Sevgili okurlar,
"Olayların ve gelişmelerin neresinden başlayayım" diye düşünüyorum..
Olayların ve gelişmelerin...
Dün sizlere bazı ipuçları vererek, konuları irdelemeye çalıştım..
Gerçekten, " Türkiye'de ilginç olduğu kadar baş döndüren bir hızla gelişmeler", zuhur ediyor..
Türkiye'de ki önemli gelişmelerin önüne geçti, şu "mülteciler" konusu!
Sancılı ve sorunlu bir konu idi..
Ne oldu da, "Türkiye, birden mülteci akınına" uğradı?
Haydi yanı başımızdaki Iraklılar, Suriyeliler, ülkelerindeki iç savaş hali nedeni ile terör örgütleri ve diğer unsurların önünden kaçarak, "Türkiye sınırlarını geçip, sığınma talebinde" bulunuyor..
"Anlaşılır değil ama, haydi anlaşılır kıldık, bu göçleri?.."
Peki, "bu Afganistan, bu Afrika, bu Pakistan ve diğer ülke vatandaşları, neden Türkiye'ye akın" ediyor ki?
Kimse durduk yerden, çantasını koluna alıp, elini, kolunu sallayarak, bir başka ülkeye, neden gider ki?

TÜRKİYE, GÖÇ ÜLKESİ MİDİR?
Demek ki, bir davet, davet olmazsa bile, bir uygun şart ve ortam var ki, insanlar gruplar, kümeler halinde sınırları aşıp Türkiye'ye geliyorlar!..
Türkiye'nin sınırları, muhalif siyasi partilerin söylediği gibi kevgire mi döndü?
Yani, "sınırlarımızı koruyamıyor muyuz, değilse, bu gelişlere tolerans mı" gösteriyoruz?
Diğer yandan, "siyasi irade, Türkiye'ye bir göç ülkesi haline mi getirmek" istiyor?
"Göç olgusu" ile "dünyada kalkınan bir devlet adını bilen" var mı?
Türkiye dışındaki, "tüm devletler, sıkı göç politikaları uygularken, sınırlarını bu göçlere kapatırken, Türkiye neden göç olgusunun merkezi haline" geldi ki?
Kaldı ki, "sınır boylarındaki mayınlı arazilerin temizlenmesi", neye hazırlık idi?
"Haydi bu sınır boylarını, mayınlardan temizledik, neden aynı güzergahlara, devasa yatırım ile Çin seddini andıran duvarlar" ördük ki?

ÇETELESİ TUTULDU MU?
Sorular elbette çok!
Bu manada, "ülkeye giren ve çıkanların çetelesi" tutuldu mu?
Ülkemize giren ve çıkanlar ile ilgili olarak, "Avrupa Birliği(AB), Amerika, İngiltere ve İtalya ile ne tür anlaşmalar" yaptık?
Kaldı ki, "göçlerin geldiği ülkeler olan Irak, Suriye, Afganistan ve diğer ülkeler ile ne tür diplomatik diyaloglar" halindeyiz?
Bütün bunlara, "Türk Halkı nasıl bakıyor, nasıl değerlendirmelerde" bulunuyor?
Siyasi iktidarın, göç politikalarına muhalefet ne diyor?
Gerçekten, Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın dediği gibi , bu bir "beka" sorunu mudur?
Son, genel ve yerel seçimlere de damga vuran, " göçmen, mülteci, ensar, ilticacı, savaş kaçkını" gibi adlarla ülkemize girenlerin sebep olduğu olayların bilançosu da giderek artmaktadır..
İktidar, "neden bu göç politikalarına can simidi" gibi sarıldı?
Ve daha önemlisi, "neden geri adım" atılmıyor ki?
"Bu düzensiz göçleri, düzenli bir şekilde geri göndermek" mümkün değil midir?

GÖÇ DALGASI?
Ülkenin sınır bölgeleri ile ta içlerine kadar sirayet eden, "yerleşik konuma geçen, bu mültecilerin, ekonomiye, sosyal, kültürel, siyasi hayata katkısı" nedir?
Daha gerçekçi bir soru ile "bu göç politikalarından beklenen, umulan, murat edilen" nedir?
Özellikle, "Sakarya'ya kadar uzanan, bu göç dalgasının, yaratacağı tsunami dalgası, yarın kontrol edilmez bir boyuta evrilirse, bunun altında siyasetin de kalacağı" bilinmez mi?
İşte, "Kayseri'de patlak veren, bir adli vakanın nelere mal olduğunu ve gelecekte bizleri nelerin beklediğini" anlatmıyor mu?
Kayseri bağlamında meydana gelen olayların, diğer illere ve hatta sınır ötesine sıçraması nasıl izah edilecek?
Ülkede, huzuru, güveni, çalışma barışını dinamitleyen, bu "mülteci olgusu" daha başımızı ağdırtacağa benziyor..
Türk Milleti'nin büyük bir bölümü, "mültecilerin, artık ülkelerine gönderilmeleri" konusunda hemfikir..
Ülke kaynaklarının, bu düzensiz mülteciler için harcanması, büyük tepkilere neden olmaktadır!..

ÜLKENİN EKONOMİK YAPISI BELLİ!
Ülkede, "çalışanların, ücretlilerin, emeklilerin, dul ve yetimlerin, ekonomik kriz içinde debelenmelerine karşı, mültecilerin, her alanda baş tacı edilmelerine" tepkiler dinmiyor!..
"Sorun yumağı, arapsaçına dönmeden, daha da çözülmez hale gelmeden, siyasetin, siyasi iradenin, bu sorunu acilen çözmesi" elzemdir!
Bakınız, "ülkelerine başına bela olan, toplumsal olaylar, ya bir bayrak yakmaktan, ya bir dini kuruma yapılan saldırıdan, ya kutsal kitapların yakılmasından, ya tecavüz ve tacizlerden kaynaklandığını" bilmeyenimiz mi var?
Özellikle, her seçim dönemi, ağızlarına "beka" konusunu sakız edenlerin, ülkeyi yönetenlerin, muhalefette olanların, bu önemli, milli sorun karşısında gerekeni yapmaları, sorunun çözümü için birliktelik yapmaları kaçınılmazdır..

GÜÇLÜ VE MÜREFEH TÜRKİYE!
Efendim, "bölgenin kaymakamını, savcısını, hakimini, valisini değiştirdik, güvenlik tedbirlerine başvurduk" açıklamaları ile konu geçiştirilemez!..
"Küçük bir alevden, büyük savaşlar çıktığını, büyük acılar yaşandığını, ülkelerin yerle bir olduğunu, insanların toplu ölümlere maruz kaldığını" unutmayalım!..
"Türkiye'yi bu çıkmazdan, bu belirsizliklerden çekip alacak politikalara ihtiyaç olduğunu söylemek için", kahin olmaya gerek yok!
Bu tür olaylar karşısında, "itidalli hareket, sağduyu içinde, yetkililerimizin açıklamalarına riayet etmek", önemlidir..
Güçlü, müreffeh Türkiye için, bu manada, herkese görev düştüğü unutulmamalıdır!
İnşallah, bu göç dalgalarının altında kalmayız!
Yusuf Cinal yazıyor, 3 Temmuz 2024