Dünyada garip şeyler oluyor.
Aslında onca unuttuğumuz haslet ve onca çiğnediğimiz değerden sonra haliyle bize garip gelen şeyler…
Mesela, bir ABD Başkanı ofis stajyeriyle uygunsuz ilişkiye girdi diye yerin dibine sokulurken mevcudunun evi ve ofisi günlerdir aranıyor. Neymiş de gizli belge bulunduruyormuş!
Mesela, Yeni Zelenda Başbakanı…
37 yaşında dünyanın en genç kadın başbakanı oldu. Ülkesini 6 yıl başarıyla yönetti. Görev süresinde ülkesinin kişi başı gelirini 42 bin dolardan alıp 50 bin dolara çıkardı.
Lakin 6 yıl sonra kalktı “Artık bu işin hakkını verecek kadar yeterli olmadığımı biliyorum devam edersem Yeni Zelenda zarar görür. Hem artık aileme zaman ayırmak istiyorum” diyerek 42 yaşında görevinden istifa etti.
Ne garip değil mi? Değil aslında, bize garip hatta komik geliyor.
Daha öncede yazmış, kafir ülkelerin Müslüman yöneticileri ile bizimkileri kıyaslamıştım.
Hatırlarsınız, George Washington Üniversitesi’nden iki Müslüman öğretim üyesi, İslamilik Endeksi araştırması yaptılar.
153 ülke arasında listede ilk sırada Yeni Zelanda, 2’nci sırasında İsveç, 3’üncü sırasında ise Hollanda var. Sıralama İzlanda, İsviçre, İrlanda, Danimarka, Kanada, Avustralya, Norveç şeklinde devam ederken ilk 40’ın içinde hiçbir İslam ülkesi yok.
Ne yazık ki, yönetim ve toplum hayatında adalet, liyakat, fırsat eşitliği, insan hakları, fikir hürriyeti gibi dinimizin emrettiği, Efendimizin bizzat örnek olarak uyguladığı, İslam’ın da temel öğretileri arasında yer alan ilkelerin, hangi ülkelerde ne kadar geçerli olduğu sıralamasında İslam ülkeleri ilk 40’ girememiş…
Yani, Kur’an-ı Kerim’i, hadisleri ve Peygamber Efendimizin uygulamalarını referans alan bu araştırmada, İslam ülkelerinden hiçbiri listenin ilk 40’ında yer almıyor.
Yani gavur dediğimiz ülkeler, bizden daha Müslüman çıkıyor.
31 Mayıs 2010 tarihli bir haber; Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler, görevinden istifa etti.
Hiçbir İslam ülkesinde kolay kolay görmeyeceğiniz bir davranış ve duyamayacağınız bir kavram; istifa!
Peki, ne olmuş? Köhler, Afganistan ziyareti dönüşü, bir Alman radyosuna verdiği demeçte; “Bizim kadar büyük, böylesine güçlü bir dış ticaret hacmi bulunan bir ülkenin, çıkarlarını koruyabilmesi için gerekirse, askeri güç göndermesi şarttır” diyor.
Bütün Almanya ‘seni gidi emperyalist kafalı seni’ diye üzerine gidince, “Eleştiriler, Cumhurbaşkanlığı makamını zedelemekte, o makamın hak ettiği saygıyı yok etmektedir. Onun için istifa ediyorum” sözleriyle görevi bırakıyor.
Yine Almanya; Christian Wulff , 2010-2012 yılları arasında Almanya Cumhurbaşkanı.
Daha önce, Aşağı Saksonya Eyaletinde Başbakanlık görevi esnasında, zengin bir iş adamının eşinden düşük faizle 500 yüz bin Euro borç almış.
Almanya Cumhurbaşkanı görevindeyken her nasılsa bir gazete olayı manşete taşıyor önce inkar ediyor ama olay doğrulanınca istifa edip görevi bırakıyor.
Biri “Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığını korumak" için, diğeri "yalan söylediği" için istifa ediyor. Bize ne kadar yabancı kavram ve tavırlar değil mi?
Daha sayayım mı?
