Sevgili okurlar,
Türkiye’de  şu sıralar çok konuşulan ve gündemin ilk sıralarına oturtulan Marmara Deniz kirliliği, öyle hafife alınacak bir vakıa değildir?..
Bu deniz, bizim deniz!..
Üstelik dünyada böyle güzel bir iç denize kim sahip ki?
Çanakkale girişinden itibaren, “düşmana dar ettiğimiz” deniz!
İstanbul boğazına demir atan düşman gemileri için,”geldikleri gibi giderler “dediğimiz deniz..
Ne hoyratça kullanmışız?
Ne bedava bulduğumuz bir deniz!
Hep içine ettiğimiz bu deniz, şimdi yüzümüze nasıl tükürmesin?
Uçaktan manzarayı görünce hüzünlendim..
Adalar çevresinde, halka, halka kıyaya vuran bu pislik, kimin pisliği dersiniz?
“İstanbul’a ihanet ettik” diyenlerin mi?
İstanbul’da yaşayıp, tüm bu olumsuzluklara kayıtsız kalan nemelazımcı bir toplumun mu?
İşe bakın ki, bundan bile rant elde etmeye çalışan bir iktidar ile karşı karşıyayız!
Bu pisliği de “CE HA PE” diye seslendirenlerin yüzsüzlüğüne bakınız!
Yüzsüzlük bu ya,  yüzlerine ne kadar tükürseler bile “yağmur yağıyor” diye geçiştiren bir zihniyet!?..
Dağları “altın” diye talan ettik!
Ve “gaz, petrol kokuları “ geliyor Karadeniz’den…
Nasıl da iç ettik, doldurduk denizleri!
Yaylaları ellere sattık!
Nehirleri, dereleri “HES” adına kuruttuk!
“Cengiz Ağabey taş ocağı açacak” diye köylüleri iteledik, kakaladık!
İkizdere kadını Fadime Ablayı bile Ankara’ya getirdik, avaz, avaz seslendi..
Duyan oldu mu ki?
Gözler kör, kulaklar sağır, sen ötede bağır babam, bağır!
Bir yandan deprem korkusu!
Sesimi duyan var mı?
“Evdeki buzdolabı boş “ diyor, küçük çocuk!..
Yükü, ağır mı ağır?
Mars’a,  Ay’a bir iki, bir iki?
“Millet aç” feryatları yükseliyor memleketten!..
Küçük siyasi ortak, dem vuruyor hala “zilletten!”
Tanrım, sen bizi af et!
“Kendim ettim, kendim buldum!
Gül gibi sararıp soldum!..
Eyvah ki, ne eyvah!”

Bir Neşat Ertaş türküsüdür bu!
“Sözüm kar etmiyor yare!
Eyvah ki, eyvah!”

Ah ulan siyaset!
Nasılda kirlettin bizi!

***
Sevgili okurlar,
Memleket türküleri çoktur..
“İstanbul’da kız kulesi, yandım aman canan”  şarkısını, bizim kuşak Urfalı Babi’den dinlerdi..
Ya Hamiyet Yüceses’ten,”Ada sahillerinde bekliyorum, her zaman yollarını gözlüyorum ..Seni senden istiyorum..” şarkısına ne dersiniz?..
Yürekler yanık, kalpler kırık, ah be güzelim İstanbul sahillerine ne ettiniz?
İstanbul’da istenecek bir şey de bırakmadılar?
Eyvah ki, ne eyvah!

***
Bağımsız siyasetçiye adı çıkan  genç iş adamı Ender Serbes, gerçekten önemli konulara işaret ediyor..
Bağımsız ya, bir takıntısı ve üstelik korkusu da yok..
Hem nalına, hem mıhına vuruyor!..
Sakarya’nın sorunlarını bir güzel dillendiriyor..
Helal olsun vesselam!
Ender Serbes,” Ada treninin, Adapazarı Tren Garı’ndan kalkması gerektiğini ve Mithatpaşa istasyonundan kalkmaması” gerektiğini dillendiriyor..
Haklı mı, haklı!
Bu AK Parti zihniyeti bu  “Ada Treni” ile ne çok oynaştı..
Belli ki başları bu “Ada treni” ile belada!..
Sayın Sakarya Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, skorboardlara kendi resmini astıracağına, bu iş ile ilgilense iyi olur..
“Al satarım, bal satarım” devri çok gerilerde kaldı sanırdık..
Belediyelere çekilen, “devlet kıyaklarının” millete, yine paralı yansıdığını görmek de varmış!?
Yol yaparım, para ile..
Köprü yaparım, para ile..
Tünel yaparım, para ile..
Hastane yaparım, para ile..
Çocuk okuturum, para ile..
Dua ederim, para ile..
Cami yaparım, para ile..
Fabrika satarım, para ile..
Korona testi, para ile..
Allah aşkına, kim, kime hizmet ediyor?
Her şey para ile ise?
Verin oyu şişmanlasınlar?
Siyasetin de çılgını çıkardılar!
“Kim demiş ki, olmaz” diye?..
Yeter ki, senden candan iste!
Olur, olur bal gibi olur..
Burası Türkiye, akan sular durur!
Her bela, gelip seni bulur!
El oğlu bu, bakmaz gözün yaşına!..
Hata yapan sensin be gard aşım!
Vay be, adam Tank ile otele gidip çökmüş?
Çöken, çökene bir Türkiye mi?
Öten, ötene bir Türkiye mi?
Huzurlu, zengin, müreffeh, sağlıklı, kendine yeten, insanına hizmet eden, insanını ıskalamayan, hor görmeyen, sesine kulak veren, paylaşan, bölüşen, aç ve açıkta bırakmayan, herkese yeten bir Türkiye mi?
Özlem bu ya?
Hangisi dersiniz?