Gün geçmiyor ki ürünlerinde taklit ve tağşiş yapan firmalar ifşa edilmesin. Mesela X uygulamasında “Ne Yediğinizi Bilin” etiketi altında bilgilendirici paylaşımlar yapan “Gıda Dedektifi” isimli bir sayfa var. Bu sayfada nasıl üretildiğini pek araştırmadan günlük hayatta kullandığımız ürünler hakkında bir takım ifşalar yapılıyor, marketlerde satılan paketli gıdaların üretim aşamasından tutun paketleme ve en son tüketiciye ulaşma aşamasına kadar yapılan ifşalar…

İşte ifşalardan bazıları:

“Sütlü paketli tatlıların içerisinde ürüne sarı renk vermek amacıyla çocuklarda aktivite ve dikkat eksikliğine yol açan Tartrazin kullanılıyor. İsmine de kısmet demişler. Bunları tüketmek bu toplumun kısmeti olmamalı.”

“Superfresh tereyağlı milföy hamurunda 22 gr. yağ var. Bunun 21 gramı palm, kanola, pamuk ve Ayçiçek yağı karışımıyken, sadece 1 gramı tereyağı... Fakat ürün ambalajını tereyağı görselleri süslerken, ürün de "tereyağlı" olarak satılıyor. Ürün ayrıca yapay tereyağı aroma vericisi içeriyor”

“Köy Sofrası” markası ve “Bereketli Topraklar” sloganıyla satılan kırmızı mercimek Kanada’dan ithal ediliyor.”

“Çikolatalı sos diye satılan üründe bitter çikolata oranı sadece %0,1 yani binde 1 oranında çikolata tozu var. Yani bu 128 gr. ürün içeriğinde sadece 0,12 gr. çikolata demek oluyor”

“Ambalajındaki "Zeytinyağı Ege'den" ibaresi ve zeytinyağı görselleriyle satılan Ülker Çizi Zeytinyağlı ve Kekikli Peynirli Kraker ürün içeriğinde 2. sırada Palm yağı bulunuyor. %20 oranında yağ içeren ürün sadece %0,9 yani binde 9 oranında zeytinyağı içeriyor.”

“Süt tozu değil. Süt hiç değil! Kahvelere "sütlü" olması için dökülen bu ürün kahve beyazlatıcısı olarak geçiyor. Ürün içeriğinde glikoz şurubu ve palm yağı bulunuyor. Üründe birçok katkı maddesi ve içeriği tüketiciye beyan edilmeyen aroma vericiler var.”

“Limon sosu diye satılan üründe sadece %0,35 yani binde 3,5 oranında limon konsantresi var.

Üründe sofra şekeri ve limon aromalı bulanıklık verici karışım bulunuyor. Ürün limon aroması yanı sıra, koruyucu, renklendirici ve stabilizör katkı maddeleri içeriyor.”

***

Tüm bu çabalara rağmen, tükettiğimiz “güvenilir gıdalar” için her şey görünürde doğal ve taze olsa da gıda terörünün içinde hayatımızı sürdürüyoruz.

Gıda güvensizliği koşullarıyla birlikte, gıda tüketim alışkanlıklarımızın tek tiplileştirilmesi aslında gıda alanındaki tehdidi artırıyor. Mutfak kültürü, özellikle Akdeniz ülkeleri gibi toplumlarda önemli bir mirastır ve bu kültüre eskiden büyük bir değer verilirdi. Ancak, küreselleşme etkisiyle yeme alışkanlıklarının homojenleşmesi, bu çeşitli mutfak kültürlerini unutulmaya yüz tutturdu. Bir ülkenin mutfak kültürünün korunması gerektiğine ve yerel ürünlerin, yerel üreticilerin önemine inanıyorum.

Taze meyve-sebze, hayvansal gıdalar, paketli ürünler ve dışarıda tüketilen yemekler sağlığımıza zarar verebilecek maddeler içerebilir. Bu maddeler sadece paketli ürünlerde bulunan koruyucu maddelerle sınırlı değildir, neredeyse tüm gıda ürünlerimize bulaşan endokrin bozucular gibi toksin maddeleri içerebilirler.

Endokrin bozucular, biyolojik veya endüstriyel kimyasallar olarak karşımıza çıkar. Tarım ilaçları, besin zincirine karışmış plastikler, paketleme veya gıda saklama amaçlı kullanılan plastikler ve ağır metaller sadece birkaç örnektir. Yapılan araştırmalar, insan vücudunun, gıda tüketiminin yanı sıra kozmetikler, temizlik malzemeleri ve diğer eşyalar yoluyla da endokrin bozuculara maruz kaldığını göstermektedir. Bu kimyasal maddelerin hormon sistemini bozduğu ve üreme sistemi üzerinde ciddi etkileri olduğu düşünülmektedir. Bilim dünyası, bu etkilerin genetik yapıyı etkilediğini ve gelecek nesillere aktarılabileceğini düşünmektedir.

