umudumuz..
Umut etmekten başka ne yapabiliriz ki?
Bir avuç umut!