Sevgili okurlar,
Şu günlerde "futbol ile yatıp, futbol ile uyanıyoruz" ya, nelere tanıklık etmiyoruz, nelere?
Futbol, bu ya?
Çala kalem, görüş ve düşüncelerini paylaşanlar yanında, "o fanatizm maskesi altında, kendi kulübünü" öne çıkaranlar mı, ararsınız?
Elbette, herkes, ama herkes görüş ve düşüncelerini paylaşmalı..
"Konuşan, tartışan Türkiye", çok önemli!..
Siyaseten olmasa bile, futboldan bahisler açmalıyız!..
Dilimiz çözülmeli..
Korkular ötelenmeli?
Tepkimizi, ortaya koymalıyız!..
En acılısından, "şu Montelle denilen lejyoner Teknik Adam" eleştirilmeli..
Olmadı, "Alman futbol ekolü ile yetişen ve son yıllarını Türk Futboluna bahşeden Hamit Altıntop", sadece eleştirilmemeli, yerden yere vurulmalı!?
Gazeteler, televizyonlar maşallah bangır, bangır, futbol aşağı, futbol yukarı..
İlk maçta, 3-1 Yendiğimiz Gürcistan'ın ise, neler yaptığına bakan yok?
Adamlar, bize üç sallayan Portekiz'e, sahayı dar ettiler..
Bizi de artık yabana atmayınız, Çekye karşısında adeta savaştan çıktık..

YENMELİYDİK, YENMELİ?
Tekmeler, omuzlar, kalçalar, ayaklara basmalar, el, kol vuruşları, kafalar kesmedi, yıldırmadı bizi..

Hedef belliydi ya, o oldu..
Yenmeliydik, yenmeli!
İlk yarı, zor geçti!..
Top çevirdik, fırsat kolladık, ama golün zor geleceği ortaya konan oyundan ve rakibin direncinden belliydi..
Kapıyı Alman futbol ekolü içinden yetişmiş, bir gurbetçi ailesinin evladı Hakan Çalhanoğlu açtı..
Sol çaprazdan, mükemmel bir vuruş ile Çekya kalecisini avladı..
Sonra, kabus gibi dakikalar geri geldi!..
Rakip, İspanyol boğaları gibi saldırıyordu!..
Uzun toplar ile hata yapmamızı deniyorlardı ki, başardılar..
Futbol ,"zaten hata oyunu" değil midir ki?

FUTBOL, HATA OYUNUDUR?
Bir uyursun, gaflete gelirsin, iş işten geçer.!.
İşte, öyle bir andı..
Bir yüksek top, geldi..
Kalecimiz Mert uzandı, iki eli topu yakalamaya çalıştı ama, hamlesi yetmedi..
İtiş, kakış arasında, golü yedik!..
Az daha, "bütün emeklerimiz, güme" gidiyordu!..
Dedim ya, "futbol bir hata" oyunudur..
Hata yapan, kaybeder!..
Mert, ilk maçtaki güvenden uzaktı..

İkinci maçta, oynayan Altay ise yetersizdi, güvensizdi!..
Tercih bu ya, ne denir?
Çekya 1-1'li skoru lehlerine değiştirmek için çok çalıştı..
Ama, bizim de silahlarımız vardı..
Oyuna girdi, genç milli adamlarımız ile tecrübeli golcümüz Cenk...
Cenk, kendisinden bekleneni, son dakikalar da yaptı..
"İşte bu" dedirtti, cümle aleme!
Öpüldü, koklandı, kucaklandı, tebrik edildi..
Ne muhteşem andı, ne muhteşem geceydi o an..

HER YER, KIRMIZI-BEYAZ!
Sadece maçın oynandığı Hamburg değil, tüm Avrupa başkentleri ile Türkiye'de de, yer, yerinden oynamıştı..
Eşim Fatma Çetin-Cinal bile yerinden fırlayarak, "goooool" diye, mahalleyi ayağa kaldırmıştı..
Futbol illeti bu ya, bizden ona da bulaşmış işte!..
Hele de "milli heyecan", o "kırımızı-beyaz aşkı" ile evlatlarımızı, o renklerde, az giydirip, alanlara göndermedik?..

Evet, "zaferin rengi kırmızı-beyazdı", anlayanlara..
Hakemin son düdüğü ile ne muhteşem buluşmalar, coşkular, kucaklaşmalar yaşandı, ne?
Alanlarda halaylar çekildi, otomobillere binildi, turlar atıldı, Türk Bayrağı gösterildi, maytaplar, havai-fişekler patlatıldı.. "Türkiye, Türkiye, Türkiye" sesleri, Ankara'dan, İstanbul'dan, İzmir'den sonra Almanya kentleri ile Avrupa'nın diğer ülke kentlerinden yankılandı..


YÜRÜYELİM ARKADAŞLAR?
İşte, "milli coşku" buydu..
"Kederde ve tasada buluşmak", çok anlamlıydı..
Şimdi, zamanı idi..
Hamburg'da dillerdeydi, o şarkı?..
"Dağ başını duman almış, yürüyelim arkadaşlar!"
Sınırları kaldıran, bizleri bir hedefte, aynı heyecan ve coşkuda birleştiren, bir zafere imza atanları, baş tacı ettiğimiz geceydi, bu!
Belçika'da bir başka mutluluk, sevinç ile birliktelik eden Türkler, aynı zamanda Belçika'nın da tur atlama coşkusunu yaşıyorlardı..
Ne güzellik, ne?

MİLLİ HEYECAN, MİLLİ COŞKU!
Milli heyecanın, milli coşkunun ayrımı olmaz!..
Bu kırımız-beyaz forma altında buluşanlar, bizim baş tacımız milli kahramanlarımızdır..

Onları eleştirirken, ne olur, rakiplerimizin de durumunu, yabana atmayalım?!...
Şimdi sırada, Avusturya var..
Bu moral, bu coşku, bu refleks ve bu öze dönüş ile kim olursa olsun, "iri, diri, bir olduktan sonra", vız gelir, tırıs gider.!.
Belçika'nın başkenti, Brüksel'de dost ülke insanları, işyerlerine Türk Bayrağı asarak, Türk Mille Takımı'nın maçlarını bekleyerek, büyük bir jest yapmayı ihmal etmediler..
Ya Avrupa Trükleri?
Hakları yenir mi?

YAŞASIN TÜRKİYE!
Bunca yıl, "Türkiye'nin, milli menfaatlerinin yanında olan Avrupalı Türkler için, ayrı bir sayfa açmamız, onlara sevgi, saygı ötesinde teşekkür" etmeliyiz!?..
Her acı günde olduğu gibi, coşkulu günlerde Türkiye'nin, Türk Milleti'nin yanında olan bu aziz, vefalı Avrupalı Türkler, gururumuz, baş tacımızdır..
Türk Bayrağı, önceki gün sadece Hamburg'da değil, Avrupa'nın tüm ülkelerinde dalgalandırıldı..
"Türk Bayrağı'nın, Avrupalı Türkler ile buluşmasına katkı yapmış, bir gazeteci, bir yazar, eski bir futbolcu, yönetici, eğitimci olarak, bu maçta hop oturup, hop kalkmışsam, bu ülkeme olan sevgimden, bağlılığımdan", başka ne olabilir ki?
Biz Türkiye'yi ve Atatürk'ü ve Cumhuriyet'i çok seviyoruz..
Yaşasın Türkiye!
Yaşasın Türk Milleti!
Yusuf Cinal yazıyor, 28 Haziran 2024