Malumunuz İçişleri Bakanlığı genelgesi ile 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın 98'inci yıl dönümünde yurt genelinde yapılacak etkinlikler yasakladı.
Genelge, ‘belirtilen program dışında’ diyor yani iktidarın belirlediği resmi çerçeve dışına çıkılamayacak.
Gerekçe yani bahane "İçerisinde bulunduğumuz pandemi süreci göz önüne alınarak…"
Peki, sizin yaptığınız veya yapılmasına izin verdiğiniz onbinlerce insanın katıldığı etkinliklerde pandemi yok muydu diyesi geliyor insanın ama ne desek boş.
Şurası kesin ki iktidarın başı Atatürk ve Cumhuriyet ile hiç hoş değil ve bunu her fırsatta belli ediyor.
Dün Hüsnü Mahalli’yi okudum, üzüldüm. Elin Arap’ı(!) bile Cumhuriyeti benimsemiş, Atatürk’ü gönülden sevmiş de bir bunlara sevdiremedik.
Hüsnü Mahalli’nin o feryadını paylaşmam lazım;
“Her yerde koronalı etkinliğe izin veren iktidar, Cumhuriyet’in Zaferi’ne geçit vermedi.
Bunun kabul edilebilir hiçbir gerekçesi yok ve olamaz.
949 yıl sonra Alpaslan’ın Malazgirt Zaferi’nin kutlamalarına izin var ama Mustafa Kemal’in 98 yıl önceki zaferinin anılmasına izin yok.
Nisan 1916’da Osmanlı ordusunun; Irak’ta, Kut’ül Amare’de İngiliz ordusunu yenmesini kutlayan AKP, İngilizlere teslim olan Vahdettin’i sever ama İngilizlerle birlikte Fransa, İtalya ve Yunanistan’a karşı ‘zafer’ kazanan Mustafa Kemal’i unutturmaya çalışır.
Alpaslan ve adamları olmasaydı, belki Türkler bugün bu coğrafyada olmayabilirdi ama Mustafa Kemal ve yoldaşları olmasaydı bugün kesin olarak bu topraklarda Cumhuriyet olmazdı ve belki de bu topraklar Yunanistan’ın bir parçası olacaktı.
Özetle bu topraklarda ya Türkler olmayacaktı ya da olanlar da köle ruhlu olacaktı.
Hani şu “Keşke Yunan kalsaydı” diyen tipler gibi.
Hikaye bu kadar yalın. Peki başka yalın olan ne var?
AKP’nin, Mustafa Kemal’den hoşlanmadığı gerçeği.
AKP’nin, Mustafa Kemal’in yaptığı hiçbir şeyden hoşlanmadığı gerçeği.
AKP’nin, Mustafa Kemal ve yoldaşlarının önderliğinde Anadolu insanın mücadelesiyle kurulun bu Cumhuriyet’i içine sindiremediği gerçeği.
AKP, bu Cumhuriyet’in tüm kurum ve kuruluşlarından kurtulmaya ya da tümünü kendi ideolojisine uygun biçimde yeniden dizayn etmeye çalıştığı ortada.
Kanlı Arap Baharından sonra AKP iç ve dış politikada ne yaptıysa hep yönde hareket etti ve ediyor. AKP; devleti ve toplumu İslamlaştırmaya çalışıyor.
Muhalefet hala bu gerçeği görmüyorsa bu işte bir iş var!
Bu işin şakası yok. Konumuz CUMHURİYET!
18 yıldır iktidarda olan AKP’nin yaptıkları muhalefet için yeterli olmadıysa bir 18 yıl sonra muhalefetin kendisi de yok olacaktır.
Bu ve buna benzer filmleri ben Ortadoğu ülkelerinde çok gördüm. Bu ülkelerin hali ortada.
50 yıl önce okumak için İstanbul’a geldiğimde bu ülkenin her şeyi ile Ortadoğu ülkelerinden faklı olduğuna inanıyordum.
