TBMM açıldı malumunuz.

İlk ve en önemli gündemi de iktidar kanadının “dezenformasyon yasası’ diye adlandırdığı şu sansür yasası…

Gündemin takipçilerinden DEVA Partisi Adapazarı İlçe Başkanı Ahmet Özkan hem desteğini açıklamak hem de tasarı hakkında görüşlerini aktarmak için ziyaretime geldi.

Tasarının ifade özgürlüğüne olduğu kadar basın için de büyük bir tehdit oluşturacağını ifade eden Özkan, iktidar milletvekillerine de aracılığımız ile seslenerek ‘bu kötülüğü bu ülkeye yapmayın’ çağrısı yaptı.

Teklifi “sansür yasası” diye tanımlayan Ahmet Özkan’ın görüşlerini özetle aktarayım:

Bugün ayarını bozduğunuz kantar yarın sizi de tartar. Dolayısıyla yarınlarınızı da düşünerek hareket edin ey cumhur ittifakı bileşenleri. Bu kötülüğü ülkemize, insanımıza yapmayın, demokrasilerin olmazsa olmazı olan ifade özgürlüğünü engellemeyin.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi’ndeki propaganda sorumlularının iradenizi tahakküm altına almasına izin vermeyin.

Milletin adeta nefes borusu olan basını susturmaya çalışan, sosyal medyadan suç örgütü çıkartmaya çalışan bu akıl almaz, demokrasi tanımaz ve hukuk dışı teklifin kanunlaşmasına onay vererek, sansürü başımıza bela etmeyin.

‘Bu yasa sansür yasasıdır’

Herkes biliyor ki bu yasa dezenformasyon değil, sansür yasasıdır. Bu yasanın maksadı iktidarın propaganda aygıtlarının yalanlarını koruma yasasıdır.  İktidarın yürüttüğü dezenformasyonu eleştiriden muaf tutma, eleştiriyi yasaklama ve cezalandırma yasasıdır. Milletin sesini kesme yasasıdır.

‘Dezenformasyon makinasını tarihin çöplüğüne yollayacağız’

Seçimlere 5 kala böyle bir teklifin yasalaşması, millet iradesini gasp etmekten başka hiçbir işleve sahip olmayacaktır. Bu yasa seçim sürecinin nasıl büyük bir baskı altında yürütüleceğinin işaretidir. 8 ay sonra bambaşka bir Türkiye’ye uyanacağız. Bu hukuk tanımaz dezenformasyon makinasını hep birlikte tarihin çöplüğüne yollayacağız.

‘Haber yapan, yorum yapan gözünü cezaevinde açacak’

Teklifin yasalaşması halinde, iktidarın yoğun baskısı altında olan mahkemeler herhangi bir haberi, yorumu ya da sosyal medya paylaşımını bu kanuna dayanarak suç olarak değerlendirebilecek.

Haberi yapan gazeteci, yorumu ya da paylaşımı yapan kişiler ise gözünü cezaevinde açacak. Amaçlanan şey, toplumda endişe ve korku yaratarak kimsenin konuşamadığı, gazetecilerin haber yapmaktan korktuğu, insanların fikrini söylemekten çekindiği bir toplum oluşturmak ve seçim öncesi kimsenin ağzını dahi açamadığı bir süreci mümkün kılmaktır.

‘Bilginin gerçeğe aykırı olduğuna kim, nasıl karar verecek?’

Bilginin gerçeğe aykırı olduğuna kim, nasıl karar verecek? Bir bilgiyi, haberi ya da yorumu dile getiren ya da yayan kişinin sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle hareket ettiğinin tespiti nasıl yapılacak?

Ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni, genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgi olduğuna ve kamu barışını bozmaya elverişli olduğuna kim, nasıl emin olacak?

‘Anonim bir hesap kullanıcısı her an kendisini Silivri’de bulabilir’

İktidar bununla yetinmemiş sosyal medya kullanıcıları için bir sürpriz hazırlamışlar. Gerçek kimliğini gizlemek suretiyle yani sosyal medyada anonim bir hesap kullanıcısı iseniz artık her an kendinizi Silivri’de bulabilirsiniz.

‘İhbarlar artacak, linç kampanyaları görülecek, habere ceza verilecek’

Hiç olmadığı kadar kraldan fazla kralcılar çıkacak. İktidarın olası iradesine göre hareket eden savcılar ve hakimlerin sayısı çok daha fazla artacak. İhbarlar artacak, sosyal medya yargıları ve linç kampanyaları hiç olmadığı kadar görülecek. İstenmeyen haberi yapana da o haberi beğenip retweet edene, yani yayana da ceza verecekler. Sosyal medya paylaşımları da bu yasa ile cezaevi tehdidi ile karşı karşıya kalacak.

‘İnternet haberciliğini de A Haber’e benzetecekler’

İnternet haberciliğini de A Haber’e benzetecekler. İnternet haber sitelerine künye bulundurma zorunluğu gelecek. Böylece kime baskı yapmaları gerektiğini önceden öğrenmiş olacaklar. Laf dinlemeyenlere, ‘gereğini köşesinde yapmayanlara’ her türlü yafta ve soruşturma reva görülecek.

‘Dezenformasyon kavramına çağ atlatan İletişim Başkanlığı…’

Kimin gazeteci olup olmadığının kararını Cumhurbaşkanı verecek. Hükûmetin propaganda bakanı gibi çalışan ve dezenformasyon kavramına çağ atlatan İletişim Başkanlığı beğenmediği gazeteciye basın kartı vermeyecek ve artık o gazeteciyi gözaltına aldıklarında, hapse attıklarında millete dönüp ‘O zaten gazeteci değildi’ diyecekler.”

Ahmet Özkan ile Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü çıkışını da şöyle değerlendirdi:

Türkiye’de başörtüsü büyük sancılar sonrasında sorun olmaktan çıksa da bir dönemler çok sayıda kadına başta eğitim ve çalışma hakkı olmak üzere çok ciddi mağduriyetler yaşatılmıştı.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun dün akşamki açıklamaları bu geçmişi sorgulama adına çok değerlidir.

Geçmişte yaşanan haksızlıkları, suistimalleri sürekli canlı tutan, toplumun korkularını kaşıyarak bu korkular üzerinden siyaset inşa eden iktidara karşılık bu algının zeminini ortadan kaldırmaya çalışan her çaba ülkemizin menfaatinedir.

Amacımız devleti her türlü ideolojik üniformadan uzak tutup herkese eşit ve adil, herkesin hakkını ve hukukunu koruyan, kimliklere karşı tarafsız, özgürlükçü bir demokrasiye hep birlikte kavuşmaktır. DEVA Partisi olarak mücadelemiz herkesin refahı ve mutluluğudur.