Sevgili okurlar,
Şöyle bir cumartesi günü, koltuğunuza oturup, arkaya yaslanarak gazetenizi okumaya, ne dersiniz?
Artık çayınız, doğalgazda mı, kuzine soba üzerinde mi demlenir, bilemem!
Rize çayı mı, uzak doğudan kaçak çay mı, yoksa nane ve bitki çayımı tercih edersiniz”, onu da tercihinize bırakıyorum?..
Öyle, “şöyle bir Türk kahvesi neden” olmasın?
Ya da, sütlü neskafe?
Yanında, “Adapazarı'ndan sade lokum veya çikolata olsa”, iyi olmaz mı?
Hatta, Tuna Tan mutfağından kabak lokumu tercih edenlere ne denir ki?
Afiyetler olsun” diyeceğim ama, şu bizim Nazım yok mu, Nazım?
Nazım” dediysem, spor geçmişi ile bizlere “Salı sofraları hazırlayan, perşembe günleri, amatörlerin hikayesini sunan Nazım Aktürk” dostlar, canlar..
Tam yazımın ortasında, telefon etmez mi?
Nazım bu, arar da, bir iki lafın beli kırılmaz mı?

Yazımı hazırlıyorum” dedimse, lafa devam etti..

BİR DOKUN, BİN AH İŞİT?
Şöyle giriş düşüncelerimi kendisine iletince, “ah be Yusuf'um, artık ağız tadı ile kahveyi bırak, çay bile içemiyoruz” diye söze girdi!..
Çay bile, artık bizim gibiler için lüks içecek oldu, Yusuf kardeş!
Kahveyi bulan Sultan, vallahi!
Kahve, deyip geçme?
Kırk yıl ,hatırı vardı?
Şimdi adını bile unuttuk!..
Onlar eski Türkiye'de kaldı, eski Türkiye'de..
Yoksulluk vardı ama, yine mutlu, umutlu yataktan kalkıp, bir sofra başında toplanabiliyorduk!
Şimdi nerede?
İnanmayacaksın, çocukluğumun, gençliğimin geçtiği Şeker Mahallesi'ne gittim..
“Küspe kokusunu” ne kadar özlemişim ne kadar?
Aklıma ilkokul ve sanat okulu öğretmenlerim düştü..
Birini aradım..
Hocam, geçmiş olsun, ”ben öğrencin Nazım, numaramı hatırladın mı” diye sordum?..
Şıppadak söyledi..
Gözlerim doldu, hasbihal ettik..
Öğretmenler gününüz kutlu olsun öğretmenim, öğretmenler gününüz!
Ah be yıllar ,Yusuf'um ah be!
O yıllar, ne güzel yıllar idi!..
Gel de, o günleri arama, o günleri hatırlama?
Hayatımızda “Euro, Dolar” yoktu, ama mutluyduk!..
Ya şimdi?”

Oradan buradan konuştuk Nazım Aktürk kardeşim ile..
Memleket hallerini..
Nazım bu, bir dokun, bin ah işit!

ÖĞRETMENLER GÜNÜ HA?
Öğretmenlerin   talihini ve imamların saltanatını“ anlattı..
Bal tutan parmağını yalamıyor, deveyi bulan hamutu ile götürüyor” dedi, bizim Nazım!..
Nereye, diyemedim, nereye?
Şurada, dobra, dobra konuşan, memleket hallerine kafa yoran, gerçekleri haykıran, kaç kişi kaldık?
Bugün “Öğretmenler Günü” ha?
Geçinemeyen, kendine yetemeyen, mağdur edilen öğretmenlerimizin günü, ha?
Şöyle içten “kutlu olsun” diyemiyoruz ya, ona yanarım!
Ama, bizim öğretmenlerimiz başkaydı..

