Sevgili okurlar,
Ne zaman, yerelde bir konuyu ele alacak olsam, hemen ülke gündemine damga vuran gelişmeler ile irkiliyoruz!..
Bir kere şurada, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” kutlamaları ile ilgili mesajları, gösterileri, açıklamaları gözden geçirdiğimiz, hem kadın adına, hem de erkek adına üzüldüğümüz cinayetleri konuşmak bile insanı ürkütüyor..
Kadınlar adına, yurdun birçok yöresinden kutlamalar ve mesajlar, konuşmalar, panellerin, basın açıklamalarının yansımalarını basından takip ettik..
Sakarya Kadın Platformu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü Adapazarı Kültür Merkezi önünde gerçekleştirdiği kitlesel basın açıklamasıyla kutladı.
Ne güzellik!
Korana salgınına rağmen, kadınlarımız kendilerine yakışır renklerle meydana geldiler, açık ve net düşüncelerini, isteklerini sıraladılar..
Sakarya'da kadına uzanan ve o menfur kadın cinayetlerini bir kez daha hatırlattılar..
“Kendi sesimizi duyurmaya ve güvende olmaya ihtiyacımız var”diye seslendiler..
Çalışma koşullarından, eğitime, aile içi şiddete, toplumsal baskıya, siyasi anlayışa kadar, çeşitli sorunlarını paylaşmayı ihmal etmediler..
“Korkmadan sokaklarda gezmek, düşünmeden istediğimizi giymek, özgürce seçimler yapmak ve bunların sonucunda yargılanmadan, öldürülmeden yaşamak istiyoruz ve yaşayacağız. Biz ne cadıyız ne kahin. Ama 21. yüzyıl dişi bir yüzyıl olacak. Ve bizim söyleyecek sözümüz değiştirecek gücümüz var. Yaşasın kadın dayanışması…” açıklaması kulaklara küpe olacak mahiyetteydi..
Bu sese, elbette herkesin kulak vermesi gerekir..
Ama ya siyasetçiler?
Onlarda bu açıklamalardan, bu gösterilerden, bu atılan sloganlardan, açılan bayraklardan, bu isteklerden payına düşeni almalıdırlar..
Hele de iktidar?
Kadın cinayetlerini, kadının horlanmasını, toplumda dışlanmasını, aşağılanmasını, eksik etek olarak görülmesini, her alanda eşit hak ve özgürlüklerinin sağlanması noktasında, siyasi iktidar gerekeni yapmalıdır..
Maalesef, iktidar kanadından, özellikle iktidara mensup kadın milletvekillerinin açıklamaları bizleri daha da sarsıyor ve güvensizlik içine düşürüyor..
Bir kerer Türk kadınına dünyada, birçok ülke kadınından önce “seçme ve seçilme hakkı” tanıyan Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının çabalarını unutmamalıyız..
1934 Yılı Türk kadını için yeni ufuklara göz diktiği, baş kaldırdığı, yeni haklar elde ettiği yıllardır..
O yıllarda kadınlarımızın başörtüsü, giyimi, kuşama ile ilgilenmeyenler, maalesef dini siyasete alet ederek, Türk kadınlarını ayırıştırmaya başardıkları gibi laiklik ilkesini de sulandırmayı kendilerine ilke edindiler..
Kadınlarımızın geleceği, Cumhuriyet'tedir, Laiklik ve sosyal hukuk devleti anlayışındadır..
Türk kadınının bu haklardan vazgeçeçiğini, bu haklardan geri adım atarak, ortağ karanlığı ile zihniyetine teslim olacağını asla düşünmüyorum..
“Fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirme” yolunda olduğu kadar, çağdaş dünya ve evrensel değerlerde buluşma konusunda kadınlarımızın bir beis göstereceğini sanmıyorum..
Bu vesile ile “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” sağlıklı güzelliklere vesile olsun!
***
Sevgili okurlar,
Şüphesiz bu önemli güne damga vuran, gazeteci Levent Gültekin'in, İstanbul'un en demokrat, en aydın bir ilçesinden saldırıya uğramasıdır..