Zamanla bu inancımın doğru olduğunu gördüm ve bununla ilgili Arap ve batı medyasında çok makale yazıp program yaptım.
Özellikle Mustafa Kemal’in ‘zafer’leriyle ilgili. O ‘zafer’ler benim de ‘zafer’lerimdi.
Çağdışı, ilkel, bağnaz ve demokrasi düşmanı anlayışların egemen olduğu bir coğrafyada ‘çağdaş bir toplum yaratma’ mücadelesi hiç kolay değildi.
Bu mücadelede kazanılan zaferler de doğal olarak çok önemliydi.
Ama şimdi her şey tersine.
AKP, bu ülkeyi tüm kurumlarıyla bir Ortadoğu ülkesi yapmaya çalışıyor.
Bunun için Türkiye’yi Ortadoğu ülkelerinden farklı kılan Mustafa Kemal’den ve onun kurduğu “Laik CUMHURİYET”ten kurtulması gerekiyor.
AKP, bunun için çalışıyor. Hepsi bu kadar.
Osmanlı ile övünmek bunun içindir.
Her fırsatta Vahdettin ve Abdülhamit’i anımsatmak bunun içindir.
Filmler, diziler, okul müfredatı, dini tarikatlar ve benzeri tüm etkinlikler bunun içindir.
Siz istediğiniz kadar Osmanlı’nın kötü tarafını anlatın işe yaramaz.
Siz istediğiniz kadar Osmanlı sultanlarının ezici çoğunluğunun annelerinin Türk ve Müslüman olmadıklarını yazıp anlatın, işe yaramaz.
Siz istediğiniz kadar Osmanlı sultanlarının büyük bölümünün kendi babalarını, kardeşlerini, çocuklarını ve yakın akrabalarını boğdurduklarını anlatın, işe yaramaz.
AKP Mustafa Kemal’in tüm ‘ZAFER’lerini kıskanıyor.
AKP bunun için dışardaki maceralarından vazgeçmeyecektir.
AKP, kendince daha büyük ‘zaferler’ peşinde.
AKP, içerde kendi ideolojik tercih ve saplantılarına teslim olmamak için direnen herkesi susturmak için demokrasi ve özgürlüklerin tümünü ortadan kaldıracaktır.
AKP, bu yöndeki niyet ve kararlılığını gizlemiyor ama muhalefet ve muhalifler bunu anlamak istemiyor.
AKP’nin geri adım atacağını düşünüyorlarsa yanıldıklarını çok yakında göreceklerdir.
Ayasofya’nın cami yapılması bunun içindir.”
‘Ben bir Arap olarak bunları yaşadım, gördüm, başımıza geldi, ben damdan düşenlerdenim, şimdi de uyarıyorum, aklınızı başınıza alın, Atatürk’e ve Cumhuriyete sımsıkı sarılın’ diyor Hüsnü Mahalli, tabi ki anlayana…
Bir başka Suriyelinin tespitini de aktarmadan geçemeyeceğim;
“Suriye’de önyargılı yaşıyorduk. Birbirimize tahammülümüz kalmamıştı. Şiiler, Sunnileri, Sunniler Şiileri sevmiyor, herkes bir diğerine tepeden bakıyor, herkes bir diğerini aşağılıyordu. Herkes, herkesten uzaklaşıyor, en iyinin kendisi olduğuna inanıyor, başkasını kabullenmiyordu. Hepimiz, en ahlaklı, en namuslu, en dindar kendimizi sanıyorduk. Sonunda ülkemiz paramparça oldu ve Sünnisi, Şiisi, Arabı, Kürdü, Türkmeni birleştik. Ama nerede biliyor musunuz, Gaziantep Çöplüğünde.
Çöp toplarken artık tartışmıyoruz, yani birlikte yaşamayı çöplüğe düşünce öğrendik. Ama üzerinde yaşadığımız topraklar artık bize uzak…”