Evinde sigortasız dadı çalıştırdığı belirlenen İsveç Ulaştırma Bakanı Maria Borelius…
8.9 şiddetindeki deprem ve ardından gelen tsunamide krizi etkili yönetemediği iddia edilen Japonya Başbakanı Naoto Kan…
Bir festivalde, üzerinde fotoğrafı ve siyasi görüşlerinin bulunduğu kağıt yelpaze dağıttırıp seçim yasalarını ihlal ettiği iddiaları üzerine Japonya Adalet Bakanı Midori Matsushima…
İhalelerde yolsuzluk yaptığı ve bir işadamından 10 bin 350 euro değerinde saat aldığı iddiaları üzerine İtalya Altyapı ve Ulaştırma Bakanı Maurizio Lupi,
Alışveriş merkezindeki çatının çökmesiyle 54 kişi hayatını kaybedince, “Benim de sorumluluğum var” diyen Letonya Başbakanı Valdis Dombrovskis,
BM adına Mali’de görev yapan iki askerin bir kaza sonucu ölmeleri nedeniyle siyasi sorumlulukları bulunduğu gerekçesiyle Hollanda Savunma Bakanı Jeanine Hennis ve Genelkurmay Başkanı Tom Middendorp…
Salgın döneminde ortam gereği bol bol belgesel seyrettim.
Sair ülkeleri, doğalarını, coğrafyalarını, yönetim biçimlerini, ekonomilerini ama en çok da insanlıklarını adeta ezberlerdim. Gıpta ettim, hasedimden çatladım…
Siz bakmayın ‘Dünya bizi kıskanıyor’ palavralarına…
Ona ancak dünyayı görmeyenler, izlemeyenler ve dünyayı kendi köyünden ibaret sananlar inanırlar. Nitekim inanıyorlar da…
İzledikçe gezmiş görmüş gibi oldum, Norveç, İzlanda, Yeni Zelanda, Portekiz, İsveç ve daha bir sürü ülke ile ülkemi kıyas fırsatı buldum. Gördüm ki medeni ülkelerde durum bizden çok farklı.
“Temizlik imandandır” diyen İslam ile alakaları yok ama temizlik konusunda bizden çok imanlılar…
Allah’tan başkasına tapınmayı, önünde eğilmeyi, bir insana yaranmayı ve ona yalakalık etmeyi şirk kabul eden dinimizle alakasızlar ama oralarda ‘lidere sadakat şerefimizdir’ türü ahmaklıklar, önünde iki büklüm durmalar yok.
Sanki peygamber efendimizden öğrenmişler gibi yalan, sahtecilik, lüks, şatafat, israf, gösteriş, kibir nedir bilmiyorlar.
O kadar mütevazılar ki...
Hatta öyle ki biraz masraflı, biraz şatafatlı ise bir şey, oradaki yöneticiler utanıyorlar bile.
Bu ülkelerde yüzlerce koruma ile gidip gelmiyor hiçbir devlet yöneticisi…
Oralarda insanları diledikleri gibi itip kakamıyor kimse...
Gösteriş yok, devlet gücüyle hava atmak yok…
Kralı, kraliçesi de, cumhurbaşkanı, başbakanı da kendini asla devlet gibi görmüyor.
Ve yöneticiler kendilerine en iyi yalakalık yapanları değil, ülkesine en yararlı işleri yapanları el üstünde tutuyor.
Bakıyorum da çok geride kalmışız, çok…
Abarttığımı düşünenler varsa facede dönüp dolaşan resimlere bir baksınlar. Kuyrukta bekleyen yöneticileri, tek bir koruma ile dolaşan devlet başkanlarını, halkın arasında şort tişört alışveriş yapan bakanları görsünler.
En çok ilgimi çeken ve kıyasladıkça canımı yakanlardan bir tanesi de Prenses seviyesindeki bir kişinin elinde poşet, gezdirdiği köpeğin kakasını yapmasını beklemesi ki poşette koyup çöpe atabilsin.
Vallahi bizde örneğin bir devlet adamının kızı ve köpeği tuvalet gezisine çıksın, en az 10 tane koruma eşlik eder ve her biri, köpek bir an önce yapsa da bokunu temizleme şerefi bana nail olsa diye dört gözle bekler.
Eee Müslümanız ya!!!