Yakın zamanda televizyon ekranlarında izlediğimiz "İnci Taneleri" isimli dizi hakkında her kesimden eleştiriler yapılıyor: “Dizide pavyon hayatını bir kültür gibi tanıtma yoluna gidilmiş! Pavyona düşen kadına “Kötü yola düşmüş” gözüyle bakılmasından “Pavyon kültürü” ve “Pavyon dansı” üzerinden aklı sıra kültür oluşturuluyor!” gibi… Pavyon ne dün ne bugün ne de yarın bir “Kültür” değil!

Dizide pavyona düşen kadınların memnuniyeti gözler önüne serilmiş, böylece pavyona düşmenin kötü bir durum olmadığı gerçeği genç kızları “acaba” dedirtecek duruma getirdi. Dizinin ilk bölümü daha yayınlanmadan “Dilber” dansı sahnesi sosyal medyada yayınlanarak milyonlarca beğeni aldı. Önce dilber kıyafeti adı altında kıyafetler satıldı, genç kızlar bu kıyafetleri satın alarak sosyal medyada yaptıkları danslarla beğeni savaşına girdi. Durum bununla kalmadı. Ankara’da Dilber dansının öğretildiği kurs bile açıldı. Hatta “tarlamı satıp Dilber’e ev aldım” şakası bile yapıldı!

Kadınların et parçası muamelesi görüldüğü mekânlara “Kültür” yakıştırması yapmak düpedüz ahlaki yozlaşmaya zemin hazırlamaktır!

Zaten bir dizinin reyting yapması için mutlaka bir sansasyonel sahne veya bir hassas noktaya saldırı olmazsa olmaz hale geldi.

Eskiden İşler Güçler dizisi bir fenomen haline gelmişti. Behzat Ç. Dizisinin reytingleri hep düşük geliyordu. Ancak internette en fazla izlenen diziydi.

Artık yapımcılar 'insanlar bunu istiyor' diyerek yapılan film ve dizilerden ziyade, insanların başka istekleri olduğunu söylüyor...

Şimdilerde Kızıl Goncalar dizisinde bir cemaatin tutucu tavırları ele alınıyor. Ancak, toplumsal olarak infial yaratmaya çalışan bir kısım, dini duyguların sömürüldüğünü, dini değerlerin aşağılandığını ve buna benzer birçok sebep sayarak Kızıl Goncalar dizisinin yayından kaldırılmasını istedi. Kızıl Goncalar dizisinden daha çok ise İnci Taneleri infial yarattı!

Peki bu dizi neden bu kadar tepki çekti?

Bence asıl nedeni toplumsal baskıdan uzak olması.

****

Pavyon tartışmasını bir kenara bırakıp dizinin bir de gerçeklikten uzak senaryosundan bahsetmek istiyorum. Dizinin sık edebi konuşmaları ve gerçeklikten uzak senaryosu, izleyiciler arasında tartışma yaratıyor. Dizinin özellikle, ikinci bölümünde yer alan pavyon sahneleri, izleyiciyi rahatsız edecek derecede bir amatörlük örneği sunuyor. Pavyon ortamı, toplumsal gerçekliği yansıtan bir mekan olabilir ancak bu sahnelerdeki sunum, karakterlerin derinliğini gölgede bırakıyor. Karakterlerin bu ortamda nasıl ve neden bulunduklarına dair yeterli bir arka plan sunulmuyor.

Bununla birlikte üç beş kişi tarafından bir mahallenin kuytu köşesinde öldüresiye dövülüp yol kenarına atılan bir adamın hastanelik olması gerekmez mi? Ne hastanesi! Yerde yatan adamı o mahalleye hiç ait olmayan küçük, yavru bembeyaz bir köpek uyandırıyor ve karakter hiçbir şey olmamış gibi köpeği kucağına alıp kaldığı otel odasına götürüyor. Dizinin genel kalitesi ve gerçekliği nerede?

Behzat Ç. Dizisini izleyen bilir. Bu sahnede dövülen Behzat karakteri olsaydı. Onu uyandıran yavru bir ev köpeği mi olurdu? Ya da uyandırıldığında vereceği tepki köpeği kucaklayıp kaldığı otel odasına götürmek mi olurdu?

****

Dizideki karakterlerin sürekli edebi ve aşırı yapay bir dille konuşması, zaman zaman gerçeklikten uzak bir atmosfer yaratıyor. Günlük hayatta karşımıza çıkan insanların böyle bir dille iletişim kurmaları, izleyiciyi hikayeden koparıyor ve karakterlerle bağ kurmayı zorlaştırıyor. Karakterlerin karşılaştığı sorunlar ve aldıkları kararlar, gerçek hayattaki insan davranışlarına pek uygun gelmiyor.

Edebiyatın ve şiirin gücü elbette takdir edilir, ancak bu dizi için kullanılan dil, suni ve yapay bir hava yaratıyor. Karakterlerin sürekli olarak edebi bir dil kullanmasının gerçekliği zedelediğini düşünüyorum. Çünkü gerçek hayatta insanlar, duygularını ifade ederken genellikle daha sade bir dille konuşurlar.