Beslenme alışkanlıklarımızın hormon sistemimiz üzerindeki etkisinin yanı sıra, yeni araştırmalar, yediğimiz gıdaların sindirim sistemi ve sinir sistemi sağlığımızı da etkilediğini göstermektedir. Sindirim sistemi ile sinir sistemi arasındaki doğrudan etkileşim keşfedilmiş ve sindirim sistemine "ikinci beyin" denilmiştir. Mutfak kültürümüzü unutmamız ve bedenimiz için yabancı olan rafine gıdalarla beslenmemiz, sindirim sistemimizin fonksiyonlarını olumsuz etkiler. Bu, depresyon ve mutsuzluk gibi ruh sağlığı sorunlarına yol açabilir.

Gıda ambalajlarının içeriklerinin karmaşıklığı, bazen alıcıları zorlayabilir. Ancak, glikoz şurubu, früktoz şurubu, palm yağı, trans yağlar ve soya lesitini gibi içerikleri tespit etmek mümkündür. Bu maddelerin sağlık üzerindeki potansiyel etkileri hala araştırılmakla birlikte, kesin olan şey, bu maddelerin insan vücudu için yabancı ve işlenmiş olduğudur. E kodlu katkı maddeleri de içeriklerin anlaşılmasını zorlaştırabilir. Ancak, bu maddelerin ne olduğunu anlamak için akıllı telefonlarımızdaki uygulamalardan yararlanabiliriz. Gıda terörüne tamamen kaçınmak mümkün olmasa da, riskleri azaltmak için bazı önlemler alabiliriz. Etiketleri dikkatlice okumak ve sağlıklı seçimler yapmak önemlidir. Dengeli ve çeşitli bir diyetin yanı sıra, fiziksel aktivite.

**********

Gıda terörü ve etkileri

 

Sağlıksız İçerikler ve Sürekli Doldurma:

Birçok hazır gıda ürünü, uzun raf ömrü için eklenen katkı maddeleri, şeker ve tuz gibi sağlıksız içeriklerle doludur. Bunlar, ürünlerin lezzetini artırmak ve raf ömrünü uzatmak için yaygın bir şekilde kullanılır. Ancak, bu tür içeriklerin aşırı tüketimi obezite, diyabet ve diğer sağlık sorunlarına yol açabilir.

Gıda İsrafı ve Sürdürülebilirlik:

Yiyecek endüstrisi, üretimden tüketime kadar olan süreçlerde önemli miktarda gıda israfına neden olur. Üretim aşamasında, tarladan sofraya kadar olan süreçte çeşitli nedenlerle gıda kayıpları yaşanır. Bu durum, hem çevresel hem de ekonomik açıdan büyük bir sorundur. Ayrıca, gıda israfı, dünyanın birçok yerinde açlık ve yetersiz beslenme sorunlarıyla karşı karşıya olan insanlara da büyük bir haksızlık teşkil eder.

Endüstriyel Tarımın Çevresel Etkileri:

Endüstriyel tarım, genellikle kimyasal gübreler ve zararlı ilaçlar kullanarak yüksek verimlilik sağlar. Ancak, bu uygulamalar çevreye ciddi zararlar verir. Toprağın ve su kaynaklarının kirlenmesi, biyoçeşitliliğin azalması ve sera gazlarının artması gibi sorunlar, endüstriyel tarımın çevresel etkilerinin sadece birkaç örneğidir.

İşçi Hakları ve Sosyal Adaletsizlik:

Yiyecek endüstrisinde çalışan birçok kişi, düşük ücretler, kötü çalışma koşulları ve güvencesiz işlerle karşı karşıyadır. Tarım işçileri, fabrika işçileri ve dağıtım merkezi çalışanları gibi birçok sektörde, adil ücret ve çalışma koşullarının sağlanması için daha fazla çaba harcanması gerekmektedir.

Tüketici Bilinci ve Seçimlerin Önemi:

Son olarak, tüketicilerin bilinçli seçimleri ve talepleri, yiyecek endüstrisinin dönüşümünde önemli bir rol oynar. Tüketici talepleri doğrultusunda, daha sürdürülebilir ve sağlıklı ürünler sunan markaların daha fazla tercih edilmesi, endüstrinin değişimine katkıda bulunabilir. Yiyecek endüstrisinin arka yüzü, sadece tüketiciler için değil, aynı zamanda toplum ve gezegenimiz için de önemli bir meseledir. Bu sorunların çözümü için iş birliği ve ortak çaba gerekir. Ancak, bilinçli tüketim alışkanlıkları ve endüstriyel uygulamaların sürdürülebilirliği konusunda daha fazla farkındalık yaratılmasıyla, olumlu değişiklikler gerçekleşebilir