Ne kadar da sabırlı ve bir o kadar da güçlü bir toplumuz. 
Aslında sabretmek, yoksun olanın işi değil mi? Parası olmayan paralı olacağı günlerin hayalini kurarak sabrediyor, etrafındaki insanların da tüm telkinleri bu yönde, onu destekliyor.Başarısız olan başarılı olacağının hayaliyle azmini yitirmiyor. Sağlığını yitirenin de tek umudu iyileşmek değil midir. Aşık olan aşkına kavuşmayı bekler, gurbete giden de döneceği günün hayalini kurar. 
Ben de sabredenlerden ve hayal kuranlardan biriyim. Mesela sabah evden çıktığımda yolda yürürken bozuk kaldırımlarda ayağıma takılan tamiratı yapılmamış kaldırım taşlarına, şehrin merkezinde olmama rağmen üstüme sıçrayan çamurlara, adım başı karşıma çıkan sokak hayvanlarına ve onlara yemek yemek verme bahanesiyle ayaklarımın altına atılan kırıntılara, kemik parçalarına ve mama atıklarına. 
Şehir merkezinde çöpleri karıştıranlar artık normal gelmeye başladı, önceden onlara da sabretmem gerekiyordu, çünkü dağıttıkları çöpler hep ayağıma takılırdı. 
Hele ana caddelerde, burada zabıta ya da polis yok mu dedirtecek o elektrikli, bisiklet ile motorsiklet arası kasasını çuvallarla sardıkları üçüncü dünya araçları. Ne çok sabrettim onlara. 
Bu günlerde tüm ülkenin olduğu gibi Sakarya'nın da gündemi siyaset ve yerel seçim. Benim ve benim gibi düşünenlerin seçilecek başkandan tek beklentisi, artık sabredenlerden olmayalım. Sabretmek için bir sebep bırakmayın bize. Yoksa sizin de sizden öncekiler gibi bizim nazarımızda hiçbir değeriniz olmaz.