Sonsuz defa atılan sonlu yüzeye sahip bir zarın seçtiğimiz bir yüzeyinin, gelecek bir zamanda mutlaka tekrar geleceği gibi; şu an yaşamakta olduğumuz evren de, birbirini izleyen sonsuz sayıdaki büyük patlamalardan birinin sonucu olarak, tekrar tekrar oluşacak demektir.

Makrokosmoz perspektiften bakarsak zaman; donmuş bir halde, ilerlememekte.

Zamanın olmadığı makrokosmozda ise hiçbir şey gelişmez, büyüyemez ve değişmez..

Evrenimizin gidişatı, sonun kendi içine çökerek, yeni bir büyük patlamayla yeni bir evren yaratacağını gösterir.

Aynı cyclic model gibi kendini doğuran bir evren tezahürü yanlış olmaz sanırım.

Her sona eren evren bir sonrakinin başlamasına sebep oluyorsa, sonsuza kadar yeni evrenlerin oluşacağını da rahatlıkla  söyleyebiliriz.

Mikrokosmozda ise Zamanı doğrusal ilerlediğini hesaplayarak yaşarız çünkü ölüm ölçülebilir zaman kavramını yaratmıştır.

Ölüm ve Çürüme bilinçlerimizi taşıyan Biyolojik varoluşumuz için de yeni bir şey değil.

Her ölümden de yeni bir hayat doğuyor ve her doğumdan yeni bir ölüm...

Doğanın karbon döngüsünün birer parçası haline dönüşüyoruz.

Ve Çürüyen bedenlerimiz toprağı besliyor.

Toprakta bitkileri.

Bitkiler bizi ve bizi besleyen diğer canlıları besliyor,

Evrim bu şekilde ilerledi

Ve böyle ilerlemeye devam ediyor

Aslında İnsan, bir noktadan sonra doğadan aldığını, doğaya vermek için ölüyor.

Kendi döngüselliğimiz de kendi kendimizi hayatta tutuyoruz.

Döngüsel kaderin esaretindeki

Geçmiş ise sadece bir dizi anıdır.

Her biri mükemmel olan Geçmişimiz,

Zaman döngüsünde küçük bir su damlası gibi, milyarlarca döngüler içinde yüzmekte...

Geçmişimiz bizi aramaz, biz kendimiz duygu ve akıl seremonisi ile geçmişimizi davet ederiz.

Böylece tezahürlerimiz bizi bulacaktır.

Geleceğimizi düşünüp planladığımıza inanırız.

Her gün düşler kurar ve hayal ederiz.

Ancak gelecek zannettiğimiz planlarımızı, geçmişte var olan planlarımızı mükemmelleştirmek için yeniden planladığımızı fark etmeksizin...

Geçmişin daha mükemmel şeklini, daha iyi varyasyonlarını arzularız.

Bu yüzden geçmişi tekrar kazanırız.

Geçmişin bir dizi anısından oluşan gelecek, geçmişin gelecek gibi görünen geliştirilmiş kopyası.

Aslında ne geçmişimiz vardır, ne de geleceğimiz.

Bazıları için hafıza belleğinde var olanlara inanmak, onun dışında olanlara inanmaktan daha kolaydır.

Defalarca tekrar tekrar yaşadıkları hikayeye inanmak onlar için daha inandırıcı olmaktadır.

Bu inanç, duyguları için daha güvenilir bir seçim.

Ne de olsa bu hikayeyi daha önce yaşadılar...

Onlara asla uyanmadın hala uykudasınız denildiğinde, onlar sadece hafızalarında kaydedilmiş geçmiş anılar dizisinin “her gün sabah yataklarında uyanma” sahnesine inanmayı seçmeye daha yakın olacaklar.

Kendilerini sadece hatırlayabildikleri kadarına inanmaya programladılar.

Çıkış yolu, görebilmektir.

Çıkış, yolu görebilmektir...

Ancak, herkes bir zaman var olduğu her yere her zaman geri dönebilir, çünkü daha önce nerede var olduysan orası her zaman vardır.

Belki de Görmeyi öğrendiğinde bir gün aynada kendini;

Bildiğin tüm anlamları tek tek değişecek kadardır. ...