‘Ne kadar çok tüketirsem o kadar çok mutlu olurum düşüncesi’ ve sırf maddi tüketime endeksli yaşam tarzı; insanları mutlu etmeyecektir.
Günümüzde; çevre kirliliği ve ekolojik dengenin bozulmasında temel sebep, kapitalizmin açığa çıkarmış olduğu tüketim çılgınlığı ve doğal kaynakların tahrip edilmesi olarak görülmektedir.
‘Tüketim insanı’ modeli… Gereksiz tüketmek... Ne acı şey öyle?
Sözlükte 6 ay önce popüler olan bugün yoktur mesela, yarın bir gün; bugün popüler olanların da olmayacağı gibi...
Tüketim israfını bir tek maddi temelli düşünmemek gerek, en değerli şey olan zamanın ve yaşadığımız şu anın israfı en kötüsüdür, duygular ve düşünceler bile geri gelebilir ama elden akıp giden zaman asla geri gelmez.
Sade yaşamın güzelliğini kaybetmesi ve toplumun sürekli tüketime yöneltilmesiyle birlikte üç sosyal hastalık kendini göstermiştir. Bu hastalıklar ailede ve ülkede ekonominin çöküşünün görünmeyen psiko-sosyal nedenidir.
Bunlar; “hedonizm, egoizm ve konformizm” hastalıkları olup zevkçiliği, bencilliği ve kişisel rahatı yücelten bireylerin çoğunlukta olduğu hiçbir aile mutlu olamaz, hiçbir kurum devam edemez ve hiçbir toplum ayakta kalamaz.
Bu toplum neleri tüketmedi ki? Her şeyi fütursuzca tüketirken, insan ruhunun tükendiğini ve günün birinde ‘ben neredeyim’ sorusunun mıh gibi aklımıza çakılacağını hatırlamak gerek.
Tüketmek! ne acımasız bir şey... Geçen sene alınan ayakkabı yoktur, alınan kazağın modası geçmiştir aslında ve işin en önemli kısmı ise o ayakkabıyı almak için tüketilen zaman.
Toplumumuzun hayati önceliklerinin değişmesi lazım, tüketilen zaman elde ettiğine değecek mi? Anı yaşamak varken, bu anı geleceği belli olmayan yarınlar için katletmeye değer mi?
Tüketmek! ne çabuk bitiyor bunlar böyle?
Tüketmek! Bugün de ne çabuk bitti? Eyvah akşam mı oldu yoksa? Geçiyor zaman, akıp gidiyor adeta ellerimizden, geri gelmeyecek.
Eşyanın doğası gereği elbette olağan bir eylem ama ya insan tüketmek?
Bu zamanda antikapitalistlikten bahsetmeyeceğim elbette. Gülünç olmak gibi bir niyetim yok. Üretmeyen, tüketemez diye bir kural da yok. Çatır çatır tüketir, materyalist insan iticiliği diye bir şey var ama o pek tüketmekle ilgili değil. Bencillik biraz, paylaşmama, eşyaya bağlanma hali. Pek sevmem.
Zamanını hesapsızca harcayıp, vadesi gelmeden 'kota' sını bilinçsizce dolduran tek canlıdır insanoğlu, insanın kendisini tüketmesinin tek sebebi de yine kendisidir.
Burada insanın aklına gelen bir soru da; tüketim, çevre sorunları ve nüfus artışı üçgeni içinde yer alan nüfusun, israf ve tüketim çılgınlığının, çevre sorunları ve kirliliğinin neresinde ve ne kadar yer almakta olduğu sorusudur.
Velhasıl kelam, anlamsızca tüketmek, üretmeden tüketmek ve zamanın değerini bilmemek bize mutluluk getirmeyeceği gibi, gelecek yarınları da zehirleyecektir.
İsraf ve tüketim çılgınlığına bir dur deme vakti geldi de geçiyor bile. Önce toplumun refahı sonra da dünyanın geleceği için.
Nereye kadar tüketip, nereye kadar tükeneceğiz?
Sevgilerimle, hoşçakalın.