AKP ve MHP'nin ortaklaşa hazırladığı, 90 bin hükümlünün serbest kalmasını sağlayacak infaz paketi bugün TBMM’de görüşülecek.

Teklif TBMM’ye şerhli geldi. CHP’nin muhalefet şerhi özetle şöyle;

“Anayasaya aykırı. Yargı bağımsızlığının olmadığı talimatla tutuklama ve yargılamaların yapıldığı, siyasallaşmış bir sistemde, cezaevlerini boşaltmak soruna kalıcı çözüm olmayacak.

AKP iktidarına yapılan en ufak bir eleştiri içeren iletiye karşı savcılar harekete geçmekte vatandaşlar tutuklanmakta.

Muhalif kimlikleri bilinen yazarlar ve gazeteciler yaptıkları haberler gerekçe gösterilerek, yargılanmakta ve cezaevine gönderilmekte.

FETÖ Borsası’nı ortaya çıkartan gazetecilerin tutuklandığı bir sistemde asıl sorun adil yargılanma hakkının olmamasıdır.

Muhalifler, gazeteciler terörist suçlaması görüyor. Bu nedenle terör suçlarında asıl ölçüt, şiddet öğesi olmalı. Şiddete bulaşmayan söz, yazı, slogan ve eylemler, şiddet ve silah kullanımından ayrı tutulmalı.

Teklifte düşünce suçları ve siyasi suçlar gibi çoğu bu kapsamda yer alan terör suçları, bir torba olarak işleme tabi tutularak indirim ve af kapsamının dışında tutuldu.

Yaratılan istisna, eşitlik ilkesinin ihlalidir. Teklifin bu şekilde yasalaşması, Anayasa'ya aykırı olacaktır.”

İyi Parti adına itirazları da Grup Başkanvekili Musavvat Dervişoğlu’ndan aktaralım;

“ İstediğiniz kadar yargı reformu paketleri getirin, yargıyı siyasallaşmaktan kurtarmadığınız sürece,

İstediğiniz kadar infaz indirimi yapın, toplumu ekonomik-sosyolojik-psikolojik olarak refaha ulaştırmadığınız ve suçun sebeplerini ortadan kaldırmadığınız sürece,

Suçu, hukukun temel ilkeleriyle değil, döneme göre ve siyasi saiklerle tanımladığınız sürece,

İktidarınıza tehdit gördüğünüz her şeyi suç ilan ettiğiniz sürece,

Yargıda reformu, yargıçta reformdan ayırdığınız sürece,

Hakim/Savcıların kaderini ve kariyerini HSK’nın eline bıraktığınız sürece,

Siyasi ikbaliniz için Anayasa’yı ve hukuku görmezden geldiğiniz sürece,

Senin hükümlün-tutuklun, benim hükümlüm-tutuklum demeye devam ettiğiniz sürece,

İktidara yakın olanların suçlarına, “bir defadan bir şey olmaz” dediğiniz sürece,

İktidarın adı ve tanıdığı yetkilerle Borsa oluşturanlara müsaade ettiğiniz sürece,

Yargıyı, her dönem yeni bir ortağa teslim ettiğiniz sürece,

Ve nihayetinde; Hukukun başına gelmiş en büyük felaket olan bu iktidar devam ettiği sürece, bu ve buna benzer teklif ve düzenlemelerle, Türk Hukuku yamalı bohça haline gelmeye mahkumdur.

FETÖ’nün, sonra melez bir yapının, şimdi de siyasi baskının hedefi olan yargı gücünün, Adil Yargılama Yetisi, sistematik bir şekilde deforme edilmektedir.

Nitekim, Adil Yargılama ve Adil Yargılanma Hakkı tam anlamıyla tesis edilmeden, İnfaz düzenlemeleri geçici ve işlevsiz kalacaktır.

Hayat dinamik ve değişkendir. Elbette sabit kurallarla yönetilemez. Uygulayıcıların, yani yargıçların, yorum ve takdir hakkı bu nedenle vardır ve bu hak güvence altındadır.

Ancak, ülkemizde yargıçlar ve savcılar, karar alma süreçlerinde artık HSK’nın, dolayısıyla, siyasi iradenin onayını almak zorunda bırakılmaktadır.

HSK’nın yargı kararları sonrasında açtığı soruşturmalar, Cumhurbaşkanı’nın verdiği demeçler, sadece kararı veren mahkemeyle sınırlı değildir. Diğer mahkemelerde bu süreci örnek almak zorunda bırakılmaktadır.

Türkiye’de maalesef, devleti, iktidarın kendisi kabul eden ucube bir başkanlık sistemiyle, siyasi rakipler de devletin hasmı ilan edilmektedir.

Bu anlayış, farklı görüşlere karşı tahammülsüzlüğünü, suç isnad ederek göstermektedir.

Gazetecilerin tutuklanması, tutuklu yargılanmaları bu zihniyetin ürünüdür.

“Örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım etmek” gibi, “Örgüt Propagandası Yapmak” gibi suçlar, iktidarın yargıdan beklentilerinin ürünüdür. Hukuk, adaletin tezahürü için oluşturulmuş kurallar manzumesidir. Ancak iktidar, hukuku kendisine karşı olan herkese yöneltilmiş bir silah haline getirmiştir.

İşin daha acı olan tarafıysa; Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuş, ortalama eğitim ve başarı grafiğinin üzerindeki yargı mensuplarının, bu siyasal tavra göre işlem yapmalarıdır. Ve hatta üzülerek söylüyorum, buna mecbur bırakılmalarıdır.

İYİ Parti olarak İnfaz Yasa Teklifine şerhlerimizi düştük.

İnfaz Hakimlerinin uzmanlıkları olsun, yargılamayı yapan mahkeme yerine geçmesinler dedik.

Hapis Cezasının ertelenmesinde; dolandırıcılık, hırsızlık, sahtecilik, rüşvet, zimmet, irtikap gibi suçlarda, eski hale getirme zararı giderme şartının konulmasını istedik. Atı alan Üsküdar’a geçtiğiyle kalmasın, faturayı da ödesin istedik.

Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin genel başkanı olduğu için, eleştiri ya da hakaretin, hangi sıfata yönelik sayılacağına ilişkin ortaya çıkan garip duruma karşı da şerhimizi koyduk.

Adalet ve onu sağlayacak yargı sistemi, iktidarın kendi bekasını korumak için kullanacağı bir araç değildir. Adalet ve yargı sistemi, güçlüler karşısında güçsüzlere güç vermek için vardır.

Bu sistemin var olma sebebi, iktidarın ömrüne ömür katmak değil, vatandaşımızın hakkını-hukukunu korumaktır.

Bu sebeple, güçlünün değil, haklının yanında durabilecek güçte bir yargı sistemi, Türk

Milleti’nin ihtiyacıdır, aynı zamanda da hakkıdır.”

Gerçi hiç umudum yok ama belki AKP ve MHP grupları insafa gelir, muhalefet partilerinin şerhleri ve beklentilerine dair önergeler kabul edilirse ne güzel olur.

Hep söylüyorum; Benim gönlümdeki af tasarı, devletin suçlu vatandaşlarını af etmesi değil, öyle bir af tasarısı olmalı ki suçsuz ve günahsız yere hapiste yatanların, devleti af etmeleri için bir fırsat teşkil etmeli.

Buna en çok da bu hükümetin ihtiyacı var…