“Kişi, kınadığını yaşamadıkça canını almam” İlahi emri tecelli ediyor ve iktidar, kınadıklarını yaşıyor.

Maalesef ki, mevcut iktidarın diline pelesenk ettiği 40-50 yıl öncesinin kuyrukları yeniden hortladı.

O dönemin gerekçeleri vardı, örneğin Kıbrıs Barış Harekatı sebebiyle konulan ambargolar, ABD’nin kuyruğuna takılmadığımız için maruz kaldığımız yaptırımlar…

Ve o dönemin olup biteni gizlemeyen ‘bir sente muhtacız’ itirafını yapan siyasetçileri vardı.

Şimdikiler gibi ‘uçtuk, uçuyoruz’ türü algı operasyonlarına tenezzül etmeyen, halkına masal anlatmayan siyasetçiler…

Çok değil bir yıl önce;

“Bırakın Allah’ınızı severseniz ya… Ya böyle bir şey var mı Türkiye’de ya… Yani bugün evine ekmek götüremeyen biri var mı Türkiye’de ya… İnanıyor musunuz bunlara? Bazı şeyleri siz kendiniz çözün ya… Var mı böyle bir şey? Elhamdülillah bugün Türkiye her şeyiyle, asgari ücretiyle, maaşıyla çok çok ülkeleri geride bırakmış bir Türkiye var. Büyüme oranına bakıyorsun şu anda dünyada en iyi noktada olan bir ülkeyiz. IMF'nin, OECD'nin ölçeklerine bakıyorsun, en iyi konumda olan ülke konumundayız ama bunlar hesap kitap bilmiyorlar.” Diyordu Sayın Cumhurbaşkanı...

“Batı'yı bu kadar sersefil bir halde bulmuşken, Amerika’yı bu kadar ne yaptığını bilemez halde bulmuşken şimdi fırsatını yakaladık, 300 yıllık makası kapatıyoruz” diyordu Sayın İç İşleri Bakanı, yaklaşık 6 ay önce…

Biz ve bizim gibiler de uyarıyor ama karşılığında halkı galeyana getiren pis muhalifler damgası yiyorduk.

Haklı çıktık demeyi sevmem, zira haklı çıkmaktansa mutlu olmayı tercih edenlerdenim.

İşte şimdi haklı ama mutsuzum…

“Bu CHP var ya, ah ah… Biz bunlardan neler çektik. Yağ kuyrukları, gazyağı kuyrukları, benzin kuyrukları. Bay Kemal siz kuyrukçusunuz” diyenlerin, eleştirdiği kuyrukların daha büyüğünü millete yaşattığı için mutsuzum...

Ve maalesef, bunlar iyi günlerimiz. Ucuz ve bayat ekmek kuyruğu, yağ kuyruğu, akaryakıt kuyruğu daha çok uzayacak. Çünkü biz artık, temel ihtiyaç malzemelerinin dünden pahalı ama yarından ucuz olduğu bir ülke haline geldik.

Dolayısıyla, parası ve imkanı olanların yarınlarını da düşünerek alışveriş yapmalarını yadırgayamam. Parasını pulunu, altına, dövize yatıranları kınayamadığım gibi…

Bu bakımdan, uçuş yakıt, ucuz alışveriş kuyruğuna girenlere bakıp ‘ne hale geldi bu millet yaaa’ cinsi eleştirilere katılmıyorum, katılamıyorum.

Evet, biz bir hale geldik ama son neden geldik?

Ve nasıl getirildik?

Akaryakıt zamlarını ve kuyruklarını bir nebze anlarım, dışarıdan tedarik ediyoruz, dışa bağımlıyız tamam da bu yağ kuyrukları nedir arkadaş?

Dünyanın en bereketli toprakları üzerinde yaşıyoruz, mevsimlerimiz düzenli, iklimimiz uygun, toprağa kazık diksen filiz verecek bir ülkede, tarım ürünleri neden pahalı olsun?

Elbette ki üretmediğimiz için elbette ki ‘paramız var ki alıyoruz kardeşim’ diyenler iktidarda olduğu için ve elbette ki üretimi terk edip bize tüketimi dayatan bir iktidara sahip olduğumuz için bütün bunlar…

Mesela Ayçiçek yağı. Bugün kuyrukta olduğumuza bakmayın daha dün sayılacak zamanda Türkiye, Dünya ayçiçek yağı üretimi ve ihracında 6. sıradaydı.

Bugün iç tüketimi dahi karşılayamaz, Rusya ve Ukrayna başta olmak üzere yabancı ülkelerden ithal eder hale geldik.

Tamam, paramız var ki alıyorduk ama Rusya ile Ukrayna birbirine girince, savaşa girmişten beter olduk neticede…

Çünkü biz tarımı ihmal ettik. Bakın sanayi devi Almanya. İstese basar parayı dünyanın bütün tarım ürünlerini alır getirir. Ama o Almanya ne yapıyor? Tarımını ihmal etmiyor, öyle ki yüzölçümü bizim yarımız olan o Almanya, bizden yüzde 50 fazla buğday üretiyor.

Buğday demişken, maalesef sırada buğday kıtlığı dolayısıyla fahiş fiyatla ekmek yiyeceğimizi de unutmayalım. Çünkü, paramız var ki dışarıdan aldığımız buğdayın yüzde 80’ini şu an savaş halindeki Rusya ve Ukrayna’dan alıyoruz.

Dostlar, bu iktidar fındık konusunda en büyük hatayı, uluslararası markaların fındık alivrecisi Cüneyt Zapsu’yu fındık konusunda etkili bir makama getirmekle yapmıştı. Alivreci Zapsu, fındık fiyatımızın artması için değil, tiyneti gereği ucuz tutmak için gayret sarf etti ve başardı.

Bir önceki Tarım Bakanımız da yani paramız var ki alıyoruz diyen arkadaş, uluslararası tüccarların Türkiye temsilcisiydi. Dolayısıyla işi üretmek değil, satış elemanlığı yaptığı şirketlerin ürünlerini Türkiye’de pazarlamaktı.

O gitti, yerine Vahit Kirişçi geldi. Daha ilk günden, ayçiçeği yağı konusunda uyaran biz ‘pis muhalifleri’ algı yapmakla suçlamış; “Ayçiçeği ihracatı durdurularak, mevcut stokların yurtiçi tüketimi karşılaşacak şekilde yönetilmesi sağlanmıştır. Ülkemizin 1-1 buçuk aylık yağ stoku bulunduğu iddiası gerçek dışıdır. Ülkemizin yeterli miktarda ayçiçeği stoku bulunmaktadır. Halkımızın endişe edeceği bir durum söz konusu değildir” demişti.

Gördük… Fiyatlar 4 katına çıktı ve marketlerde yağ yağmalandı yıllar sonra…

Diyeceksiniz ki milletin suçu, kıtlıktan mı çıktınız kardeşim?

Hadi onlar halk, pis muhaliflerin algı oyununa kapıldılar diyelim, peki, Cumhurbaşkanı’nın pahalılığa alternatif gördüğü Tarım Kredi Kooperatiflerinin bir yetkilisi çıkıp; “Zam gelecek. Depolardaki yağları çıkarmayın, satıştaki yağları da depolara kaldırın” talimatı veriyorsa, kimleri stokçuluk yapmakla suçlayacağız bu ülkede?

Hasılı, dünden pahalı ama yarından ucuz olan bir ülkede, stokçuluk ve yağma yapılmaz da ne yapılır?

Bunun için birilerini suçlamanın anlamı var mı? Yoksa tamamı göz boyama mı?