Sevgili okurlar,
İllet salgın hastalık “Pandemi”nin(Covit 19) yaşattığı sıkıntılı günler geride kaldı..
Ama sağlık konusunda dertlerimiz bitti mi?
Yine, hastaneler, doktor kapıları tıklım, tıklım!
Ülkemizin en büyük sorunlarından biridir “sağlık” konusu!
Bu konuda mutlaka, ama mutlaka radikal adımların atılması gerek..
“Beni Türk doktorlarına emanet ediniz” diyen Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün sesine iyi kulak vermek gerek..
Cumhuriyet ile bu açığı gidermek için çok güzel işler, adımlar atıldı..
Ama, “siyaset makamı bu konuda bildiğini okuyanca”, olan elbette millete, yanı insanımıza oluyor!
Bütün bunlara rağmen, “Sakarya’mız sağlık konusunda şanslı iller” arasında bulunuyor..
Yani çalacağınız kapı çok!
Olmadı yanıbaşımızda Kocaeli, Yalova, olmadı İstanbul..
Düzce ve Bolu’da bu açıdan tercih edilen adresler olabiliyor..
“Böbrek taşı” sancısı ile Adapazarı ve Akyazı’da tedavi imkanı arayanlardan biriydim..
Sevgili okul arkadaşım, “Akyazı’nın hep nöbetçi asker doktoru Yaşar Yılmaz’ın kapısını çalmadan” edemedim..
İyi ki varlar?
Israrlı bir takip, kontrol sonucu bu canımı yakan taşı düşürdüm ama, gördüğüm manzaralar hala aklımda..
Sakarya merkez ilçeler dışında, diğer ilçelerde sağlık sorunu çözüm bekliyor..
Bu konuda Akyazı ile bazı ilçeler bir adım önde!..
Ama, asıl sorun hastanelerden değil, insanımızdan kaynaklandığını da söylemem gerek!..
İnsanımızın eğitim sorununu, “köyleri, mahalle” yaparak çözemezsiniz?
Helede sağlık kurumlarına “tarikat ehlinin çöreklenmesine müsade ederseniz”, o zaman “ayıkla bakalım pirincin taşını” diyen çok olur?
Şurada, “15 Temmuz Darbe Kalkışması’nın” yıldönümü yaklaşırken, maalesef bu “paralel yapılardan” ders almadığımız, dersler çıkarmadığımız apaçık görülüyor!
“Çocuklarımzı okutuyorlar, onlara dini bilgiler öğretiyorlar, Türkiye’yi büyük bir hizmet ordusu hazırlıyorlar, Allah adamı, evliyaullah..” gibi propagandalar ile devleti ele geçirmeye kalkan FETÖ(Fetullah Gülen) hareketinin ülkeye maliyetini hesaplayabilirmisiniz?
“İyi de devleti bir kenara iten ve devletin yapması gerekenleri beğenmeyen, önemsemeyen bu grup, küme neden çocuklarımıza, insanımıza el atar, onların iyi niyet duygularını suistimal ederek, varmak istediği hedef için” palazlanır ki?
Maalesef bu son 20 Yılda devlet eli ile yürütülmesi gereken, çok önemli ve hayati hizmetler bu tip örgütlenmelere havale edilmiş ise vay halimize!?
Kısacası “devlet ve öğretmen” devreden çıkarılarak, nereye varılmak,ne yapılmak isteniyor?
“Köylerden(mahalle) öğretmeni uzaklaştırmak, oralarda dini kurumlar ihdas etmek” kimin işine gelir?
Eğer siz, bu yolu açarsanız, “yarın olacakların sorumluluğunu kime fatura” edeceksiniz ki?
Bu tip tarikat yapılanmaları, “sağlıktan eğitime, barınmaya ve diğer alanlara el atmışsa, ticarette boy gösteriyorlarsa, masum ticaret alanlarından holdingleşmeye kadar uzanmışlarsa, bu uzun elleri” yarın devlete uzanmayacak mı?
Burada siyasilere olduğu olduğu kadar, siyasi partilere, devlet erkanına ve ailelelere de büyük görevler düşüyor!
Bakınız, Afganistan’da, Lübnan’da ve diğer ülkelerde bu yapılanmaların, nereden,nereye geldiklerini, yani ülkeyi ele geçirdiklerine şahit olmadık mı?
“Yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” diyen Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden dönenlerin,”ülkeyi mutlu, müreffeh kılacakları, aydınlığa çıkaracakları” şüpheli olduğu kadar tehlikelidir..
Devletin rolü tarikatlara mı?
Bakınız, Adapazarı Tozlu Camii’nde Suriyeli mültecilerin ve şeyhlerinin buluşması, bize acı gerçeği hatırlatmaktadır..
Ayrıca, İstanbul’da düzenlenen bir “ tarikat şeyhinin” cenaze töreni, bizlere yarınlar hakkında bilgiler sunmaktadır!
Hep biliriz ki, “kendi düşen ağlamaz” diye bir tecrübemiz vardır!
“Düştüğünüz yer bir çukur” ise “oradan çıkışın bedelinin ne kadar ağır olacağını, 15 Temmuz’da anlamamışsanız”, size daha neyi anlatalım?..
Uzatmayalım, “sağlıkta çağ atlatık” diyenler, yakınlarını Yalova’da, İstanbul’da Kocaeli’nde, Düzce ve Bolu’da kaybedenlerin sesine de bir kulak versinler?
Uzağa gitmeyelim, sağlıkta yine iyi iller arasında bulunan Sakarya’da hala binlerce kişinin “ameliyat sırası beklediğini sağır sultan” bile biliyor!
Bu vesile ile kimse bize,” tarikat ehlini, alim, ilim ehli, evliyaullah, din adamı” diye takdim etmesin!?
Artık bu kesimin, “devlyetin yakasından düşmesinin zamanı” geldi geçiyor!
Dinimizi alabildiğine yaşamak isteyenlerin yardımcısı “Allah, rehberi Kuran ve elçisi ise Hz.Muhammed”  (AS)’dır..
Bu çağda, “mehdi arayanlar, bilmem kimden icazet alanlar bilsinler ki, bu tutulan yol aydınlığa değil, biatizme, kulluğa” çıkar!
Bu kişilerin, grup ve kümelerin “saltanatına hizmetten” öteye bir şey yapmış olmazsınız!?
“Kula, kullak edecekseniz” mesele yok!
Yusuf Cinal yazıyor, 27 Haziran 2022 Brüksel