Türkiye'nin ilerlemesi, Türk Milleti'nin refahı ve birlikteliği için görüş ve düşüncelerini çekinmeden, cesurça paylayan gazeteci meslektaşımız Levent Gültekin'in Halk TV konuşmalarından rahatsız olan bir kesim, bir süredir kendisini tehdit ederek, kaba kuvvet gösterisinde bulunmaktaydı..
Bu tehditlerin bir cenahtan, bir siyasi anlayıştan gelmesi kabul edilemez bir durumdur..
Türkiye yol geçen hanı değildir!..
İstanbul Bakırköy dağ başı da değildir!..
Biz biliriz ki,”eşkiya dünyaya hükümdar olmaz!”
Kaba kuvvet ile tehdit ve yıldırma, sindirme ile kimse bir yere varamaz..
Türkiye'de hakimlerin,savcıların,yasaların olduğuna inanmak istiyoruz..
Sırf fikirlerini, düşüncelerinde ötürü bir gazeteciyi cezalandırmak kimin, kimlerin haddinedir?..
Bir yerden emir alan sırtlanlar sürüsünün, görüntülerini maalesef medyadan takip ettik..
Bir kişiye,25 Kişinin saldırması,hangi kitapta,defterde yazıyor Allah aşkına?
Hiç utanmanız, sıkılmanız yok mu?
Siz atadan böyle mi gördünüz?
Bu görüntüler, Türkiye Cumhuriyeti'nin yapısına, temel değerlerine, güvenliğine, saygınlığına ve daha önemlisi delikanlılığınıza yakıştı mı?
Maalesef, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na PKK'nın pusu kurmasından sonra, bir şehit cenazesinden linç girişimi ile başlayan olayların ardı arkası kesilmiyor!
Gazeteci meslektaşımız Orhan Uğuroğlu, siyasetçi Selçuk Özdağ ile daha birçok saldırının faaili, hala eli kolu serbest, toplum için patlamaya hazır dinamit gibi dolaşırken,bu olayı kim nasıl izah edecek?
Bu manada siyasi iktidar kadar, yargı, güvenlik güçleri gereğini neden yapamamaktadırlar?
Kimve kimler bu gençleri ateşe sürmektedir?
Daha sıcak saldırıların dumanı gitmeden, bu yeni saldırıyı kim, nasıl izah edecektir?
Türkiye, bu girdaptan, “hak, hukuk, adalet, eşitlik temelinde” çıkmalıdır..
Bu güvenceyi sağlamadan kimse anayasa yenileme, yeniden anayasa yapma yoluna gidemez..
“Güvenin, can ve mal emniyetinin kalmadığı, siyasi kokuşmuşluğun burunları sızlattığı” ortamda, anayasadan önce yapılacaklar var..
Lütfen herkes, bu yolda elini taşın altına koysun!
Ülkenin birlik ve beraberliği, güveni için gerekeni yapsın!
Herşeyden önce beklenti budur!
Kadın cinayetleri son bulsun, siyasi saldırıların hesabı sorulsun!
***
Sevgili okurlar,
Son olarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Emrem İmamoğlu'nun, 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar Günü için attığı mesaja kafayı takanlar bilsinlerki, “bu ülkede ebedi kin, öfke ve terör estirmekle” bir yere varılamaz..
“Sevgi ve barış” için bir yerden başlanması gerekir..Bunu elbette başlatacak siyasilerdir..Bu manada, bu önemli günde,” bu paylaşımı beğenmemek, karşı çıkışlar yapmak, milliyetçi fanatizim duygularını alevlendirmek”, kimseye yarar getirmez..
Önemli olan,” hoşgörü ve toleransı,evrensel değerleri hakim kılarak, toplumun barışması, sevgi ve barış ortamında” buluşmasını sağlamaktır..
Türkiye, “bu gerginliklerden, bu terörden, bu ayrımcı zihniyetten, ötekileştirmelerden” çok çekti!..
“Fanatizim, düşmanlık, kin, öfke rüzgarları estirmenin” kimseye yararı olmaz..
İllada beğenmediğinizi arşı alaya ilan etmenizin ne yararı, ne anlamı var?
Lütfen sağduyu!
Lütfen itidal!
Lütfen hoşgörü ve tolerans!
Lütfen empati!
Bu yol Türk Milleti'ni refaha, huzura, barışa çıkarır unutmayalım!
Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz!
Yusuf Cinal
Bu içeriğe tepkiniz
Yorumlar