Adapazarı, Türkiye ‘nin en gelişmiş, en zengin, en eğitimli bölgesi olan Marmara ‘nın kişi başına düşen milli gelir açısından ve diğer ölçülebilen tüm değerler bakımından en gelişmemiş, geri kalmış, geri bırakılmış il ’inin merkezidir.

Bunda özellikle yerel siyasetin ve siyasetçilerin çok önemli olumsuz etkilerinin olduğunu düşünüyorum.

Tarım toprağı açısından Türkiye ‘nin hatta dünyanın en önemli toprak varlığına sahip olan bu bölge, geleneksel tarım ürünleri ile anılan, marka haline gelmiş bir yer iken maalesef tarım ve hayvancılığın bitirildiği, tarım topraklarının ranta açıldığı bir yer haline gelmiştir.

Komik, popülist düşence ve yaklaşımlarla yıllarımız heba olup gidiyor. Manda çiftliği projesi, kendir kenevir yetiştirme projesi, bal-54 süt-54 et-54 projeleri say say bitmiyor.

Bu projelerin soframıza, cebimize, mücadele ettiğimiz enflasyonu önlemeye ne gibi olumlu katkıları oldu?

Düşünüyorum ama ben bir türlü bulamıyorum.

Bulan varsa dinlemek isterim.

Amacımız İlimize Ülkemize katkı sağlamak.

Su zengini Gökçeören ‘i kurutup ranta hazırlayan anlayış ile bu konuda konuşmak geyik muhabbetinden öte gitmez.

Sözüm ona çay ‘ı kurtarıp şeker ‘i batıranlar topluma ne anlatacak?

Oysa birinci sınıf toprağımız var.

Toprağı sulayacak suyumuz var.

Güneşli günlerimiz var.

Kaba yem ihtiyacını karşılayacak tarla bitkilerimiz var.

Poli kültür tarım ve hayvancılık yapacak bir alt yapımız var.

Kısacası yağ var, un var, şeker var…

Helva ustası arıyoruz, helva ustası.

SAKARYA NEHRİ, ÇARK DERESİ…

Şehir içi trafik mi? Aman Allah bir felaket.

Sosyal yaşam bir rezalet.

Olaysız gün ve gecemiz yok.

Pavyon tipi eğlence yerleri meskun mahallerin içinde.

Nadide semtlerimiz yok oldu gitti.

Ne yapacağız?

Sakarya Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde şu Sakarya Nehrine, Çark Deresine bir el atılsa acaba nasıl olur?

Venedik, Amsterdam olmayalım ama Adapazarı ‘na çağ atlatacak, trafiği rahatlatacak, sosyal hayatı kolaylaştıracak Sakarya Nehri, Çark Deresi projesi bizim için çok mu zor?

Eskişehir/Porsuk örneği dibimizde…

Şayet olursa, böyle bir proje çok boyutlu düşünülmelidir. Özellikle il merkezimiz Karadeniz ‘e kavuşturulmalıdır. Hemşerilerimizi nehir yolu ile Yeni Mahalleye taşıyabilmeliyiz.

Ne güzel bir rüya. Vızır vızır işleyen tekneler…

Uyuşturucu belası ile anılan Sakarya Nehri kıyılarını ancak böyle bir proje ile arındırabiliriz.

Sakarya Nehri kenarında at kesilip sucuk yapılmasını böyle bir proje ile önleyebiliriz.

Böyle bir proje bugünden yarına bitmez.

Zamanımızı, ekonomimizi planlayıp bir an önce başlamakta fayda var.

Neler yapılabilir?

Finansmanının oluşturulmasında hangi kaynaklar devreye sokulabilir?

Proje planlanırken yakın gelecekte Sakarya Nehrin ‘de nehir taksilerinin, tur/gezinti botlarının, özel yatların, teknelerin gidip geleceği düşünülmelidir.

Sakarya ’nın her iki kıyısında su taşkınlarına karşı setler, gezinti yolları, hobi bahçeleri, rekreasyon alanları  açılmalıdır.

Dış mekan süs bitki üretiminin daha da gelişmesi için yerler ayrılmalı, özel sektör bu taraf yönlendirilmeli ve projenin finansmanına böylelikle kaynaklar oluşturulmalıdır.

Sakarya Nehrinin uygun yerlerinde adacıklar oluşturulmalı peyzaj çalışmaları insanı cezbedecek düzenlenmelidir.

Oluşturulacak adacıklar üzerinde ve nehrin her iki kıyısında restoranlar, kafeler, kamp, spor, dinlenme alanları düşünülmeli ve projenin finansmanına kaynak yaratılmalıdır.

Nehrin belirli yerlerine teknelerin bağlanacağı, kayık kiralanacak cep iskeleler yapılmalıdır.

Işıklandırma, ısınma ve diğer amaçlarla tüketilecek enerji için uzun bir zaman önce ruhsatları alınmış bulunan HES ‘ler devreye sokulmadır.

İNCİLİ ÇAVUŞ ‘TAN

İncili Mustafa çavuş bir dönem Osmanlı elçisi olarak Fransa'ya gönderilmişti.

İncili 'nin kara kuru kılığına bakarak küçümseyen Fransa kralı: "Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı?" diyerek alay etmişti.

İncili Mustafa Çavuş:  "Kralım bu Osmanlılar böyledir, adamına göre adam gönderirler.

“Beni de sana göndermelerinin sebebi bu olsa gerek " karşılığını vermiş ve kralı söylediğine bin pişman etmiştir.