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK!
Yolda, izde, okulda, sırada, sınıfta, bayramda ve her 10 Kasım Atatürk'ü Anma günlerinde bizimle el ele, göz, göze birlikte olan öğretmenlerimizi hatırlamamak” olur mu?
Kara tahta başında Başöğretmenimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk..
Cepheden, cepheye koşmanın yorgunluğunu üzerinden atmış, düşmanı yurttan kovmuş, şimdi bir başka savaşta..
Cehaletten kurtulma savaşı” bu!
Muasır medeniyetler seviyesine, ülkeyi çıkarma savaşı“ bu!
Ve bu savaşta rol alacak öğretmenlere mesajı?
Öğretmenler! Yeni nesil sizin esereniz olacaktır” diyerek, öğretmenlerin kıymetini, maharetini ve fedakarlığına, atıfta bulunarak, bu önemli, milli ulvi, yüce görevi öğretmenlere emanet etmiştir..
Sanal ortamda, öğretmen ve öğrencilerimizin öbek, öbek, Atatürk ile birlikte “Öğretmenler Günü” mesajları alır, bizi, o yalansız, hilesiz, tertemiz Türkiye günlerine götürür..
Cumhuriyet'in öğretmenleri” görev başında..
Atatürk'ün izinde..
Geleceği yakalamak, cehaleti yok etme, hurafeyi yıkma savaşında, öğretmenlerimiz”, en ön safta..
Selam olsun öğretmenlerimize, bin selam olsun!
Onları unutmak, olur mu?

AH, ŞU AKÇELİ İŞLER?
Nazım bu ya, “bu sefer gündemde daha ne var, ne yok” derken, şu bizim İYİ Parti Sakarya milletvekili Ümit Dikbayır'ı hatırladı..
Boş ver Ümit Dikbayır'ı” dedimse, diretti..
Siyasetin kirli yüzüne dikkat çekti!..
Fokur, fokur kaynayan, akçeli işlere, kadına, tacize ve birçok ihale ile getirisi olan işlere bulaşanlara bak dedi?!
“Üzülmedim Nazım ustam, üzülmedim ve şaşırmadım!..
Yoksul toplumun temsilcileri ,ne konuşabilir ki?
Para, kadın, akçeli işler”, insanımızın kimyasını bozmuş!
Şu sanal alemdeki ,”sanal fenomen erkek ve kadınlara “ bir baksana?
Milyonluk vurgunlar, malı götürmeler, sahtekarlıklar, çürümüşlük!..
Ya, şu sporcular, spor adamlarının dolandırılması?
İnsanın, aklı ermiyor artık?
Yok yahu” bile diyemiyoruz?
Ümit Dikbayır ha?
Kardeşim, evet, emek vermişsin, kurucu olmuşsun ama seni kullanmışlar, istenmiyorsun artık, çek git!..

Belli ki, ayak bağı olmaya, göze batmaya başlamışsın!
Bilmiyor musun, bu işler böyle?
Görmeyecek, duymayacak, işitmeyeceksin!
Üç maymunu oynayacaksın, üç maymunu!?
He mi de cafcaflı!
Siyaseti, temsili yeti” bu hale getirenler utansın?
Utansın” diyoruz ama, kimde utanacak yüz kaldı, kimde, kimlerde?

VAH MEMLEKETLİM VAH!
Bakıyorum da, “memleketim Akyazı'da, kim, kime oy vermiş” diye?
Bu merkezde de, Ümit Dikbayır, hatırı sayılır bir oy almış!..
Ya, şu Cumhurbaşkanlığına aday olan Sinan Oğan?
Şu siyasi çalımları ile olduğu kadar, ayak oyunları ile oyuna devam eden ve bir kafa golü ile saha kenarına düşen Sinan Oğan!
Vah, memleketlim vah!
Senin oyun, bu kadar ucuz mu?
O süreçte bile, “insanımızın oyunu almayı becerenlere”, yenileri katılıyor, yenileri?
Baksanıza, iktidar partisi saflarından tam, tamına 92 Kişi, belediye başkanlığı için aday, adayı olmuşlar?.
Helal olsun, vesselam, helal!
Peh, peh, çalsın zurnalar, vurulsun davullara!
Ya, muhalif partiler?
Onlara da, ilgi ve rağbet bekleniyor..

GELSİN DEMLİ ÇAYLAR?
Tam çaylar demlendi, “şöyle ağız tadı ile içelim” diyeceğim ya, bizim mutfaktan, o beklenmedik ses geldi!..
Nazar etmişiz, be!
Tu, tu, tu, kem gözlere şiş!
Rabia'mız çay bardağını devirip, eline yakmış ya, geçmiş olsun!..
Az kalsın, haberlik oluyordu ya, haberlik!

Aman, kendinize mukayyet olunuz!
Dünyanın, bin bir hali var!..
Sağlık ve afiyetten önemli, ne ola ki?
Hayatta, boş verip, aldırmamak ta var!.
En iyisi bu ya, keyfini çıkaralım yaşamsa, yaşamın!!
Gelsin, demli çaylar!

Yusuf Cinal yazıyor, 25 Kasım 2023