Bütün bu yaşadıklarımız mevcut iktidarın ‘size mi soracağız’ anlayışının ürünüdür.

Bugün yaşananlar, hiçbir uyarıya kulak asmamanın, burnunun dikine gitmenin sonucudur.

Şu son yaşananlar mesela… Muhalefetin ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının bütün uyarılarına rağmen ısrarla yapılan infaz değişikliklerinin sonucudur.

Hatırlatayım da aynı zamanda muhalefet ne yapıyor diyenlerin kulaklarını çınlatayım bugün;

2023 yılında yapılan infaz değişikliğine itiraz eden, iktidarı uyaran, iktidara yol gösterenlerden bir tanesi de hemşerimiz CHP Grup eski Başkanvekili Engin Özkoç’du.

TBMM’de adeta haykırmıştı; “Adalet herkesi kucaklarsa anlam ifade eder. Bu infaz düzenlemesinde adalet yok. Bu haliyle kanunu Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz. İnfaz düzenlemesinin herkesi kapsayacak şekilde olması için biz mücadeleye devam edeceğiz.

Gece yarısı dün gece infaz yasası kanunlaştı. Bir gece önce MİT suçları kapsam dışında bırakıldı. Böyle bir düzenleme hiç görülmemiştir.

İnfaz düzenlemesinde eşitlik ve adalet olması gerekliliğini en başından beri söylüyoruz. İçinde kadın cinayetlerinin de uyuşturucunun da çocuk tacizcisinin de olduğu bir taslak önümüze konduğunda bir dakika dedik. Gazeteciler görevlerini yaptı diye içerde yatarken, akademisyenler yatarken, yazarlar çizerler içerde yatarken, biz eğer hırsızları, gasp yapanları, dolandırıcıları, kamuyu zarara uğratılanları, banka soyanları, adam bıçaklayanları, insanları sakat bırakanları, vatandaşın gözünü oyanları, yağma yapanları, kayırmacılık yapanları, zimmete para geçirenleri, görevi ödüle kullananları, çetecileri, organze suç işleyenleri, tefecileri, fuhuş yaptıranları, kadına şiddet uygulayanları çıkarmaya kalkarsak vebali büyük olur.

Bu yasa adalet kavramına aykırıdır. Adalet herkesi kucaklarsa bir anlam teşkil eder. Adaletin elindeki kılıç keskin olmalı, terazi dengede olmalı, terazi dengede değil, devlete karşı işlenen suçlarla iktidara karşı işlenen suçları affetmeyip topluma karşı işlenen suçlar affedilirse adaletin kılıcı körelir, terazisinin dengesi bozulur bu kesinlikle doğru değildir. Bir akademisyenin barıştan yana konuştuğu için bir gazeteci görevini yaptığı veya iktidara karşı olduğu için cezaevinde tutulması adil değildir. Bu tablo vicdanlara sığmıyor. Biz adil olmayan, vicdanlara sığmayan bu düzenlemeye ‘Hayır’ dedik. Ve bu düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz. Anayasa Mahkemesi’ne götürmek için hazırlıklara başladık. Herkesi kapsayacak şekilde bir düzenleme olması için mücadele etmeye devam edeceğiz.”

Keza, uyaran ama uyarıları kulak ardı edilen sivil toplum kuruluşlarından bir tanesi de Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’ydi. 

2023 Yılı İnfaz Düzenlemesine dair görüşlerini şöyle sıralamışlardı;

“COVID-19 salgını sebebiyle 14 Nisan 2020 tarihinde yürürlüğe girerek 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a (İnfaz Kanunu) 7242 sayılı Kanun ile eklenen Geçici 9. Madde ile açık ceza infaz kurumlarında bulunan veya açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanan mahpuslar ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezalarının infazına karar verilen yükümlülerin 2 ay süreyle izne ayrılmasına dayanak oluşturan bir düzenleme yapılmış ve siyasi mahpuslar ile belli suç tiplerinden mahkûm olan mahpuslar kapsam dışı bırakıldığı örtük ve özel bir af olarak adlandırabileceğimiz bir düzenleme yapılmıştır. 

5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a 7456 sayılı torba yasa ile eklenen Geçici 10. Madde ile; mahpuslar arasında suç ayrımı yapılmakta ve özellikle siyasi mahpuslar tümden kapsam dışında bırakılmaktadır.

Hapishanelerin kapasite fazlalığı sorununa ayrımcı ve geçici çözümler bulmak yerine insan hakları ve onurunu gözeten, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde belirtilen eşitlik ilkesine ve ayrımcılık yasağına uygun olarak düzenlenen, insan hakları standartlarında ve insan onuruna yaraşır bir infaz rejimi düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.”

Şimdi bu konuda Akif Beki’nin diyecekleri de var. Aktarayım;

“Hakkını teslim edelim, iktidar bu kez hatadan erken dönüyor.

Esad ve Sisi’yle ipleri koparmanın yanlış olduğunu 10 yılda anladılar.

Faizi indirince enflasyonun da inmeyeceğini, aksine enflasyonla birlikte faiz ve doların da patlayacağını anlamaları ise 5 yıl sürdü.

Millete maliyeti ağır oldu, bedeller ödetildikten sonra hatadan dönüşe geçtiler.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç açıkladı. Kasten yaralama ve öldürme gibi suçlarda denetimli serbestlikle ilgili toplumdan gelen eleştirileri dikkate almak durumundalarmış.

2020 ve 23’te iki infaz indirimi düzenlemesini Meclis’ten geçirirken o eleştirileri dikkate almamışlardı.

Esad ve Sisi’yle ipleri koparırken ya da nassa dayandırarak faiz ve enflasyonla oynarken uyarıları ne kadar dikkate aldılarsa o kadar almışlardı.

Uyaranları ezik, darbe sever, katil sever, düşman uşağı, dış güç ajanı, teslimiyetçi ve ekonomik tetikçi, mandacı göstermekle meşguldüler.

‘Yapmayın etmeyin, katillerle hırsızları ve uyuşturucu mahkumlarını erken tahliye etmeyin, suç makinelerini sokağa salmayın’ çağrılarına kulak astılar mı? Hayır.

Vız gelip tırıs gitti, bildiklerini okudular.

Şimdi fark ediyorlar ki meğer o infaz indirimlerinden suç makineleri de yararlanmış, hiç de öyle sandıkları gibi kader mahkumu filan değillermiş.

Belli ki bu yanlış anlamalarını düzeltecekler.
Nasıl sevinmezsiniz?”