Şu kör olası zenginlik için ne canlar yandı, binlerce yıl önceden bu zamana kadar zengin olmak veya o yaşadıkları o dönemde rahat etmek adına kaç kişi yaşayamadan göçtü bu diyardan?

Bunca yıldır süren bu zenginlik savaşları insanoğlunu mutlu etti mi? Belki birileri büyük acı ve ıstıraplarla ömürlerinden, sevdiklerinden, sosyal hayatlarından çalarak zengin oldular. En güzel hamamlarda, altın varaklı evlerde oturdular. Peki ya sonra?

Mutlu oldular mı? Benim bu soruya cevabım kocaman bir ‘HAYIR’ ! Zengin olmak için hayatını sürdüren, somut şeylere değerinden çok değer veren insanlar hayat fakiridir. Giydiği en kaliteli elbiselerin içinde ruhsuz bedenler taşırlar.

Hayatını somut şeylerin, hırsın ve acı savaşların uğruna harcayan kişi hiçbir zaman havada esen tatlı rüzgarın tadını alamadı, aksine para ve hırs uğruna kendinden vazgeçti.

Zengin olma hayaliyle hayatını sürdüren insanlar her daim ihtiyaçlarından fazlasını istedi, nefisleri ihtiyaçların üstündeydi, hala da öyle…

Bir gecenin sabahına kavuşmak en büyük zenginlikti oysa benim için, her şeyin ötesinde; yeni bir güne uyanmanın derin şükrü vardı içimde.

İhtiyaçlarımı giderebileceğim bir işimin olması en büyük zenginlikti oysa ki.

Oysa ki doğanın ahengi başlı başına zenginlik değil miydi? Bir arının çiçekten bal yapması, yeni doğmuş bir tayın çayırların üzerinde yere ilk basışı, toprağa düşen tohumun fide olup bize nimet vermesi büyük zenginlik değil mi?

Elbette ki bu nimetlerin farkına varanlarda oldu, ilk keşifçiler şairlerdi. Doğa üzerine insan üzerine sevda üzerine yüzlerce şiir yazdılar, yıllar yılları kovaladı hala o şiirler ağzımızda, belki zengin olmadı bazıları fakat binlerce yıl adlarını yad ettirecek eserler bıraktılar.

O şiirlerin içerisinde hayatlarımızı arar dururuz, özlemlerimiz, acılarımız ve yeri geldiğinde unuttuklarımız bile vardır mısralarda.

Doğayı yaşatmak en büyük zenginliktir, salgın sürecinde milyon dolarla satılan seksen katlı binaların ne kadar değersiz olduğunu yaşadık gördük.

İnsanoğlu kibrinden kurtulmalı, hayatın bize sunmuş olduğu olanakları içselleştirmeliyiz.

Salgın süresince herkes ekmek peşine düştü, ekmek alamadık; evlerde ekmek yaptık, bilmeyenlerde öğrendi; ne para geçti, ne zenginlik..

Para üstü değerler olmalı insan hayatında; inandığı değerler olmalı. İnsanı insan yapan sebepler olmalı, başkalarının hayatlarına dokunmak gerek.

Paranın bir gün bir yerde tıkanacağı günleri yaşadık, yaşıyoruz da. Paramız olsa dahi evlere kapanmak zorunda kalacağımız zorlu süreçleri yaşadık.

Herkes almış eline sazı; yeni bir dünya sistemi deyip duruyor. Herkesin yeni dünya sistemi anlayışı birbirinden çok zıt. Her şey üst üste binmiş.

Benim değer yargılarımda para son sıralarda yer aldığından ötürü yeni dünya sisteminde daha iyi bir dünya için daha insancıl yönlerimizi ön plana çıkarmalıyız.

Hayat sevdikçe, paylaştıkça güzel.

Belki daha çok şiir yazmalı, doğa ile daha yoğun iç içe olmalı, içimizde kayıp olan ‘sen’ i bulmalıyız. İnsan ancak kendini bulduğu an mutlu olur.

Bugün toplumun %80 i kendini keşfetmemiş. Ne garip değil mi?

Sağlıklı günlerde görüşmek ümidiyle, sağlıcakla kalın.